şu sıralar ankara'da otel tunalıda engin günaydınla beraber dostoyevski'nin yeraltından notlarını türk sinemasına kazandırmak için yoğun çalışmalar yapmakta olduğunu bildiğim yönetmen. heyecanla bekliyoruz efendim. bu arada türk sinemasına masumiyet, kader, yazgı gibi çok önemli filmler kazandırmıştır. bütün filmleri izlenilmeye değerdir; fakat kendisi ankara üniversitesine geldiğinde c blok filmiyle ilgili sorulan bir soruya 'benim kapatmaya çalıştığım bir sayfa' demiştir. çünkü; demirkubuz c-blok filminde işin açığı biraz acemidir, gençtir, heyecanlıdır.
dikkat edilmesi gereken husus: bütün filmlerinde kapı gıcırtısı kullanır. bunun sebebini kendisi seyirciyi filme odaklamak olarak söylese de; bence kapı unsuru demirkubuz'u etkileyen dostoyevski'nin suç ve cezasından gelmektedir. çünkü raskolnikov'un hayatında da böyledir. sürekli açılıp kapanan kapılar.
kişilik olarak demirkubuz, benim gözlemlediğim üzere oldukça esprili ve samimidir. bu değerli yönetmen üzerine oldukça şey yazılabilir.
albert camus'un 'yabancı' kitabından esinlenerek çektiği filmi 'yazgı' en iyi filmlerinden biridir. kıskanmak, masumiyet, itiraf ve kader'i izledikten sonra takipçisi olduğum yönetmendir. dostoyevski'nin 'yeraltından notlar' kitabından uyarlayarak çekeceği filmi 'yeraltı' merakla beklenmektedir.
c blok filmini hiçbir yerde bulamadığım yönetmen. filmin konusu şöyleymiş efendim: bir sitenin c bloğunda yaşayan tülay iyi gitmeyen evliliğinden bunalmış ve nedensiz sıkıntılarının esiri olmuş kibirli birisidir. tülay bir gün eve geldiğinde hizmetçisi aslı ve kapıcının oğlu haledi kendi yatağında sevişirken görür. bu olayla birlikte tülayın hayatında sorgulamalar ve istem dışı bir arayış başlar.
masumiyet ve kader filmlerini peşpeşe izlediğim yönetmen.
birbirinin devamı niteliğinde iki film. gerek müzikler, gerek oyunculuklar, gerek karakterlerin ortaya koymaya çalıştıkları durumlar ile izleyeni sarıp sarmalayan bir yere kımıldatmayan iki film.
benzer sahneler, benzer ifadeler, yer yer aynı diyaloglar, aynı mekanlar, aynı insanlar.
ne hayatlar varmış diye sorgularken bulabiliyorsunuz kendinizi izledikten sonra.
usul usul yürüyenlerin filmi her ikisi de.
gerek yusuf'un ablası, eniştesi ve yeğeninin yaşadığı ev, gerek uğur'un annesi, kardeşi ve öz babasının içinde bulunduğu acınası durum, gerekse insanların çaresizliğini fırsata çevirmekle yanıp tutuşan şevket'in arkadaşları. ne hayatlar var dedirtmiş yönetmen.
geçen gün yolum cihangir'e düştü, bi baktım bu. dedim sen çok kral bi adamsın, dedi eyvallah, yaşasın beşiktaş dedim, üçlü çektik oracıkta, dedim iyi ki masumiyet diye bi film yapmışsın, dedi eyvallah. kendine iyi bak dedim, bi ara düşerse yolun benim oralara limonataya beklerim dedi, eyvallah dedi. nadir kral adamlardan.
türkiye'de bağımsız sinema dendiğinde akla gelen; gişe kaygısı taşımayan, izlenesi filmlerin yönetmenidir. masumiyet, kader ve yazgı en iyi filmleridir.
Türkiye'nin kültürünü iyi tahlil etmiş, işportacılık yapmış, cezaevi görmüş ve Sırrı Süreyya Önder'in de oyuncu olarak yer aldığı 'Yeraltı' filmini hali hazırda bekleten yönetmen.
Kader ve Masumiyet filmi kimi otoritelere göre Türkiye sinemasının son zamanlardaki temsillerinden. Bu ikileminin ikincisini (Masumiyet) önce çekmesi her zaman garibime gitmiştir. her sinemaseverin mutlak izlemesi gereken filmler...
Yazgı filmi ise Albert Camus'un Yabancı kitabından öykünülmüştür ve 'hiç' kavramını yansıtır.
Kıskanmak filmi, sinemasının ritmine uyumsuz bir filmdir.
Üçüncü Sayfa filmi ise, çoğu sinemacının favori filmidir.
Bekleme Odası filmindeyse; Zeki Demirkubuz, kendiyle sinema perdesinde yüzleşmekten kaçınmamıştır.