iş çıkışı koştur koştu beş aktarma ile 4 saat yol yaptığım zamanlar geliyor aklıma onun için, yorgunum diyip döner yatardı. Sevilince yine yaparız nolcak ki, enayilikten ölen olmuyo.
– Bak, benimle evlenince öyle başka erkeklerle konuşmak, istemediğim giysileri giymek, dışarı çıkmak, etrafa bakmak yok ona göre.
+ Bana çok uzun mektuplar yaz ama sakın bizim adrese gönderme, babam kızar.
– Senin baban da çok geri kafalıymış.
cekimi ve oyunculuğu guzel film.
Fakat tam olarak güzel yansitilamamis. Misal duvar filmi cok iyi anlatilabilmis. Eksiksiz neredeyse. Ödülu hak etmis mi derseniz hak etmistir.
geçen yaz, kuzenimle beraber uzun bir yola çıkmayı planladık. gün geldi, gerçekleştirmek için yola çıktık. yolumuzun üzerinde senin memleketin bulunuyordu. geçmek istemedim ama kuzenime de diyemedim oradan geçmeyelim diye. neden diye soracak, anlatacağız edeceğiz uzun iş. katlanırım dedim. katlandım da.
bir iki saat gittikten sonra, yol üzerinde yer alan tabelalarda memleketinin ismi yazmaya başladı. beni aldı bir telaş! sanki yol sana geliyor gibi hissetmeye başlamıştım. büyük bir heyecan duyuyordum. oraya, senin memleketine yaklaştıkça fikrim değişti. iyi ki gelmişim demeye başladım. sağ ön koltukta girdim memeleketinin içine. karından giren bir bıçak gibiydi araba. flulaştı şehir içinde her şey benim için. sonra dedim kuzenime, bir çekte çay içelim şuradaki kahvede.
kahvehane aynıydı. 18 yaşımda adımımı attığım ve bir düğün için gelip de, düğünden sıkılıp maç izlediğim, karadenizin terk edilmiş izlenimi veren bir kazasında. çay söyledim, aynı yere aynı şekilde oturdum. tv'de yine maç vardı.
kuzenle çaylarımızı yudumlayıp bitirdik. arabaya ağır ağır yürüdüm. kuzen normalde arabada sigara içittirmez. yaktım, at mat dedi. siklemedim.
şehrinden çıkarken, seni oradan almışım gibi hissettim. 2 saat kadar arka koltukta olduğunu düşündüm ve benimle gelmişsin gibi hissettim. kafamı her arkaya çevirmem de yokluğun çarptı yüzüme birer tokat gibi.
bunları böyle şeyleri buraya yazıyorum çünkü, artık canımı acıtmıyor. artık devam etmek istiyorum ve başarıyorum galiba.
sıcak bir yaz günü güneş doğar doğmaz arabaya atlayıp çıkmak istediğim.
serin serin hedefine doğru gidersin.
gittiğin yeri de seviyorsan harika geçer.
lakin yıllardır yapamadığımdır. neden?
sabah erkenden çıkayım derim uyanamam.
gittiğim yeri sevdiğim halde çevresinde gıcık insanlar olduğu ve sabahın köründe kendi evim de olsa neden geldiğimin altında farklı sepebler arayacaklarından ayaklarım geri geri gider.
çünkü bu adamlar cahil ve paraya odaklı, rekabete odaklı insanlar.
kendi karakterleri yok. senden benden öğrendiklerini sana satmaya kalkan tipler.
parayı istif eder yemezler ama senin parayı nereye harcadığının hesabını tutarlar.
bir yakınları bi işi başardığında bunlar bırakın alkışlamayı, haset içinde kıvranırlar ve bu insanları sevdiğin halde bu durumdan kurtulmalarına yardımcı olamazsın çünkü burunlarından kıl aldırmazlar.
insan böyle bişey lan.
Gidenindir. Kalan 3'ün 1'irini alıyor. Yol güzeldir, yol tebeşiri akmış bembeyaz bir zihindir. Sürprizlere gebe, insan hikayeleriyle dopdolu, sayısız yol ayrımı ve her ayrımın kendine mahsus güzelliği ile doludur. Bir de erken kalkan bunu alıp alıp duruyormuş.