ab'ya üye olduğu tarihten itibaren 500 milyar euro kaynak aktarılmış ülke.
asgari ücret 800 euro.
ortalama emekli aylığı 3750 euro.
halen daha türkiye'nin bilmem kaç yıl sonra buraya benzeyeceğini düşünenler var. işte o kadar geçmişinden habersiz, dışardan bakmayı bilmeyen bir milletiz.
- yere yönetim kuruluşlarının ve kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi
- emeklilik yaşnın arttırılması
vb.
bu noktaya nasıl geldiler peki? cari açıklarını ebelerinin nikahları kadar arttırarak.
peki kemal derviş ve akp zamanında biz bunları yaşamadık mı? yaşadık/yaşıyoruz. bizim farkımız şu; biz o kadar bilgili, kültürlü, akıllı ve süper insanlarız ki küçümsediğimiz komşumuz yunanistan'ın ayaklandığı bu "devlet için yani kapitaller için çalış ve öl" düzenini biz güle-oynaya, durmak yok yola devam nidaları ata ata, aynı yoldan geçe geçe, aynı sudan içe içe en sonunda da göbek ata ata kabul edip bu sistemin kölesi olmayı "olum adamlar çalışıyor yeaaa" şeklinde kabul edip matah sayıyoruz.
hala daha "yunanlılar çalışmıyormuş abi" sığlığında olayları görenler, kardar krizinde abd'nin yunanistan ve türkiye'nin silahlarını nasıl kitlediğini okuyarak bazı konularda fikir sahibi olabilirler sanırım
almanya'nın yaklaşık 30 yıldır türkiye'yi öcü gösterip silahlandırdığı lakin parasını alamayınca ipini çektiği ülke. ulen daha makedonya'ya söz geçiremiyorsun gelmiş 75 milyonluk türkiye'ye kafa tutmaya çalışıyorsun. üstelik, kılavuzu alman olanın burnu boktan çıkmaz daha bunu bilmiyorsun.
izmir'i yakıp yıkıp sonra bir tek kuruş tazminat ödemediniz ya, hahh şimdi kendi ülkenizi yakın da biraz ısınalım.
ekonomik kararları, her gün her saat ulusal ve uluslararası şirketlerin üst yöneticileri (ceo) ve hükümet yöneticileri ve bürokratlar alır. neye, ne kadar, nereye yatırım yapılacak, hangi şirketlere, hangi oranlarda kredi verilecek falan filan... halk her 5 yılda bir gidip medyanın kendisine sunduğu 2 veya 3 büyük partiden birine oy verir. ülke nüfusunun %80 inin ekonomik süreçlere katılımı beş yılda bir televizyondaki ve gazetelerdeki haberlere bakıp oy vermekten ibarettir. o gazete ve televizyonlar yukarıda ekonomik karar alma sürecinin merkezindeki şirketlerden birine aittir ve o şirketlerin patronları siyasetçilerle öğle ve akşam yemeklerinde sürekli para, faiz, kredi falan konuşurlar. sonra siyasetçi+patronlar+bürokratların ekonomi yönetimi uzun vadede kriz doğurur. sonra bu siyasetçiler krizi çözmek için o şirketlerin yöneticileriyle toplantı yapar ve karar alırlar: asgari ücreti indir, işten çıkar, emekli maaşlarını dondur vs.
sonra %80, buna tepki duyar. protesto gösterilerinde bulunur. haberleri takip eden siyasetçi+bürokrat ve patronlar polise daha fazla yetki, daha fazla biber gazı vs. çaresinde anlaşırlar. bir yandan da, halkı büyük partilerden birine oy vermeye çağıran, ekonomiyi yöneten şirketlerin sahip olduğu tv ve gazeteler tasarruf tedbirlerinin tek çare olduğunu yazarlar. manzara kabaca bu...
peki ekonomik darboğaz bu aşamadayken başka ekonomik tedbirler alınabilir miydi? yukarıdaki şirketlerden nemalanmayan, siyasetçi ve bürokratlardan korkmayan bağımsız iktisatçılar varsa şayet onların mutlaka alternatif bir programı vardır. ama ekonomiyi yöneten ulusal ve uluslararası şirketler, siyasetçiler ve bürokratlardır ve halkın büyük kısmının refahının azalması onların refah düzeyini etkilemiyorsa krizden çıkmanın tek yoludur.
edit: salak olmanın lüzumu yok. bunun sağcı-solcu falan olmakla da ilgisi yok. ekonomiyi yönetenler onu uzun vadede krize sokuyorlar sonra kendi çıkarları öyle gerektirdiği için krizden çıkmak için yine halka yükleniyorlar.
çok çalışanın çok zengin olduğu bir köylü-küçük esnaf kuruntusudur. bugünkü küresel ekonominin kurallarında tek tek insanların ne kadar çalıştıkları neredeyse sıfır önemdedir. işgücü verimliliğinin tek tek insanların çalışkan olup olmaması ile hiçbir ilgisi yoktur.
osmanlı imparatorluğu'nun zayıflaması sürecinde, 19. yüzyılın büyük emperyal devletlerinin de yardımıyla istanbul'un idaresinden çıkarak kurulan 28 yeni devletten biridir.
yunanistan adı antik iyonyanın (bugünkü izmir, aydın, manisa, muğla bölgesi) arapça ve farsça söyleniş şeklinden gelir.
Yunanistan, 1981'den beri avrupa birliği, 1952'den beri nato, 1961'den beri oecd, 1995'den beri batı avrupa birliği ve 2005'den beri avrupa uzay ajansı üyesidir. atina ülkenin başkentidir; selânik, patras, kandiye, volos, yanya, yenişehir, kavala ve vodina ülkenin diğer büyük şehirleridir.
süper devrimci vatandaşlara sahip bir ülke.
o kadar devrimciler o kadar devrimciler ki nedense devrim yapmak kasada 5 kuruş kalmayınca akıllarına geliyor. yoksa sıkıntı yok , ab baba para yollar. ama para bitince , ab borcunu isteyince "emperyalizm , ölzgürlük bilmemne" pabucumun devrimcileri sizi. bu ilk vakanızda değil. yalnız artık savaş falan da yok be güzelim , öyle hükümeti devirince ab kalkıp "aman sovyet tehlikesi var aman nazi tehlikesi var" falan diyip borçlarınızı affetmeyecek. çok deli bir lobi yaptın gene ab seni affetti diyelim. e yeni kuracağın çakma devrimci hükümet neyden para kazanıcak? siz tembel sürüsü çalışmadıkça hangi sistem ayakta durur? 2 gün sonra gene ab kapısını tırmalamaya başlarsınız.
ab para verirken iyi.
borcunu isteyince "devrim , özgürlük, işçiyik, haklıyık!" yörü la!
bakın şimdi devrim dedim ya bir takım güruh hemen abanır eksiye, o yüzden önce bi sakin, bi mause'u bırak elinden, ön yargılarından kurtul.
hükümetlerin sikip attığı ekonomiyi, ab'den gelen hibeleri, nakitleri kullanamayıp bugünlere gelen yunanistan halkı şimdi bunun bedelini kendisi ödüyor. ha, kendileride çok rahat yaşıyorlardı o ayrı konu, o yüzden sebebi buna bağlamak sağlıklı olmaz.
o yüzden belki sosyalizm ile ilgisi yok ama kapitalizm'e boyun eğmeme adına bir devrim gerçekleşebilir, ki gerekiyorda...
halkı yıllarca krallar gibi yaşamış ve eninde sonunda kasasında beş cent eurosu bile kalmamış ülkedir.
(bkz: ayranı yok içmeye tahtravanla gider sıçmaya) misalidir. şu yaşadıklarını hak etmişlermidir, kesinlikle evet. şu an bile halk parlementonun aldığı karara burun kıvırmakta ve anarşizm yapmaktadır. hayır ulen siz abd değilsiniz, israil değilsiniz, alt tarafı yunanistansınız. hayali ihracat yaparcasına yaşarsanız günün birinde böyle bi yerinizde patlar ki patladı işte. yazık. ne olursa olsun insandır, komşudur.