çok yönlü bir sanatçıdır. eleştirmen, gazeteci , politikacı, ozan ve edebiyatçı. sanatçı tanımı yapılıp altına örnek olarak verilebilecek isimdir. türk aydınıdır.
özgürlükçü ve kemalisttir. klavye miliyetçiliği yapan, bilgisayar başında ahkam kesen, birçok milliyetçiden(!) de daha milliyetçidir.
Bir kız çocuğunun büyümesi ne zaman biter
acaba?
18 yaşını doldurunca mı, evlenince mi, saçına ilk
ak düşünce mi?
Bence hiçbiri değil.
Bir kız çocuğu büyümez. Kaç yaşına gelirse gelsin asla büyümüş gibi
hissetmez kendini..
Son nefesini içi arzularla, heyecanlarla dolu bir kız
olarak verir..
Ama değişim yaşar. Hayat o kızı sürekli değiştirir ve
bu değişimlerin hiç şaşmayan bir aktörü vardır: ''Bir erkek..''
genelde edebi yönünü bildiğim, takip ettiğim, ülkemizden önde gelen entellektüellerinden biridir. mutluluk, leyla'nın evi, engereğin gözündeki kamaşma ve serenad kitapları herbiri ayrı ayrı önemli ve etkileyici romanlardır.
yine de bir ahmet kaya değil olması da mümkün değil. kitapları vesaire iyi olabilir ama müzisyen olarak ne kadar başarılı bilmiyorum. bir kere üretken değil. yıl oldu 2013 hala 80'lerdeki şarkılarıyla tanınıyor. kaç yıldır bu işin içinde ahmet kaya'nın 13 senede üretebildiğinin yarısını üretebilmiş değil. sanatçı herşeyden önce üretken olmalıdır. sanat biraz da üretmek değil midir?
milletvekili aynı zamanda. entellektüel olarak hepimizi siker atar ama bugüne kadar dişe dokunur bir şey söylediğini hatırlamıyorum. biraz da ahmet kaya'nın dediği gibi milletvekilliği ysk'dan alınan mazbatayla olmuyor galiba. bu mazbatayı direkt halkın kendisinden almak esas olan.
seneler önce, ne zamandı tam hatırlamıyorum. ilkokulda olduğum dönemlerde 97 senesi olabilir.
bir gazete kendisinin kasetini hediye olarak vermişti. küçük bi çocuktum, hevesle eve geldim takıp hemen dinlemek istedim.
neticede kaset alacak paramız olmazdı o dönemlerde. 3 kuruşa panço (şimdiki doritos) alır bedava çıksın diye dua ederdik.
yine öyle bir günde panço mu gazete mi diye tereddüt ettikten sonra gazeteyi alayım kaseti beğenmezsem kayıt koruyucu kısmına bant yapıştırır, üstüne izel-çelik falan kaydederim diye düşünmüştüm. velhasıl eve gelip kaseti taktım, şimdilerde daha bir meşhur olan ve dinlediğimde 'ben bu şarkıyı nereden hatırlıyorum' dememe sebep olan hakim bey şarkısı ilk çalan şarkıydı.
her ihtimale karşı üstüne şarkı kaydedebilmek için elimde beklettiğim seloteyp bantı çekmeceye geri koydum. küçüktüm ama bir şey vardı bana huzur veren.
derken, abim geldi içeriye. 18 yaşlarında tam da liseli milliyetçiliğinin tavan yaptığı, her farklı insanın ocaktaki reislere şikayet edildiği dönemlerdi. kendisi şimdilerde apolitiklikte tavan yapmış olsa da, o dönemler o furyaya ayak uydurmuş ergenlerdendi. 'dinlemeyeceksin lan böyle komünist vatan hainlerini' diyerek kaseti kırıp içindeki bantı konfeti biçiminde camdan fırlattı attı. henüz hayranı falan değildim, belki siyasetten de hiç anlamazdım ama sanki o açılıp giden konfetide kendi istediğimi yapabilme özgürlüğüm, seçimlerim uçtu gitti.
kötü bir şeydi artık zülfü livaneli dinlemek, suçtu.
ve aradan yıllar geçti, toplumun belirli bir kesiminin tüm seçimlerinin özgürlüklerinin kısıtlandığı, bırakın kasetleri, milli tüm değerlerinin camlardan fırlatılıp atıldığı ve insanların artık buna bir dur demek için günlerdir direndiği bu günlerde yine o hakim bey şarkısını dinlerken hatırladım o günleri.
belki ben o zaman susmuştum. suçlu görmüştüm kendimi. ama bu millet, kasetini camdan atanlara karşı susmayacağını, yeri gelince neler yapabileceğini o kadar güzel gösterdi ki.
tüm seloteyp bantları çöpe attım. hiç bir fikrin, iradenin üstüne başkaları kayıt edilemesin diye.