zaman... sizce de çok ilginç bir kavram değil mi? kimsenin varlığından emin olmadığı fakat herkesin kabul ettiği, varlıkla yokluk arasında, ince bir çizgi...
bir bilim adamı çıksa dese ki, zaman diye bir şey yoktur, teorisini destekleyen müthiş kanıtlar sunsa, tüm bilim çevrelerince kabul edilse, ne olurdu?
gelelim benim teorime...
zaman denen şey sürekli bir hareket halidir, insanoğlu geçirdiği zamana bir daha asla geri dönemeyecek olduğu gibi, evren üzerinde şu anda bulunduğu konuma da asla geri dönemeyecek olması gibi... teoride mümkün olsa da pratikte insanoğlu bulunduğu konuma asla tekrar geri dönemez...
şimdi bir düşünün, dünyanın, bugün evren olarak kabul edilen, tek boyutlu düzlemde, :tek boyutlu olması teorim solucan deliklerinden gelmektedir konumu hiç bir zaman eski haline geri dönebilir mi?
dünya güneşin etrafında dönüyor... ayrıca kendi ekseni etrafında da dönüyor , peki güneş sabit mi? geçen sene şu saatte şu dakikadaki güneşin konumu ile şimdiki konumu aynı mı?
evrenin sürekli bir büyüme hali olduğunu var sayarsak, güneşinde hiç bir mikro saniye, aynı konumda kalamayacağını da kabul etmiş oluruz...
şimdi insanoğlu her bir zaman zerresinde evrenin farklı konumlarında ise, zaman denen kavramda aslında bu sürekli hareketlilik hali ise...
şimdi, sizi tekrar düşünmeye davet ediyorum...
yeni bir evren tasarlayalım zihnimizde, dünya dönmüyor, güneş öylece duruyor, evren büyümüyor... peki bu hayal dünyamızdaki evrende zaman denen bir kavram olur muydu?
evet... unuttuğumuz bir nokta daha var, maalesef insanoğlunun konumu evren üzerinde değişmese de sürekli hareketlilik hali devam ediyor olduğundan zaman denen kavram oluşurdu...
hücrelerimiz...
evet... onlarda evrenin sürekli hareketlilik halinin kanıtlanabilir delilleri gibiler, evrenin sürekli hareket hali bizim hücrelerimize de etki etmiştir, onlarda sürekli hareket durumundadır, biz hücrenin sürekli konum değiştirdiği, öldüğü veya çoğaldığı bir durumda... doğal olarak zaman denen kavram oluşur...
şimdi hayalimizdeki evrende, hücrelerimizdeki ölme, çoğalma, yer değiştirme... durumlarını da durduralım, kalbimiz atmıyor... damarlarımızda kan dolaşmıyor... saçlarımız uzamıyor... ve tırnaklarımızı kesmek zorunda değiliz... hatta yemek yemek, tuvalete gitmek gibi zorunluluklarımız da bir anda ortadan kalkıvermiş, bunların yanına az önce anlattığım evrenin durmasını da ekleyelim...
işte zamanı şimdi durdurduk, zaman denen kavram yok oldu... ama biz yaşıyoruz, kalbimiz atmasa da, yemek yemesek de yaşıyoruz, işte bunun ismi sürekli durağan hali... ne kadar sıkıcı değil mi?
zaman yok... sürekli aynı andayız... ama yaşıyoruz(!)
evet yaşıyoruz, yine koşabiliyoruz, evrende yer değiştirebiliyoruz, ama her gece yatağımıza döndüğümüzde evrenin tekrar aynı konumuna geliyoruz, hüclerimizdeki hareketlilik hali sona erdiğinden yaşlanmıyoruz...
peki...
bu teorem, kutsal kitaplardaki kıyamet ve sonrasında gelen sonsuz hayat ile paralel gelmedi mi size de ? belkide kıyamet sürekli hareket halinin yok olması...
Ben küçükken geçmek bilmezdi. Sabah kalkardım "ohoo şimdi akşam olucakta görücem" derdim. Şimdi bir kalkıyorum zaten günün yarısı bitmiş. Bütün işlerimiz yarım kalıyor şimdi, eskiden üstüne bir de çay keyfi yapmalık zaman kalırdı. Bilmiyorum ama.. Sanki zaman eskiden daha bir bereketli, daha bir bolmuş. Şuanda ne kıymeti kalmış ne bereketi. Ne içini doldurabiliyoruz, ne yaşayabiliyoruz.
kardeşim deneme sınavına girdiği için her gün eve gelen mübarek. geçen gün annemi magazin veya ona benzeyen bir haber bölümünü ararken yakaladım. ah garip annem sen bilmez misin zaman gazetesinin magazinle uğraşmaya zamanı yok onların amacı gündemi belirlemek(!). bilinçli bir kamuoyu oluşturmak. ha bir de reklamları yok mu vallaha çok güzel olmuş tam bir şaheser. yakında kıvancı falan da oynatarak çıtayı yükseltirler artık...
eskiden abone olmak hatasında bulunduğum, sonra tüm yazılarının ete sütlüye dokunmayalım isterse dünya yansın minvalinden olduğunu görünce okumayı bıraktığım gazetedir.
ucu kendilerine dokununca bak nasıl sivri dilli olmuşlar:
Sizin samimiyetinizi "sevsinler". Bu ülkede onlarca zulüm yapıldı, onlarca hak yendi gıkınız çıkmadı. Ne zamanki cebinizi etkileyecek bir şeyler sezdiniz başladınız konuşmaya. Bir de utanmadan Allah, kitap diyorsunuz yazık...
Büyük Türkiye'nin baş düşmanı Koç'tan yine tam sayfa "olmasaydı olmazdık" ilanları alarak kazandıkları paralarla da "zaman kardeşlik zamanı" palavrasının sıkıldığı uzunca bir reklam filmi hazırlatan gazetedir. cemaatin Öğrencilerini zorla götürüp izlettirdikleri "Selam" filmini nasıl yüzüm buruşarak izlediysem bu reklam filmini de öyle izledim! Amerika'yla yatıp kalkarak nasıl ikiyüzlü ve samimiyetsiz işler yapılabileceği konusunda son derece profesyonelleşmişler artık. Her türlü sahtekârlığa, hileye ve dönekliğe müsait bir tıynetleri olduklarını adımız gibi bilmesek yiyeceğiz!
beleşe dağıtılan gazete olduğu için trajları varolandan daha yüksek gözüken gazetedir.
eksileyen zaman üyesine: yıllardır işhanımızda her kapıya istansız hergün dağıtılıyor kimse abone değil. şu kısmı enterasan para verip abone olsan bu kadar nizami dağıtılmaz.
Nur cemaatinin , kendilerine göre hizmetin gazetesi.
Ben ak partiye oy vermiş bir vatandaşım cemaatle alakam yok. ancak bu zamana kadar cemaatte karşı bir sempatim vardı. Ülke için çok güzel hizmetleri olduğunu her platformda dile getirmiş ve onları daima savunmuş biriyim. Ta ki dershanelerin kapatılması olayı patlayana kadar. Beni o kadar hayal kırıklığına uğrattılar ki anlatamam. Bu oluşumun bu kadar alçalacağını hiç düşünememiştim. Bu olaylardan sonra bu oluşumun çıkar amaçlı olduğnu anlamış ve şahit olmuş bulunuyorum. içersinde tabiki ülkeye gerçekten hizmet eden insanların olduğunu düşünüyorum. Ama bu insanlarında azınlıkta olduğu kanaatine vardım. Gezi parkı olaylarında kendi eleştirdikleri şeyleri kendiler yapmaya başladılar. Kendi yurtlarındaki öğrencilere yurtlarda anons yaptırarak zorla twit atmaya ve bu iğrenç propagandaya öğrencileride alet etmeye kadar götürdüler işi.
Hele hele bir yazarı peygamberimize hakarete kadar işi götürüp sonra hesabım çalındı diye yalan söyleyecek kadar şeref yoksunu oldular. Ben artık bu oluşuma sempati duymuyorum. Bazı sohpetlerine arada sırada giderdim ancak bundan sonra ne böyle bir şey yaparım nede kendilerine ve oluşumu içindekilere itibar ederim.