20 Haziran 1946 yılında Konya-Ilgın'da doğan Livaneli, müziği ile birçok ulusal ve uluslararası ödül aldı ve eserleri John Baez, Maria Farandouri gibi sanatçılar tarafından yorumlandı. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye'nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı, sanat yaşamı boyunca 300'e yakın besteye ve 30 film müziğine imzasını attı.
Bugüne kadar üç uzun metrajlı film yönetti; "Yer Demir Gök Bakır", "Sis" ve "Şahmeran". Valencia Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ve 1989'da Montpelier Film Festivali'nde "Altın Antigone" ödülüne layık görüldü. "Sis", "En iyi Avrupa Film Ödülü"ne aday gösterildi. Sanatçının filmleri Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, isviçre, ve Japonya'da gösterime girdi ve BBC, WDR, ispanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi bir çok televizyon şirketine satıldı.
Ekim 1986'da Cengiz Aytmatov'un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Kırgızistan ve daha sonra Wengen, Granada ve Mexico City'de toplanan Issyk - Kul Forumu'nda yer aldı.
Livaneli, Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikhail Gorbaçov gibi ünlü kişilerle birlikte dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulundu.
1996 yılında Paris'te merkezi bulunan UNESCO (Birleşmiş Milletlerin Eğitim Kültür Bilim Kurulu) tarafından büyükelçilik verilen sanatçı Livaneli, orjinali ilk kez 1978'de çıkan "Nazım Türküsü"adlı albümde Nazım Hikmet'in şiirlerinden bestelediği şarkıları bir araya getirdi.
Arafta Bir Çocuk", "Engereğin Gözündeki Kamaşma" ve "Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm" kitaplarının yazarı olan Livaneli, halen Vatan Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.
Kaynak: youtube
mutluluk ve leyla nın evi kitaplarını okurken ilk başta yazar olduğuna karar verdiğim insandır.
nev-i şahsına münasır haliyle türkiye nin aydınlarında da biridir. zaten türkiye ye kaç tane gelir böyle insan bu da tabii ayrı bir meseledir ama zülfü livaneli nin demir gibi yazdığı kanısındayım. örneğin pek çok film festivalinde ödül alan mutluluk filminin kitabında pkk-kürt savaşını anlatışı ve töre mevzusuna dayanışı herkesten farklıdır. bu konular zaten türkiye nin yüreğinde yara gibidir zaman zaman kanamaktadır. ama bu kanayan yarayı bence en güzel anlatan zülfü livanelidir.
"Özgürlük" adlı şarkısı italyan Devlet Televizyonu Rai Uno'da yapılan şarkı yarışmasında son 50 yılın en iyi 700 şarkısı dalında 2.'liğe layık görülmüş olan sanatçı.
türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından biri. sürgünde geçen yıllara inat bu ülkeye gelip siyasete girmiş ve bu işi hakkıyla yapmış insanlardan biri. şarkıcılığı, yazarlığı, besteciliği ile her zaman baştacı olacak muhteşem insan.
beyaz*'ın kendisine şaka olsun diye hediye ettiği arapca, farsca ya da osmanlıca yazılmış gazeteyi alırken "eskiden böyleydi inşallah ilerde de böyle olmaz." diyerek ayarın alasını veren sanatçı.
özcan deniz'in patavatsızlığı yüzünden elinde mikrofonla kalakalmış üstat. yahu yanyana gelmişsiniz, ikinizinde elinde mikrofon. ben bile anladım düet yapılacağını ama özcan beyin "ben, ben, ben"ciliği olayı mahvetti. ayıp ulan saygısından susar insan...
gazeteci, yazar, oyuncu, muzisyen, bestekar, siyasetci, yonetmen,oyuncu... hihihe nefesim kesildi!
iste ancak bizim gibi toplumlarda boyle insanlar basarili olur,her seyi biliyor. iyi bir siyasetci degil,iyi bir gazeteci de degil iyi bir muzisyen diyebiliriz evet ama her seyi yapmak zorunda degilsin ki!
yaptıkları, düşünceleri, kişiliğiyle hayranlık uyandıran; yalnız ülkesi için değil dünya için gerekli büyük insan.
besteleri birbirinden güzel ve dinlenesi, kitapları ise baş köşeye konulasıdır. dünyanın en iyi bestecisi ödülü gibi onlarcasına sahiptir.
ülkenin zararına değil, tersi düşünceleri yüzünden hapislerde geçirdiği, yurtdışında mülteci olarak yaşadığı yıllar ondan birçok parça koparsa da başka türlü kazanamayacağı binbir hediye vermiştir.
başarabileceği her işi yapma hakkını kendinde görmüş ve bunu elinden geldiğince yerine getirmiştir; kim ne derse desin devletler hangi engelleri koyarsa koysun..
değeri çok çok sonraları anlaşılmıştır ama
dilediği gibi sonsuza dek yaşayabilecektir.
kalplerde, müziğinde, her türlü eserinde..
28 kasim 2007 tarihinde, anadolu üniversitesi' nde düzenlenen genç bakış programına konuk olduğu gece, sol görüşü benimseyen öğrenciler gündoğdu marşı' nı söylerken, onlarla gurur duyduğu yüzünden anlaşılan chp eski milletvekili.
deniz baykal' ın, kendisine yakın tüm partilileri görevinden aldığını, partililerin bir suçu olmadığını, sırf onlar için bu davaya devam edeceğini söylemiştir.
Baglamaya baslaması tamamen babasının eseri olan , sanatci , yazar , politika adami.
olay söyle gelisiyor ; karne hediyesi olarak bisiklet bekleyen kücük zülfüye babasi baglama hediye eder , zülfü baglamayı ilk zamanlar begenmez , bir gün iyi baglamanin üstüne sinek kondumu ses cikar tarzi bişeyler duyar , duyar duymaz baglamasini masanin üstüne koyar, günlerce bekler sinek konsada ses cıksın diye.günler gecer sinek konmaz , 1 hafta olur 2 hafta olur , zülfü bekler. en sonunda bi sinek konar baglamanin üstüne. odaya muhteşem bi la sesi cıkar. sonradan ögrenir ki zülfü her gergin telde bu ses cıkar..
şerpe diye tabir edilen baglama caliş tarzini bir yasli adamdan duyar. merak eder , arastirir öyle bi baglama bulur ve ortaya mükemmel eserler cıkarır...
aslen artvinlidir. sayisiz ödülü vardir , kitaplarindan biri sinemaya uyarlanmiş , altin portakal da sayisiz ödül , avrupa konseyinde ise türkiye adina 1 ödül almiştir.
yasar kemal ile dostlugunu kiskandigim, gurbette pismis, yurduma dusmus guzel sanatci. ikisi konusurken, gezerken, yerken, icerken gidip ortalarina oturmak istedigim dunyayi guzellik kurtaracak bir insani sevmekle baslayacak her sey * diye bet sesimle sarki soylemek istedigim nadide insan.
siyasi dünyadaki hayalkırıklıklarını " antalya da portakal yetiştirdim ve ankara ya gittim. bu portakalları herkesle paylaşmak istedim ama kimse kabul etmedi " şeklinde bir ironiyle anlatan, inanılmaz mütevazı, kültürlü ve yetenekli adam.
1995'te, UNESCO Genel Direktörü Federico Mayor tarafından Özel Danışmanlığa atandı
1995'te, Gazi mahallesi acı olayların yaşandığı ve 38 kişinin öldüğü gün mahalle halkının yanındaydı, olayların yatışması için çaba gösterdi.
1995'te, Milliyet Gazetesi'nde, televizyonlardaki şiddet yayınlarına karşı protesto kampanyası başlattı. Bir ayda 400.000 imza topladı ve bunları dönemin Cumhurbaşkanı'na ve RTÜK yönetimine götürdü.
1996'da ve 2000'de, cezaevlerinde sürmekte olan ölüm oruçlarında arkadaşlarıyla birlikte arabuluculuk yaptı.
2005'te, Livaneli, Türk Ceza Yasası'nın 301. Madde'sine ilişkin TBMM'ye bir Yasa Değişikliği Tasarısı verdi. Tasarı kanun metnindeki "Türklük" kavramı yerine T.C. Anayasası tarafından tanımlandığı şekliyle, farklı kökenden vatandaşları aynı şemsiye altında toplayan "Türk ulusu" kavramının kullanılmasını öneriyordu. Önerilen değişiklik ırk vurgusunu ortadan kaldırmayı amaçlıyordu.
2006'da, Zülfü Livaneli, TBMM'ye bir önerge vererek gençler arasında artan şiddet ve fanatizmin sebeplerinin araştırılması için bir araştırma komisyonu kurulmasını talep etti; Livaneli'nin önergesi TBMM tarafından kabul edildi.
ve güzeldi bahar saçmalıklarımız,
suyun içine limon karıştırıp,
tepebaşına değin koştuğumuz .
ve ne güzeldi dinlediğimiz türkü ,
dökülürken zülfünün dilinden birbir,
biz seninle ,
sanki hep yenik karşılaşırdık.
o söylerken biz hep dinlerdik.
ve ne güzeldi,
eve sabah inerdik.