telefon elinizde olduğu halde kayboldu diye tüm yurdun bahçesini aramak, yetinmeyip kantini de aramak en son yurt müdiresine gidip anons yapmasını rica etmek. - o elindeki ne? demesi üzerine durumu farketmek.
Ailecek tv izlenmektedir. bir ara baba, aletis ten su getirmesini rica eder. mutfağa gidilir bardağa su doldurulup lıkır lıkır içilip dönülür. ardından babanın boş bakışları ve kopuş.*
yılbaşı gecesi barda sarhoş olduktan sonra elini barın sobasına dayamak ve en az 5 saniye acı hissetmemek. daha sonrasında şişen parmakları arkadaşlarından saklamak için ekstra bir çaba.
3 gün parmaklarım şişik olarak dolaşmama sebep olmuştur bu dalgınlık.
not: barda sobanın ne işi var demeyin. ibnelik olsun diye koymuşlardır pezevenkler.
lisede yaptığım piçlikler dolayısıyla müdiremizin* bütün okulun önünde "babanı çağır"* demesi. ardından benim pezeveng gülüşüm ile "hocam hayırdır" demem. bütün okulun kahkahası. hocanın rezil oluşu. ve benim 1 ay çektiğim ceza.
dalgınlığımı merak edenler: herkesin önünde olduğumuzu unutmam. yoksa o çatlak müdireye ayar vermeye kalkılır mı lan herkesin önünde.
sevgiliyle uzun uzun canımlı, aşkımlı konuşurken bayan olan patronun aradığını görüp kız arkadaşını bekletmeye alıp patrondan gelen telefonu efendim aşkım diye açmak. vallaha istemeyerek oldu.
kot pantolon ihtiyacı sonucu alışverişe gidilecektir. valide hanımı da aldım çıktım hava alalım diye. neyse herşey iyi güzel aldık kotu. para ödendi teşekkür etmeler rica ederimler felan. bikaç sn ben tezgahtaki kota* kilitlendim. dünyaya döndüğümde valide hanım mağazanın kapısında kasadaki eleman da arkada bişeyleri düzeltiyor. en son beni beklerken görünce farketti eleman olayı, paketledi verdi kotu bozuntuya vermeden.
valide hanım? çoktan çıkmış bi aranmış geri dönmüş mağazaya beni göremeyince.
not: öğrenci adamsın diyerek kotun parasını kim ödemişti, tahmin edin.
ayrıca aptalca olan kasadaki elemanın dalgınlığı, tatlı olansa annemin dalgınlığıydı.
yerde asetonla makyaj temizleme sütü var yanyana. pamuğu aldım bi güzel döktüm sütü daldırdım göze. asetonmus anam döktügüm. pek cok yandı. hala duacıyım görebildigime.
bir arkadaşım var. hiper aktif birisi, yarı deli aynı zamanda. eski bir arkadaş. bir keresinde bir gördüm bunu kafasında sarık gibi bandaj. noldu lan dedim buna. ya yok bişe amnskym falan dedi. lan noldu dedim, anlattı: arabada sigara içmiş, sigara bittikten sonra izmariti ağzıyla pfftt diye arabanın camından dışarı üflemiş. sonra böyle oldu işte dedi. haha olur mu olm öyle şey dedim: olur lan camı açmayı unutmuşum dedi mal herif.
sene 2007, haziran ayı, sivas'tayım. bir giyim mağazasına girdim. içeri girdiğimde güneş gözlüğümü gayrı ihtiyari başımın üzerine kaldırdım. bir kaç kıyafete baktıktan sonra beğendiklerimi alıp deneme kabinine yöneldim. tam üzerimi çıkarayım derken başımda olduğunu unuttuğum güneş gözlüğünü yere düşürdüm. çok dikkat etmeden aldım şimdi hatırlayamadığım bir yere koydum. deneme kabininden çıkıp kasaya yöneldim, alacaklarımın ücretini ödeyip mağazadan çıktım ve güneş gözlüğünü gözüme takarak sivas'ın en kalabalık caddesinde yürümeye başladım. karşı yönden gelenlerin hemen hemen hepsi yüzüme bir bakıp yoluna devam ediyordu. şaşırıyordum. çünkü bakmaya değecek bir kara kaş kara göz durumu yoktur bende diye düşünürken 'kara göz mü' diye kendi kendime sordum. elimi gözüme götürdüğümde güneş gözlüğümün camının birinin mağazada yere düştüğünde yerinden çıktığını anlamam uzun sürmedi. kara kaş kara göz yok ama, o anda kıpkırmızı bir surata sahip olmuştum. yürümeye devam ederken gözlüğü çıkardım, tek elimle ikiye büküp kırdım ve yanından geçmekte olduğum çöp kutusuna fırlatıverdim.