yeni bir tablet aldım kutusundan çıkardım, kurulumunu yapıyorum. elime kullanma kılavuzu geçti dur bir bakayım dedim. amaan çözerim ben bunu bea ne kullanma kılavuzu deyip kenara koydum. durdum ve ulan tam türküm ha dedim.
iş için şehir dışına çıkmıştık. patron ve 5 çalışandan ibaret küçük bir grup, araba mola yerinde durunca gidip tuvalet işini halledelim dedik. tuvaletin önünde orta yaşlı bi adam sandalyeyi ters çevirip oturmuş, ters dediysem de öyle değil lan.
biz arkadaşımla tuvalete girmek için yeltenince küçük bi velet önümüzü kesti
- abi büyük mü küçük mü?
- büyük paşam
- emin misin?
- yalan mı söylicem amk!
- ne kızıyon abi buyur geç
ben çıktıktan sonra arkadaşım girdi, baktım velet ortalarda yok. arkadaşım çıkınca parasını vermek için adama seslendim
- haci abi ne kadar tuttu?
- iki küçük, 2 lira
- biz büyük dedik duymadınız mı?
tam bunu dedim ki, baktım bizim velet tuvaletin arkasından çıkıyor. anlam veremesem de 4 lirayı masanın üzerine bıraktım. velet arkamdan koşup 2 lirayı iade etti
- abi bunu unuttunuz
- olm büyüktü bizimki
- tamam abi bu da bana kalsın o zaman
- parayı cebe attığını bilince o adam kızmasın sonra?
- iddayı ben kazandım kızmaz
- ne iddası?
- o adam niye sizden 2 lira istedi sanıyorsunuz, ilk başta da sormuştum abi küçük mü diye ama siz büyükte ısrar ettiniz. büyükse o kazanacaktı, küçükse ben
- amk o zaman parayı niye geri veriyordun?
- acıdım be abi, bir de ben vurmiyim dedim ..
uzunca suredir beraber oldugum jamaikali kiz arkadasim ile evdeyiz. sevismeler falan. bir de kedi var benim. dedi konusturalim sunu. bizim kedi de ottoman kadayif seviyor. tamam dedim, gittim kadayif yaptim, konusursan verecem dedim. sktir git amk dedi. yemedi. dumur olmus bir sekilde jamaika' li sevgilime rezil oldum amk.
arkadaşla okul hakkında sohbet edilir. * of yarın beden eğitimi var gitmek istemiyorum; geçen hafta canımızı çıkardı der. ve bu aylarca devam eder. her seferinde ulan üniversitede beden eğitimi ne arasın, bölümüyle de ilişkili değil diyerek her seferinde esprili yanıtlar veririm. en son bu akşam bu sohbeti yaptığında da ulan aylardır espri yapıyo olamaz diyerek şüpheye düştüm ve ders programlarına baktım; cidden beden eğitimi dersleri varmış. durumu kendisine açıkladığımda çok gülmüştü ve benim de onunla dalga geçtiğimi düşünmüş. *
nüfusu fazla akrabalarımıza ziyarete gitmemizle gerçekleşen olay bunlardan birisidir.
saat gece yarısını geçmişti ve artık kalkmamız gerekiyordu.evdeki üç kardeşten ortancısı yanıma gelmiş hala digitürk'e geçmiş olmalarının havasını atıyor, bol bol kanal değiştiriyor ve ilk aya özel hediye kanallar olduğunu söylüyordu.bizse hafiften ayaklanıyor bir an önce eve gitmek istiyorduk.ev sahipleri de bizi kapıya kadar uğurlamak için kalkıyorlardı.ortanca çocukta kalktı ve elindeki uzaktan kumandayı evin en küçük ferdinin kucağına fırlattı.çocukta rastgele kanalları değiştiriyordu ki; o da ne!? denk gelen kanal açılması gereken son kanaldı:playboy tv!tabi neyse ki herkes televizyona bakmıyordu ve babam hemen kaptı veletten kumandayı.ama lanet olsun ki ikinci vaka da vuku buldu.babamın bastığı tuş pause (durdurma) tuşuydu.bunun üzerine iyice panikledi ve hızlı hızlı kumandaya basmaya başladı ve tabi herkes uyandı mevzuya.felaket zaten yaşanmıştı ama bende koştum çektim fişi prizden.
o gün için kesinlikle yaran olay değil de trajik bir olaydı belki ama sonrasında anımsadıkça ilginç bir gülümseme geliyor bana.
Ankara şinası sahnesinde bir tiyatroyaya gittim, beşinci boyutta ki salih ağabey tek kişilik oyun sergiliyordu, bir yer de freddy'nin kabusunu canlandırdı aklıma gelen dede, onca sahne beni ve bir çok kişiyi güldürmüştü. salih lütfen...
Ankara - dışkapı ssk hastanesine gitmiştim, bir rahatsızlığım yüzümden konuşamıyordum.
el kol hareketleri ile anlaştık amca da yabancı sandı hayliyle elimle döner, ayran istedim. o da eliyle döner kesmeye başladı ve kafasıyla da yok yaptı, pohaça var diye bağırıyor eliyle de 1 TL diye gösteriyor bende amcayı bozmayım dedim sadece 1 TL uzattım, beni güldürmüştü ama amcaya ayıp olmasın diye hayırlı işler deyince bizimkiler dizisinde ki kapıcı caferin ters bakışını attı hayliyle.
2- ankara beşevler-beştepe hattı ( 167 ) belediye sürücülerini tanıyordum sohbet muhabbet vs ediyorduk, kapıyı sen açta binsinler dedi ( ön kapının yanında elle açılan bir yer var ordan açarlar.) açtım bende adam da beni şoför sanıp evladım ne zaman kalkıyor bu otobüs dedi bende 16.15 gibi bir şey demiştim, adam bana bakarak şoför bey evladım hadi gidelim vakit geldi dedi, serkan abiyle bayağı gülmüştük.
3- istanbul-ankara kamilkoç'a bindim, 5 kişiyle geliyoruz en önde oturuyorum ben şoför ve muavinin konuşmalarını duyuyorum hayliyle. mola yerini soruyorlar telefonda daha 2 saat var dedi muavin şoföre bende bilerek şu 15 dakika olayını test etmek için sordum, muavin 15 dakika deyince sen navigasyon musun kardaş diye söylendim. mola yerinde de 1 saat geriye alındı diye espri yaptım, muavinle gülmüştük.
yıl 2007 üniversitede okuyoruz. ev arkadaşım Kız arkadaşının yanına çıkmış onunla beraber kalıyorlar artık. Arada bir geliyor takılıyoruz geri dönüyor falan.
Bir gece saat 2 gibi beni aradı acilen kız arkadaşı ile beraber yaşadığı eve gelmemi istedi.
Uyku hali çıktım gittim eve. Bunların ikisi, iki tane de başka kız kanepelere dağılmış dünya yıkılmış gibi duruyorlar
Arkadaşım geldi olum selin hamile lan dedi. Yuh dedim ne yaptın sen nasıl emin oldun?
Midesi bulanıyormuş, hastalığı da gecikmiş dedi.
Öyle şey mi olur amk dedim gel eczaneye gidelim test alalım falan çıktık biz eczane yollarına.
Manisa öyle tutucu bir yer küçükte bir yer falan eczaneye gidince nasıl isteyeceğiz diye konuşuyoruz.
Belki boştur lan ümidi ile gittik birkaç kişi vardı çıkarlar diye bekledik ama daha da kalabalık oldu.
Neyse dayanamayıp girdik. Kapalı kadın müşteriler arasından eğilip abi bize gebelik testi verir misin diye fısıldadı bu
Adam eczanenin diğer ucunde bulunan eczacıyai
Saaalih aabii arkadaşlara gebelik testi aabii dedi.
Tüm türbanlar yüze büründü. Cık cık cık lamalar, fısıldılar arasında aldık.
Hamile değilmiş.
yine aynı firmada fabrika içerisine yerleştirdiğimiz bilgisayarlar üzerinden işçilere program eğitimi veriyoruz. her bilgisayarda bir sorumlu 2 işçiye programı anlatmakta.
bende anlatıyorum işte şifreni giriyorsun burdan açıyorsun, burada ekrana tıklıyorsun falan bir an durup adama baktım bomboş gözlerle
bana bakıyordu.
program yıllardır kullanıldığı için bir çok işçinin ön bilgisi var bunu hesap ederek anlatıyordum ki adama sordum daha önce hiç
kullandın mı, biliyor musun?
adamın cevabı her şeyi açıklamaya yetti
mouse u göstererek
"bunu mu?"
şirkette olağan hafalık toplantılardan birindeyiz.
yaklaşık 10-12 katılımcı vardır. toplantı bir tahta üzerine yazılı olan siparişlerden yapıldığı için ve her hafta olduğu için öyle çok resmi değildir.
toplantı esnasında fosforlu kalem ihtiyacım için yerinden kalkıp yanmasanın önüne geldim, uzanamayacağımı anladığım fosforlu kalemi
masada oturan arkadaştan ses çıkarmadan işaret ederek istedim.
bana lcd monitörü uzattı.
bir kız arkadaşımın başından geçen bir olay söz konusu.. kız parmakları kesik eldivenden takmıştır. sanırım böyle ifade ediliyor; kesik parmaklı eldiven... işte okuluna doğru hızlı adımlarla ilerlemektedir. akabinde elleri poşetlerle dolu yaşlı bir teyze kıza doğru sektire sektire gelmektedir.
teyze yardım mı istiyecek ya şimdi diye kendi kendine dert edinen kızımız da yoluna devam ederken birden teyzeyi yanında bulur;
-kızlarrr ( ki burda kız tek başınadır yani teyzem kızzz diye seslensen de olabilirdi)
bizim kız benden başkası da mı var la diye etrafına bakınır ve:
-efendim teyze?
-bu taktığın eldivenler moda mı şimdi?
-evet; gerçi geçen sene daha bi modaydı da. yani evet moda?
-hahahhaha ( burda teyzem kötü kadın kahakası atar, ki o ses o teyzeden nasıl çıkmıştır hala kızımız hatırladıkça ürkmektedir.. ) ya zaten asıl üşüyen yer parmaklar değil mi? komiksiniz hee diyip hızla yoluna devam eder..
teyze; sözüm sana .. hayır tamam modayı eleştirme hakkın sonsuz; ama ne biliyim daha müsait zamanında yoldan çevirsen insanları? hayır elinde bilmem kaç kilo yük taşırken bu nasıl bir azimdir bu nasıl bir laf sokma isteğidir ki yoldan adam çeviriyorsun bu halinle?
Bir arkadaşım intihar edeceğim diye dolaşıyordu, ölmenin sekiz milyon yolu diye bir kitap önerdim. al sana bir sürü ölme çeşidi diye, okudu okudu illüminatinin kitabı bu lan dedi, hala arkadaş ortamında güleriz. ama güzel vazgeçirdik arkadaşlarla onu da anlatayım başınıza gelirse yaparsınız. redkitin gölge oyununu yaptık dört tane gölgesi oldu.
saat 12 diye dipnot vesaire verdik arkadaşa, gönlünü hoş ettik. çocukları vesaire çok seviyor bir sürü balon aldık içlerine çikolata vesaire koyduk ona da uğraş oldu, başkasının mutluluğundan mutlu olmak.
yer: fenerbahçe steaua bükreş maçı, şükrü şaraçoğlu stadı.
gfb'lilerin bulunduğu bölümde maçı izleyen arkadaş, arkasında şahin k'nın bulunduğunu fark eder ve fotoğraf çekilmek ister. fakat yanına geçemeyince önüne domalır (maç öncesi poz veren futbol takımının ön tarafta kalanları gibi). fotoğrafı çekecek olan arkadaş:
- manyak mısın a.k. napıyosun lan, şahin k arkandaki? ahuhahua...
(arkadaş toparlanmaya çalışırken)
şahin k: bi şey olmaz yiğenim yarraağı (aynen bu tonda) az sonra rumenlere kaldıracağız, korkma sen!!
sonrasında gülmekten altına işeyenler, fenalık geçirenler vs.
rezil olma durumu bende artık hobi oldu. şaşıramıyorum bile.
dün alışveriş için avm ye gittim, bilindik bir markadan iç çamaşırı falan aldım.
elimde poşetlerle yürüyorum, derken sürekli iş yaptığımız müşterimiz ergün bey le karşılaştık.
-tgio hanım nasılsınız neler yapıyorsunuz?
+dolanıyorum öylece.
-oo alışveriş de yapmışsınız neler aldınız? dedi ve elimdeki poşete baktı.
adam kızardı lafı değiştirmeye çalıştı ki o çabası daha gülünçtü.
paçalı don aldım diyecektim de son anda ısırdım dilimi.
en güzeli poşeti açıp gösterecem bak babydoll aldım jartiyer aldım diyecem o olacak. (poşette onlardan yoktu yanlış anlaşılmasın).
inançsız bir arkadaşım yakınlarının bir cemiyetine katılıyor. içerde dualar falan okunuyor ama arkadaş tepki göreceğinden korktuğu için dayanıyor. çıkışta kolonya dökülüyor, lokum veriliyor ve en son dua kitabı veriliyor arkadaş bütün birikimini burada çıkararak teşekkür ederim ben inanmıyorum diyerek yavşak bir gülüşle çıkıyor. dua kitabına dağıtan dayı bunlar kıyamet alametleri işte diyerek derin bir sohbet başlatıyor. *
geçenlerde şehir içi trafiğinde önümde bir g serisi mercedes sol şeritte 20 ile ilerliyordu ve önünde araç yoktu. sağlamak için yeterli alanım yoktu. çünkü yol dardı ve 2 şeridin ortasından gitmekte ısrarcıydı. ben de aracın hafif sağına geçtikçe dikiz aynasındaki uyarı işaretini fark ettim. (kör nokta uyarıcı) birkaç sellektör ve kornadan sonra hızlanmamakta ve yol vermemekte ısrarcı olunca bende sürekli aracı sağlar gibi yapıp kör nokta uyarıcısını çalıştırdım. adam muhtemelen sağa bakmaktan boyun fıtığı tedavisi görüyordur şu an. *
facebook'un bir döneminde birisini bir fotoğrafta etiketleyince onun duvarında kapak fotoğrafı gibi duruyordu. biz de arkadaşın duvarında parça parça ı love justın bieber yazılı pembe fotoğraf parçalarını etiketleyip duvarında görülmesi sağladık. duyduğumuza göre kampüse girdiğinde herkes yüzüne acıyarak bakıyormuş.
Ortaokuldayken dershaneye gidiyordum bizim bir arkadaşımız sıla dizisini izliyordu sonraki gün dershaneye gittiğigmizde onu gözleri şişmiş hala agliyor buluyorduk:):) bende bir dizi yi izlerken ağlamıştim piç osman masanın altına girip baba başıma vurma diye ağlamışti o gün benim için tarihi bir andı ilk defa bir dizi izlerken ağladım ama film izlerken ağlamıştim çok önceden (bkz: zehranın gözleri).
dün gece deniz kenarında yürürken arkadaşımla fotoğraf çekilmek istedik. yoldan geçen birisinden fotoğrafımızı çekmesini rica edip telefonu verdik ve teşekkür edip ayrıldık. fotoğraflar nasıl olmuş diye bakarken adamın ön kamerayı açıp kendini çektiğini fark edip kahkaha attık.
(bkz: ne manyaklar var amk)