sırt sırta olmaz mı? geçen cennet gibi bir yerde dolanıyorum. kır bayır yürüyorum. ama şirinler, telatabiler gibi şenim yani. ardında bir dere kenarına geçtim oturdum. bir süre sonra sırtıma birisi yaslandı. ama o nasıl bir sırt. dünyanın en güzel yastığı sanki. konuşmaya başladı. bende bir heyecan bir heyecan. bu liv tyler amk. yüzüklerin efendisini yüz kere izlemiş biri olarak o sesi her yerde tanırım. ama bir sorun var. ingilizce konuşuyoruz amk. diyorum ulan ben nasıl ingilizce konuşuyorum diye şaşırıyorum. tabi rahatsız etmemek için kıpırdamıyorum. derken bir anda sırtüstü düştüm. meğersem uyurken çekyattan düşmüşüm.*
çok sayıda ünlü gördüm ama konuşmadım, konuştuklarım arasında ani bir şekilde olan iki taneyi sunmak istiyorum
bahçelide arkadaşlarla yürürken arabanın içinde baki mercimeği görmüştüm gomatircik: abi nasılsın? baki mercimek: iyiyim kardeşim sen nasılsın? gomatircik: sağol abi görüşürüz baki mercimek: eyvallah kardeşim.
diğeri adanaspor - kasımpaşa play off final maçından sonra tel örgülerin önüne gelen kasımpaşalı bir futbolcu olan hüseyin yoğurtçu ( bu olayın olduğu sırada adını bilmiyordum olaydan sonra arkadaşım adını söyledi)
behzat ç ye kadar durum böyleydi. sonra eymir gölü kapısında hayalet' i gördüm. lan hayalet naber la dedim, arabanın iki parmak cam aralığından siktir la dedi. o kulağımı hala yıkamıyorum.
nefise karatay'ın topuklu ayakkabısını kırmıştım küçükken. bizim kuzenin arkadaşıydı o zamanlar, ben de küçüktüm tabi. ilgimi çekmişti öyle bi giyip yürümeyi denemiştim. çat. bu da böyle bi anımdı.
edit: şimdi bakıyorumda başlıkla hiçbir alakası yok.**