7 yaşındaki yeğenim "dersime odaklanmam için beethoven'ın 9. senfonisini açar mısın dayı?" dedi. kaytarmak için uydurduğu bahaneye bak diye, açtım müziği ve çocuk gerçekten it gibi çalışmaya başladı.*
can verilesi kardeş çocuğudur.
her hareketi, her bakışı, anlamsız her sözcüğü dünyanın en güzel şeyiymiş, sanki bir mucizeymiş gibi insanın içini taşıran varlıktır. kendi çocuğun gibi sevmektir. candır.
halasının can'ıdır. belkide kendi çocuğum olsa bu kadar sevilmez denilen, onun için herşeyi göze alabileceğiniz yegane varlıktır.
yok ki daha ötesi. canım diye sevdiğin ağabeyinin biricik can'ıdır.
efenim ozlenir bu.. webcam araciligi ile gormek istersiniz.. lakin yuzunu sabit tutmadigindan bir turlu goremezsiniz.. bi bakarsiniz fareyi almis kemiriyo, onu elinden kurtardiklarinda mause pad'e yapisio.. onu da aliyorlar bu kez klavyeye iki elle vurmaya baslio en son webcam' e tekmeyi koydu, goruntuyu yok etti de o da rahatladi biz de.. kime cekti lan bu?
canı, ciğeri yiyilesi; uğruna ölünesi. hele bir de tıpatıp size benziyorsa ''ulan benim imkanlarım yoktu, seni bu memleketin plaboyu yapmazsam bana da dayı demesinler'' cümlesi beynnize yuva yapar.
(bkz: sevilir ki bu)
sığınaktır bazen. hayatın kötü gittiği zamanlarda sığındığınız bir sığınak. o minicik eller, o parıldayan gözler, size tekrar kaybettiğiniz yaşama sevincini verir. o küçücük varlık o kadar büyük bir destek olur ki size bilmeden.