bugün

bir anda geçmişe götürür sizi...
aslında istanbul'un ne kadar boş olduğunu anlarsınız bir boğaz manzarasında...
aslında hayatların ne kadar saf özelliklerin üzerine kurulduğunu anlarsınız...
aslında o kısıtlı imkanlarla ne kadar iyi işlerin çıktığının farkına varırsınız...
ve bence en önemlisi aslında yitip giden değerlerin farkına varırsınız...

belki benzer senaryolar üzerinde dönüp durmuştur konular, ama o zamanın şartları için ne kadar da güzeldir o filmler, çünkü orda bir emek ve müthiş yetenek vardır..

her oyuncunun ayrı , renkli ve tartışmasız başarılı bir özgeçmişi vardır.

bana kalırsa eski yeşilçam filmlerinin her yanı güzeldir, bize bizi anlatır, bize geçmişimizi anlatır...
kabarık etekler, mütemadiyen aynı villanın kullanılmas(mavi balıklı duvarı olan o meşhur villa),hulusi kentmen'in babacanlığı, herşeyin mutlaka sevgiyle üstesinden gelinebilir olması.. fakir olmasına rağmen her daim mutlu olan aile reisi munir ozkul, bi gülüşü içimizi ısıtan adile naşit,o zamanın arabaları. "nen var kuzum"lar, "eröl, seni çok seviyorumlar"..çok güzeller..o kadar ki insan diyor ki kendi kendine zaman makinam olsun girsem bi türkan şoray, tarık akan filmine varsın figüran olayım, simit satayım ama o zamanda o insanlarla yaşayayım.
insanlar kalitelidir. guzel turkce konusulur. bir beyefendilik, hanimefendilik vardir.
yeşilçam film yıldızları ile yapılan röportajlarda o yıllardaki sinema sevdasını bir kaç cümle ile anlatırlar. filmleri o gözle izleyince aslında br kat daha güzel görünür göz.e işte filmlerin en güzel yanı bu doğallıklarıdır.
herşeyin hızlıca bitmesidir. aslında hatırlarda bol entrikalı falan olduğundan uzun sürdüğü kalmıştır. fakat içlerinden birini izlemeye kalktığınızda anlarsınız, iki dakika içerisinde bir entrika ortaya çıkmış bir diğeri hazırlanmaya başlanmıştır.
günümüz gençlerinin internet ve benzer sebeplerden ötürü sabırsız olmasıyla yeşilçam filmlerinin izlenme yüzdesinin doğru orantılı olması gerektiğine inanıyoruz.*
her zaman mutlu sonla biterlerdi...
babannemin onlarla konusması... buna karşılık yabancı dublajlı filmlerle konusmaması olayı...
samimiyet vardır en başta, oyunculukta yapılan küçük hatalar görülmez, kabul edilir.(silahla ateş ederken neden ileriye doğru bir el hareketi yapılsın yoksa)

mekanlar güzeldir sonra diskolar, lokaller, gece klüpleri, küçük balıkçı meyhaneleri... Hepsinde de birbirine saygılı insanlar vardır. - ki en saygısızı bile film sonunda imana gelir, iki yumruk yeter-

şimdinin kartondan yapılmış tostoparlak otomobilleri de yoktur, köşeli, geniş, yayla gibi derler ya öyle arabalar vardır. yeşilçamda zengin olan bir adamın yaptığı ikinci iştir bir otomobil almak. buick'ler, impala'lar sayesinde sevdiği kızı kırlara götürür esas oğlan.

aşkları da güzeldir yeşilçamın; şimdinin vıcık vıcık olmuş, hiç alaksız kişiler tarafından kalıplaştırlmış, kurallar koyulmuş aşkları da yoktur yeşilçamda. Basittir ve gerçektir; bir taraf diğerini mutlaka çok sever.

Kavga etmek vardır bir kere, artık kimse filmlerde kavga etmiyor yeşilçamdaki gibi. kötü niyetli biri varsa onda mutlaka bıçak vardır ve sadece en karanlık adamlarda silah vardır. Şimdilerde bıçaklar bile karşı tarafa fırlatılır oldu, silahtan hiç bahsetmiyorum bile...

O filmlerdeki din adamları bile bir farklıydı. Sanki onların dini artık yok da biz başka bir dine inanıyoruz. hoca, hocaydı o filmlerde. tacizci hocalar yoktu o zamanlarda. ılımlısı ılımsızı yoktu dinin.

Normaldir dünya değişiyor, yeni kurallar koyuluyor bir şekilde ayak uydurmak lazım sanırım...*