Öyle sevdalar vardır, biter biter başlar;
Buruk tatlar vardır, ağızda sürüp giden;
Bir aşka vuran güneş kolayca batmıyor.
Yanıyor bin kollu şamdanı, tutuşuyor
Ufkunuzda camları göksel konağının
Ve bir yaz akşamı buhurdan gibi tüten
Hanımellerinin morumsu buğusunda
Bekliyor bahçenize dönük balkonunda
Sarmaşık gülleri kokladıkça kırmızı
Hüzünler, japonfenerleri arasında.
Öyle günler var, öyle anlar, hiç bitmeyen!
Nasıl bir ışık emmişler ki sevginizden
Ansızın başka bir yüzle güzel, kopmuşlar
Büyük Irmak'tan, ayrı düşmüşler desteden
Yağmışlar ilkyaz yağmurlarınca ve özlem
Açmış yaban çiçeklerini tarlanızda.
Ölümsüz günler onlar, bir hiçle beslenen;
Zaman dışı güvercinler, uçma bilmeyen;
Uzay ötesi ovalar, ayak değmemiş;
Başka bir mevsim, başka bir dal, başka yemiş.
Esrir kim bassa o toprağa ve kim tatsa
O yemişten. Balla dolar testi, açılır
Açılmayan kilit, çiçeğe durur badem
Dolanır bilgelikle mutluluk yüreğe.
Ak bir bulut bekler üstünüzde havada
Kuşlar iner, devinme birden bitiverir
Çıt çıkmaz evrenden. işte ortadasınız
Havuz, ağaç, deniz, ne varsa size göre.
işte aydınlık size göre. Kısarsınız
Güneşi, gökyüzünü yakarsınız. Neden
Sonra, uzaklarda çektirilmiş bir resim
Gibi kalır aklınızda, gölgeniz, duru
Küçük bir bahçede susar gibi yaparak
Karşılıklı gizemlere daldığınız gün.
-Oktay Rifat bir aşka vuran güneş şiirindeki dizelerde anlatılmış mevhum.
uzay - zaman bükülmesi ve zamanda yolculuk konuları baz alındığında farklı boyut katmanlarının varlığı giderek gerçeklik kazanmakta.
mesela geçmişe/geleceğe yolculuk konuları hususuyla ilgili olarak uzay - zaman bükülmesi hakkında çeşitli çıkarımlar yapılıyor. ben bu konuya biraz değinmek istiyorum.
En basit haliyle an kavramından yola çıkacak ve anların zincirleme ya da idrak edemediğimiz kaotik dizilimleme yöntemiyle zamanı oluşturduğunu varsayacak olursak; zaman, tek boyutlu çizgisel bir düzlemdir diyebiliriz. o çizginin uçları, biz insanoğlunun geçmiş ve gelecek olarak götünden tanımladığı, aslında kuantum literatüründe mutlak sıfır (zamanın durduğu an) ve ışık hızı (zamanın aşıldığı an) olarak nitelendirilen, diğer boyut katmanlarına (paralel evrenlere) geçişin alt ve üst sınırı olan değişmez sabitlerdir. kuantum fiziğine göre uzay - zaman bükülebilir olduğundan ve kainat, bu bahsettiğim zaman düzlemi içerisinde sıkıştırılmış bir bilgi olduğundan, evrenin doğal kozmik enerji döngüsünün bağıl hareketlerine göre (kara deliklerin etki ettiği alanlardaki kütlesel değişimlere göre) bu çizgisel düzlem uzar yahut kısalır. bununla birlikte evrenin bazı bölgelerinde zaman faktörü, insan algısının dışında farklılık gösterir. atıyorum x koordinatında 3 birim an ilerlerken, y koordinatında 5 birim an ilerleme kaydeder. şöyle düşünün. bizler dünyanın içerisinde bulunduğumuz için onun eksen ve yörünge hareketlerini hissedemiyoruz. zaman denen çizgisel düzlem içerisinde tüm kainat bulunuyorsa bu bükülmeyi insanın algılaması mümkün olabilir mi? tabi ki de hayır. Bizler bu olayın matematiksel izahını mevcut imkanlar dahilinde pratiğe dökemeyeceğimiz için deneyimleme fırsatını elde edemeyecek ve zaman içerisinde yolculuk yapılamayacaktır. Zira zamanı bükmeye ne kütlemiz ne de olanaklarımız yetebilir.
Ve yine biz insanoğlu ne yazık ki zaman denilen olguyu birimlendiriyoruz. bu durum, sanki zaman unsurunun geriye ve ileriye gidilebildiği sanılgısını doğuruyor. halbuki "an" denen birim, hızlı yahut yavaş fark etmeksizin oluşmaktadır ve "tektir". yani zaman tek bir çizgidir. hızlı ya da yavaş gelişen her hareket, her eylem, her olay o tek düzlem içerisinde vuku bulmaktadır, buluyor da, bulmaya devam ediyor da. bakınız zaman içerisinde seyahat etmek, klişe sanılgıları aksine geçmişe/geleceğe yolculuk etmek demek değildir. tek bir düzlem üzerinde yön fark etmeksizin ilerlemeniz hala o yolda olduğunuzun bir göstergesi değil midir? önemli olan zamanın sabit uçlarına ulaşabilmek; bir alt boyuta inmek ya da bir üst boyuta ulaşmak.
Geçmiş denen kavrama yani mutlak sıfıra inmek demek, zamanı olabildiğince -/+y istikametinde büküp (bu ancak devasa bir uzay hacmini, bir elektronun hızını kesecek derecede soğutma işlemine tabi tutarak gerçekleştirilebilir), geçmişi yani mutlak sıfırı kendi bulunduğumuz kütlesel noktaya çekmek/yakınlaştırmak suretiyle mümkün olabilir. böylesi bir durumda zaman yavaşlar, hatta (o bölge için) durdurulabilir. anladığınız üzere zaman, x ekseninde sabit bir konumdayken büküldüğünde düzlem boyunda kısalma olacağından 0'a daha çok yaklaşacaksınız. bakın burada seyahat yok. siz o sabit noktaları kendi ayağınıza getiriyorsunuz hepsi bu. bir de zamanı yavaşlatmanın aksine, uzay içerisinde belirli bir devasa kütlenin ışık hızında hareket etmesi o koordinat bölgesinde zamanın hızlanmasına ve hatta zamanın aşılarak (enerji formuna dönüşerek) bir üst boyuta açılan çekim alanı yaratılmasına zemin hazırlayabilir. bu olayı teorik olarak koordinat düzleminde, zaman denilen çizgisel düzlem üzerinde yani x ekseninde herhangi bir noktadan -/+y istikametinde bükerek zamanı hızlandırmak suretiyle (ışık hızı sabitini o bölgeye yaklaştırmak suretiyle) gerçekleştirebilmek mümkündür.
Zaman konusu oldukça ilginç bir konsept ve hakkında demek istediğim bir kaç sey var. Öncelikle coğu insan şimdiki an içinde yaşadığına inanır. Oysa aslında bizim algımız geçmişten gelir. Yani örneğin şu an gözünüzü kapatıp açarsınız, gözünüz açıldığında sinyaller göz aracılığıyla beyinde görüntü meydana getirecekler. Bunun içinde bir süre geçmesi gerek. Yani biz aslında olmayan bir zamandayız. Bir algı içinde yaşıyoruz. Bu durumda yaşadığımız evren yok olmuş ve biz bunu daha fark edememiş bile olabiliriz.
bir beklediğimiz olunca hiç geçmeyen ama mutluyken göz açıp kapayıncaya kadar geçen göreceli kavramdır.acı çekerkende hiç geçmez.bazan da zaman dursun istersin sevdiğine sarılırken mesela ama hemen biter.yine geçmiyor şimdi.
3-4 yıl önce bir yaz günü, bilenler bilir sultanahmetten eminönüne giden tramvay yolunun kenarından sallana sallana gidiyorken karşıma çıkan siyah, bilge bir köpek ile tanıştım. sağda solda dükkanlar vardı, dükkanlardaki eşyalara bakarken aniden önüme çıktı ve ezmemek için hamle yaptım. neredeyse yere düşüyordum. karşılıklı özür diledik bilge köpekle. sonra gülhanenin oraya doğru gittiğini öğrendim ve oraya kadar eşlik ettim. o ara nasıl olduysa konu zamana gelmişti. köpek bana zamanın ne olduğunu sordu.
+ zaman; uzay gibi ileri-geri, sağa-sola hareket edemediğimiz bir kavramdır dedim.
- çok fazla kitaplara bağlı bir cümle gibi bu cümle. biraz daha deruni olsun cevabın dedi.
biraz düşündüm ama köpeğin istediği tarzda bir tanım bulamadım. bunun üzerine bilge köpek devam etti;
- zaman; insana hiç bilmediği şeyleri öğreten bir bilgedir. her şeyi tam vaktinde öğretir. ne önce, ne sonra...
birden durmuştum. bu cümle bana bir yerlerden tanıdık geliyordu ama hatırlamadım. tekrarlar mısın şu dediğini diyerek köpeğe baktığımda ortada ondan eser yoktu. sanırım bir kemik gördü, yahut sohbetin bu kadar yeterli olacağını düşünüp uzaklaştı.
bunun üzerine bilge köpeğin söylediği cümleyi nereden hatırladığımı düşünerek yola devam ettim..
çizgisel olarak tasavvur edilir ekseriyetle. bu yanlış algı da misal kader gibi kavramları anlama hususunda zorluklar çıkartır insanlara. zamanı varılan bir yer olarak görmeye başlar insanlar ve de haliyle özgür iradenin hayat bulmadığı sanrısına kapılırlar sonrasında.