konuşmalarına tek tek antitez sunamadığım köşe yazarımsı, şimdilerin başdanışmanımsısı şahsiyet. tabi, birisi telekineziden bahsederse, "başbakanı telekineziyle öldürmeye çalışıyorlar" derse; ben o adama nasıl antitez üreteyim? kendisinin savunusu makul ve aksi ispatlanabilir şeylere dayanmıyor ki. yani benzer şekilde, "benim odamda bir ejderha var. ama hiç bir şekilde benden başkası onu göremez" diyen bir adamın tezlerini de çürütemem. ama sahip olduğum aklı kullanarak onun doğruyu söylüyor olma ihtimalinin trilyonda bir olduğunu düşünebilirim. bu durumda inanmamanın daha akıllıca olduğunu da söyleyebilirim.
şimdi gelelim yiğit bulutun kendisine. bu adamı akp karşıtı olduğu dönemlerde de pek sevmezdim. akpyi türkiyenin eksenini şeriata kaydırmakla itham eden ve açık bir şekilde kapanmasını isteyen, ordunun e-muhtırasını haklı bulduğunu beyan eden bir insandı kendisi. o zaman da kendisinin fikirlerinde aşırıya gittiğini düşünmüş, maksadının en önde bayrak sallayanlardan olarak birilerinin ilgisini cezbetmek olduğu hissine kapılmıştım. sonradan akp saflarına geçmesi beni hem şaşırttı, hem şaşırtmadı. şaşırttı: çünkü kendisi sıkı bir ulusalcı olarak resmen 180 derece dönüverdi fıtratından. olabilir, fikirler değişir. ama fıtrat değişmez öyle bir iki yıl gibi kısa bir sürede. bir gün laiklik elden gidiyor, ertesi gün başbakanı telekineziyle öldürüyorlar. yok öyle. şaşırtmadı: çünkü dediğim gibi, kendisinin çıkarlarının peşinde koşan faydacı bir insan olduğu düşüncemi muhafaza ediyordum. hala da ediyorum. kendisinin fikir değiştirdiği dönemin, akpnin medyaya ciddi bir şekilde "çeki düzen" verdiği döneme denk gelmesi; bu açıdan benim için bir tesadüften daha ötedir.
daha önce de yazmıştım ama bir kez daha söyleyeyim. yiğit bulut akıllı bir adamdır, bunu teslim etmek lazım. çünkü o zaman da, şu anda da elindeki argümanları çok iyi kullanan ve her ne kadar zaman zaman çarpıtıyor olsa da (mesela gsmh'da reel ve nominal değerleri birbiriyle kıyaslaması gibi) ekonomik verileri iyi analiz eden birisidir. ama burada sıkıntı, kendisinin her iki dönemde de sıkı bir şekilde şeytanın avukatlığını yapacak karakterde olmasıdır.
olayın başbakan açısından sıkıntı verici boyutu ise, başbakanın "fedailiğine" soyunmuş bir kişinin, başdanışmanlığa getirilmesidir. ülkenin yönetiminde danışmanlar ve bürokratlar çok kilit bir yer tutarlar. bu insanların birincil görevleri, seçilmişler kadrosuna devleti yönetmek için gerekli tavsiyeleri ve raporları ulaştırmalarıdır. peki başbakanın fedailiğine soyunan bir insan, başbakana yeri geldiğinde eleştiriler getirmesi veya "böyle yapmayalım da şöyle yapalım" demesi ne kadar mümkündür?
Zamanında iktidara karşıyken bugün bir takım "kıl"lıklar yapan ve bazı şahısların da sempatisini kazanabilmiş, insanımtrak, ilginç bir varlık. Jöleye tepki olarak doğmuş olsa gerek.
aynı anda hem nagehan alçı hem de nazlı ılıcak'ın kendisiyle makara yapmasına dahi ses çıkarmayan başdanışman.
adam dünya yıkılsa umurunda değil kanımca.
amina koydugumun memleketinde adam yalakalik yaparak bas danisman olup bir yerden devleti yemeye basliyor. buna hic bisey yapamiyoruz sesimizi bile cikartamiyoruz, adaletini sikeyim dunya.