bana göre. gözlerim yarı açık dilruba görülen sarhoşlukta kendimden geçip nefesimdeki ılıman
akrep kokusuyla "ohhhh it seems nice" diyerek okudum az önceki yazını. gittikçe kıvama
geliyorsun. seni gün geçtikçe kendime daha yakın hissediyorum. ilk günlerdeki tedirginliğini
üzerinden attığın yetmezmiş gibi artık kendin çağırıyorsun beni. gel diyorsun. gel ve beni mahvet vekilim. daha önce penis ile tanışmamış anüs kıvamındasın şu an.
tanıştığımda öpüşürken dilini dişlerinin arkasına saklayan ve bitene kadar asla gözlerini açmayan,
hatta öpüşmemiz biter bitmez değil de 5-10 saniye sonra, üstelik de önce kafasını yere eğip daha sonra kaldırarak açabilerek bana arkadan bakabilen sevgilinin, şimdilerde seviştikten sonra evin içinde çıplak gezip benimle şakalaşması kadar keyifli bir şaşkınlıkla izliyorum sendeki bu
değişimi. ve sana olan ilk ciddi ayar sıkıntısının ne denli yaradığını görererek gurur duyuyorum.
utançtan cesarete. benim eserim.
zekamla, karizmamla, testislerimdeki alüvyonlu toprak kokusunun yüz hatlarıma kattığı grotesk
çizgilerle döverim seni. ağlayamazsın. ama bunu yapmayacağım. sözlük ombudsmanı
görevindeyim artık biliyorsun. beni bekle. yokluğumda sert rakiplerle çarpışıp ayakta kal. bana iyi bir av olmayı hak et.
gaza getirmeye yönelik yazını çok sevdim. tahrik etti beni. ad hominem göt veremem offf
yaramam ne çeşit sistem biliyorsan hepsinle gir bana, belden aşağı, daha da aşağı, kasıklarımın
çevresine, dil altıma, göbek lehimime, neresine olursa olsun vur. ben bakmam böyle şeylere.
tartışırken neresi olursa olsun oradan bana geçirilmesini arzular, durumun dengeleneceğini
düşünerek sevinirim.
ahhh jesi... keşke yeminimi bozabilsem. insanların arasındaki ilişkiye bilmeden bodoslama yorum yapma cüretindeki kışkırtıcılığın bana sağladığı haz eşliğinde yazılarımı okurken monitöre dalıp
giden bön bakışlarınla "ya ben buna ne cevap vericem acaba"tedirginliğini koltukaltlarımın
sıcaklığında düşleyebilsem. uzun cümleleri seviyorsun di mi?
Biraz daha serpil ... memelerin tomurcuklansın. Bacak aralarında gül açsın , sandalyeye oturduğunda bacakların yere değmeli en azından. Sübyancı değilim ben olamam da
Ahhh jesiiii , küçük vekilin kafasını bütün gücümle sıkarak bekleyeceğim büyümeni..
şunu da asla unutma: herzevekil avlarını kendi seçer. ona bulaşanları, sataşanları değil, sadece
canının çektiklerini yoklar ve bitirir. senin yaşamanı istiyor ama.
kendini çok akıllı sanan ama gerçekte inanılmaz saftirik biri. bi yere laf sokacam derken gelecek atakların hesabını yapamayacak kadar vasatın altı biri şunu yazmış https://www.uludagsozluk.com/e/47547623/
(bkz: chp seçim otobüsünde fuhuş) yapıldığını bilmiyor. hemde ibnelerle beraber birlikte olmuşlar haa bu yetmedimi.
bu listeyi oku zihniyetini tanı.
KEMALiSTLERiN TESCiLLi TÂCiZ VE TECÂVÜZ LiSTESi
1- CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeğeni Hıdır Çakmak, 4 kız çocuğunu tâciz ettiği için 20 yıl hapis cezası aldı. CHP beraatini istedi, tahliye olmayınca Kılıçdaroğlu ile akrabalığı örtbas edildi.
2- CHP'li Manavgat ilçe yöneticisi ve aynı zamanda Gazeteci olan Recep Memili, kız çocuğuna tâcizden hapis cezası aldı.
3- CHP'li müsteşar Saim Kendir, yüzme öğretme bahânesiyle 4 kız çocuğunu taciz ettiği gerekçesiyle 18 yıl 9 ay hapse mahkum edildi.
4- CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, mavi tık'lı, onaylı resmi twitter hesabında pedofili/çocuk pornosu paylaştı.
Sadece iki dakika sonra paylaşımı silip hesabının hacklendiğini, çalındığını açıkladı ve konu kapandı.
Oysa çalınan bir hesabı, en iyi bilgisayar uzmanlarıbile 10 dakikadan önce geri alıp kurtaramaz. Üstelik onaylı hesaplara giriş için telefondan onay kodu istendiğinden onaylı hesaplar çalınamaz. Beğeneyim derken twetlemiş olsa gerek.
5- CHP izmir/Dikili Belediye Başkanı Mustafa Tosun, emri altındaki Zabıta bir bayanı taciz etti. Mağdur şikayetçi olunca "içkiliydim, özür dilerim" diyerek suçunu itiraf ederken, CHP yönetimi ise "Duruma bakıldığında, bir komplo olduğu görülüyor" diyerek tacizci Başkanı savundu.
6- CHP Mudanya ilçe Başkanı Hasan Yıldırım, Kılıçdaroğlu'nun toplantı düzenlediği otelde garson kızı taciz etti.
Hâdise ilk başta örtbas edilmeye çalışıldı fakat alenen ortaya çıkınca gizlemeye çalışanlar da tepki göstermek durumunda kaldı.
7- CHP Yalova MV. Muharrem ince,CHP'li bir bayana "Abazayım gel" şeklinde mesajlar atarak taciz etti. Bayan durumu parti içinde dillendirip mesajları gösterince CHP'li kadınlar da tepki gösterdi, M. ince ise mağdur bayan için "O bir AKP'li, iftira atıyor" diyerek kendini savundu.
8-CHP'li Tekirdağ/Saray Belediyesinde Başkan Danışmanı Savaş Korucuoğlu,stajyer öğrencileri taciz etti.En vahimi ise konunun CHP Tekirdağ milletvekillerine iletilmesine rağmen söz konusu kişiler hakkında hiçbir işlem yapılmadığı hatta konunun kapatılmaya çalışıldığı ortaya çıktı.
9- Yine CHP'li Tekirdağ/Saray belediyesinde Belediye Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Belediye Meclis Üyesi olan Dilaver Perçin, 25 yıl belediyede hizmet veren Ö.T.yi taciz etti. Çünkü daha evvelki hâdisede, hiç bir önlem alınmamıştı.
10- CHP'li izmir/Güzelbahçe Başkan yardımcısının oğlu Onur Günay,bir bayanı tâciz ettiği gerekçesiyle mağdur bayan tarafından şikayet edildi.Onu karakoldan almaya gelen babası Mustafa Günay,karakol önünde aracının plakasını söktü.
Günay ne aklandı ne de ceza aldı, konu kapandı.
11- Döşemealtı Mesire alanında kurulan CHP Antalya il Gençlik Kolları kampında il Başkanı M.C'nin 17 yaşındaki CHP'li bir genç kızı taciz etti.Hâdise önce örtbas edilmeye çalışıldı. Ancak tepkilerin büyümesi üzerine il Başkanı ve örtbas edenler görevden alındı.
12- Cumhuriyet Halk Partisi 36.Olağan Kurultayı’na gitmek için Kuşadası’ndan hareket eden otobüste 13 yaşındaki erkek çocuğunu taciz eden CHP Kuşadası ilçe Yöneticisi M.Y tutuklanarak cezaevine kondu.
CHP yönetiminden açıklama yapılmadı.
13- CHP'li Sivas Akıncılar ilçe Başkanı H.Ç, Akıncılar ilköğretim okulu Sınıf Öğretmeni E.S'yi tâciz ettiği gerekçesiyle tutuklanıp 2 yıl bir ay hapis cezâsına çarptırılarak cezaevine konuldu.
14- Adana’nın Kozan ilçesinde pitbull cinsi köpeklerle korkuttukları yabancı uyruklu kadınlara fuhuş yaptırdıkları gerekçesiyle adliyeye sevk edilen ve aralarında CHP Kozan Gençlik Kolları Başkanı Kadir Oruç'un da bulunduğu 18 kişilik çete tutuklandı.
15-istanbul'da seçimden 4 gün sonra metrobüsde 1 kadını taciz eden kişinin Ekrem imamoğlu'nun adamı Fatih Özdemir olduğu ortaya çıktı.Sosyal medyada bu olay üzerinden seri paylaşımlar yapan CHP'liler,sapığın kendilerinden olduğunu öğrenince tüm hesaplardan paylaşımları kaldırdı.
SON
Deniz Baykal hâdisesi gibi zinaya giren olayları saymıyoruz, sadece medyaya yansıyan ve hiç gündemde yer almayan taciz olayları bunlar.
CHP'nin seçim otobüsünde travestilerle basılanlar gibi zinâ sayılan mevzuları da sayarsak bitmez bu yazı.
türkiyede dünden bugüne değişen hiçbir şey yok. amerikayı sevmeyenler komünist mi bilmiyorum ama, 6.filo filistin, suriye ve ırak ı bombalayıp ateşe veren f16 ların kalkış noktasıydı. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2434885/+
altıncı filo israil her sıkıştığında akdenize inen tek dişi kalmış canavardır.
komünizmde fahiş kira derdin yok,
aç kalamazsın,
aç kalmak imkansız!
sosyal konut imkanı var,
elektrik, su, doğal gaz hepsi bedava,
fabrika ve içindeki demirbaşlara sahip olan kişi,
emri altındaki herkesi köle misali sömüremez,
sovyetlerde hafta sonu,
bayram,
akşam mesaisi yoktu mesela.
15 saat çalışmak, kapitalizme özgü bi özgürlüktü. 8 saatten fazla çalışmak yasaktı.
birinci dünya savaşı döneminde,
ve öncesinde gerçekleşen her büyük savaşta,
büyük kıtlıklar yaşanmış,
ve tarihi vesikalarla kayıt altına alınmıştır.
sebebi islam, hristiyanlık yahut komünizm, kapitalizm değil, üretimde bilfiil faaliyet sergileyen neslin, üretici sınıfın cepheye sürülmesi ve tarlaların boşalmasıdır.
türkiyede 1920 lerde, anadoluda korkunç bi kıtlık vardı,
akp lilerin karneyle ekmek hikayesi palavra değil anlayacağınız,
sovyetlerde buhran olarak tezahür eden süreç,
türkiyede de yaşandı,
fakat burjuva yanlısı kemalistler tarihi vesikalarla kayıt altına alınan açlığı,
kemalizmi korumak pahasına inkar etmiş,
üstünü örtmeye çalışmış,
ve ayak takımı olarak gördükleri anadolu ahvali iktidar koltuğuna oturunca bütün kepazelikleri açığa çıktı.
Türkiye’de 1920–1940 yılları arasında, özellikle savaş ve savaş sonrası dönemlerde, tarım işçilerinin cepheye sürülmesi ve üretici nüfusun azalması nedeniyle gıda üretiminde ciddi sorunlar yaşanmıştır. Ancak bu dönemde Sovyetler’deki Holodomor gibi kitlesel açlık ölümleri yaşanmadı. Yine de, kaynaklarda yerel kıtlıklar, gıda sıkıntıları, ekmek karneye bağlanması ve köylülerin zorla ürün vermeye zorlanması gibi pek çok belirti mevcuttur.
1. Kurtuluş Savaşı (1919–1922) ve Sonrası
Bu dönemde tarım nüfusu cepheye alındı, kalanlar da büyük ölçüde yaşlılar, kadınlar ve çocuklardı.
Özellikle Batı Anadolu’daki işgal bölgelerinde tarım faaliyetleri durdu ya da ciddi ölçüde aksadı.
Köylerde hayvanlar ve tarım araçları da savaş için alındığı için üretim sekteye uğradı.
???? Vesika ve kayıtlar:
Falih Rıfkı Atay gibi yazarlar, döneme dair anılarında gıda yokluğuna değinir.
Ziya Gökalp’in yazılarında ve Halide Edib Adıvar’ın hatıratlarında, Anadolu’da halkın mısır ekmeği dahi bulamadığı, açlığın ve sefaletin yaygın olduğu anlatılır.
2. 1930’lar: Ekonomik Buhran ve Köylü Sorunları
1929 Buhranı Türkiye’yi de vurdu. Tarım ürünlerinin fiyatı düştü, köylü elindeki mahsulü yok pahasına satmak zorunda kaldı.
Devlet, üretimi artırmak adına köylüyü teşvik etmek istedi ama kırsal kalkınma sınırlı kaldı.
Toprak Reformu yapılamadı, büyük toprak sahipleri (ağa sınıfı) hâlâ etkin kaldı.
Köylüler ürünlerinin büyük kısmını vergi ya da aşar olarak devlete vermek zorundaydı (aşar vergisi 1925’te kaldırıldı ama izleri sürdü).
3. II. Dünya Savaşı Yılları (1939–1945)
Türkiye savaşa doğrudan katılmasa da seferberlik ilan edildi. Genç erkek nüfus yeniden askere alındı.
Sonuç: Tarımda ciddi iş gücü kaybı, gıda kıtlığı, karne sistemi, ekmek kuyrukları.
1942'de çıkarılan Varlık Vergisi ve 1940’taki Milli Korunma Kanunu ile köylü mallarına el konulabildi.
Ekmek karneye bağlandı, kentlerde ciddi gıda darlığı yaşandı.
???? Belgeli örnekler:
ismet inönü’nün hatıraları, Meclis zabıtları ve dönemin gazetelerinde; halkın pazarlarda “tahıl, un, yağ, sabun” bulamadığına dair yazılar vardır.
Sabahattin Ali’nin hikâyelerinde kırsalda yaşayanların sefaletine dair güçlü gözlemler yer alır (örneğin Kuyucaklı Yusuf ve Kağnı).
1941–42 tarihli Başbakanlık arşiv belgeleri, bazı bölgelerde tahıl istiflenmesine rağmen halka verilmediğini, asker ve bürokrasiye öncelik verildiğini gösterir.
Sonuç:
1920–1940 döneminde Türkiye’de:
Sistematik bir “kıtlık” politikası veya toplu açlıktan ölümler olmamakla birlikte,
Özellikle kırsalda yaşayan halk kesimleri arasında sürekli ve ciddi gıda darlıkları yaşandı,
Bu durumun başlıca sebepleri arasında cepheye alınan iş gücü, ekonomik kriz, otoriter ekonomik politikalar ve lojistik eksiklikler bulunmaktaydı.
istersen sana bu döneme dair bazı arşiv belgelerini veya Sabahattin Ali gibi yazarların metinlerinden örnek paragraflar da bulabilirim.