bazen kasvetin eş anlamlısı olarak nitelendirsem de yağmuru ve sevmesem de çoğu zaman, bugün anladım ki ev sıcaklığını ve huzuru hissetmek demekmiş yağmur. alıp kitabını koltuğa uzanmak, elindeki kupadan kahveni yudumlarken düşen damlalarda kendini keşfetmekmiş. yağmur, doğanın ve ruhların banyosuymuş..
bir tanıdığım var o beni bilmez,
-kızgınlığımsa; "yağmuru seviyorum" diyerek ıslanmayan, şemsiyelerine sarılanlara.-
demişti zamanında. bu gün hafif çiseleyen yağmurunda yürürken ankaranın hak verdim tekrar. hissederek konuşmuyor çoğunlukla insan. ve ben yağmuru seviyorum.
tanrının yarattıklarına dokunuşudur. önce rüzgarıyla üzerinde gezinir koruyucu elleri. kimi zaman öfkesinden nasiplendirir, kimi zaman şefkatinden. adeta ölçülülüğü ölçüsüzlüğüyle bize hatırlatır. sevgidir yine de yağmur, sevgiyi bilenler için.
suyun aldığı en tuhaf şekil, ip gibi, aşağıya doğru akıyor, yere çarptığı anda parçalanıyor. sonra parçalar toplaşıp beraber akıyor, gökte ayrılanlar yerde buluşuyor, kaynağına kavuşma gayreti. bir pay var tabi çıkarılacak, parçalanmış akarken yere düşmeden az önce yerden yükselen tabiatla buluşuyor, her şeyi tek tek sarıyor, ıslatıyor, toplanıp kaynağına gitmeden önce suyun muhteşem son töreni, ıslatmak etrafını sarmak.
bu döngüyü yaşamak için su olup yağmak, yağmur olmak istemez miydin esrari? sürekli tekrar eden döngünün saf oyuncusu olmak istemez miydin? (bkz: ahmet güntan)
şu an mis gibi yağan yağmurdur. tüm yağmurlu şarkı ve şiirleri akla getirir. benim ilk aklıma gelen" yağmurlarda seninle ıslanmak istiyorum" cümlesi geçen eski bir nilüfer şarkısı.
bu ekim günü yağan yağmur bana, gözlerimi açtığım gözlerini getirmişti istanbula. çocukluğumun ellerinden tutup, gençliğimin mayasını kıvama getirip, masmavi gökyüzüne benzettiğim gözlerini aşmıştı yağmur. çocukluğumda o kadar çok yağmur yağardı ki.
yağmur benim için ıssızlıkta yakılan sessiz bir uzun hava gibiydi. yağmur kimileri için sıkıntı, tasa gibi dengesini yitirirdi gökten, yere efkâr basardı su kılıfında. ilkin belli ederdi derin uğultusuyla geleceğini, sonra sanki sesi kısılırdı doğanın, sadece yağmur yağardı saatlerce
bilir misin sözlük, istanbula üzüntü getirir yağmur. evde öylece oturma getirir, sessizce. konuşmak gelmez içinden. bağımlı kılar zaten bağımlısı olunan ekranlara. yağmur istanbulda sadece diz boyu çamurdur insanlar için, çocuklar için ise keyiftir ıslanmak veya yaşlanmak anneler için ise kirli çamaşırların gelişidir. yeniden çamaşır makinesinin çalıştıtılması, yeniden asılmasıdır yıkanan çamaşırları. yağmur ilişkileri askıya alır istanbulda. zira yolları kapatırdı. içlerini karartırdı o kutsal saydamlık. açılması epey bir zaman alırdı trafiğin.
yağmur bir nevi yalnızlıktı,
bir nevi kimsesiz kalabalıklar oluşturmaktaydı.
yalnızca yağmur yağdığında
seviyorum bu şehrin insanlarını
herkesin yüzü gözü ıslak
başları eğik omuzlarının arasında
yağmur yağdığında herkes
benim hep olduğum gibi.