arabadayla giderken ne zaman önüme bisikletli çıksa dibine kadar girip sıkıştırıyorum. Tabii panikleyip daha da hızlanınca Ben daha cok yaklaşıyorum arkalarına. Çift taraflı bi adrenalin yaşanıyor. Tabii o sırada hayal ettiğim şey, arka tekere söyle bir koyup adamın tepe taklak uçmasını sağlamak oluyor. Ahaha çok komik olur lan
Otobüs kalabalık ve ben oturuyorsam, otobüs benim inmeyeceğim herhangi bir durağa yaklaştığında ayağa kalkıyorum. Birkaç kişi hemen oturmak için hamle yapıyor ancak ben gömleğimi ya da tişörtümü düzeltip tekrar oturuyorum.
korona dönemine kadar düzenli olarak sahne işi yapıyordum ve ufak tefek elektrik kaçakları vardı sahnede bazı yerlerde. bunlardan çarpılmaktan acaip zevk alıyordum. bu kaçakların biri ses mikserindeydi. ses mikserinde seslere ayar yaparken kolumun altındaki ince deriyle metal bölüme yaslanınca küçük çapta bir elektrik çarpması oluyordu. her gün iş yaparken ona ilk dokunduğum sıra çarptığında "...icem ama he" desem de (bazen daha önceden çarpmadığı bölgesiyle çarpıyor) sonra bakıyordum bir yandan "dur lan bir daha dokunayım kolumun altındaki ince derisiyle " diye deneye deneye sahne başlayana kadar müptela olacak hale getiriyordu.
ikinci elektrik kaçağı da tam benim sahnede oturduğum yerin sağında led ışıkları muhafaza eden delikli uzun bir plaka var diklemesine, enstrümanı çalarken bazen sağ dirseğim oraya değince (klasik dirseği çarpınca olan uyuşukluk değil, o da oluyordu ama o değil) böyle bir iğne batıyormuş gibi ufak çapta ama etkili bir elektrik çarpması oluyordu. dolayısıyla ben kolumu çarpılma refleksiyle bir anda kendime doğru çekince sahnede sanki dışardan izleyenlerin, "lan bu herifi afakanlar bastı çalarken" diyebilme ihtimallerinin olduğu bir hal alıyordum. bazen çarpılmayı istemesem de çarpılıyordum bazen de "lan bu herifi afakanlar bastı çalarken" denmesi ihtimalinin hayali hoşuma gittiğinden dirseğimi kasıtlı olarak değdirip o çarpılma refleksiyle nasıl hareketler ortaya çıkacak diye deniyordum.
uzun yolda araç kullanırken sağ şeride yaslanıp 90 km hızla sallana sallana gidiyorum. ta ki avım tuzağa düşene kadar. arkama yaklaşan araç beni sollamaya hazırlandığı an asılıyorum gaza. arkadakinin o mahsun, o ezik geri çekilişi sollamadan vazgeçişi beni benden alıyor.
Bu sanırım pek de ufak bir sapiklik olmayabilir ama, banyo yaparken arada parmağımı anüsüme sokuyorum. Her ne kadar çevresine korku salan has bir Anadolu delikanlısı olsam da, doğrusu bunun verdiği keyiften geri duramıyorum. Muhteşem bir haz...
mutfakta elimi yıkadıktan sonra elektrikli ocağın üstüne ellerimi sallayarak su damlatıyorum. hem ellerimi kurutmuş oluyorum hemde o cos loş cos loş sesi beni tatmin ediyor. bir taşla iki kuş.