1988-89 sezonunda ali sami yen stadı kapalısının üstüne asılan, tüyleri diken diken eden pankart.
o zamana kadar bırakın avrupada bir başarıyı, ligde 13 sezonluk şampiyonsuzluğun stresini yeni yeni üstünden atan bir galatasaray; buna rağmen her katıldığı elemeden gol atamayıp sıfır puanla dönen bir milli takım vardı.
11 yıl sonra olacağı gibi yine herşey bir rapid wien maçıyla başlamış, neuchatel xamax, as monaco maçlarıyla devam etmişti. bundan 19 sene evvel bir türk takımı şampiyonlar klüpler kupasında yarı finaldeydi.
işin enteresan tarafı, bu pankart; sezonbaşında asılmış...yönetim-teknik kadro-futbolcu-taraftar bütünleşmesinin en güzel örneğini daha sezon başından göstermişti galatasaray.
ve nitekim, o kupa hiç yetmeyecekti bu taraftara ve hedef her daim avrupa.
galatasaray'ın 1988-1989 sezonundan bu yana mottosu olan söz.
13 sene ligde şampiyon olamayan galatasaray 88-89 sezonu şampiyonluğu sonrası şampiyon kulüpler kupasında yarı final oynamıştı.
galatasaray bu motto ile aklınıza gelebilecek hemen her takımı yendi, pek çoğunu eledi.
dev denen çoğu kulübü en az bir kez kupanın dışında itti.
artık şu kapanan, genç ve soluklu kasaba takımlarını açmayı; kadro değeri çok yüksek takımlara karşı da kapanmayı bilmeyi öğrenmemiz lazım.
bilhassa şu kapanan kasaba takımlarını açabiliyor olsaydık en az 2-3 uefa kupasını daha müzemize getirmiştik.
benfica, porto gelse kafa kafaya oynayacak takım bu liglerin 3. 4. sıra genç ve kapanan takımları gelince top çevirmekten başka bir şey yapamıyor çünkü nasıl açacağını bilmiyor.
kontra gelen takıma karşı nasıl defans yapılır onu da bilmiyor.
sonra vay efendim tottenham'ı yen, united'ı yen, münih ve barcelona ile kafa kafaya oyna ama kopenhag, prag, az alkmaar başına bela olsun.
taktiksel anlamda bir şeyleri oturtabilirsek yeniden uefa kupası kesinlikle gelecektir.
şampiyonlar liginde de gittiği yere kadar.
bizim amacımız lig değil.
okan basit bir takıma yine taktiksel nedenlerle elenirse yeniden istifasını da isteriz.