Kimse kalmak istemese de en kalabalıkta bile bir kaçamak yapar. Bir acı saplanır aniden, gülerken aklına düşüverir insanın.. O an gözler devrilir ve bir şerit geçer gözlerin önünden, anılar kısacık.. içinde ne büyük kayıplar vardır onların.. işte yalnızlık budur.. Yalnızlık, insanın kalabalığın içinde bile kendini tek başına hissetmesidir.
sessizliğin ortasında sakin kafayla, sigara dumanının ortasında düşüncelerin yuvarlanmasına ve beynin bunalmasına fırsat veren, bunaldıkça yüklerini azaltmasına sebep olandır.
doğumgününü evde tek başına popkek yiyerek kutlamaktır.gönül koskoca pastaya üç beş mum yakıp üflemek ister. ama kim yicek lan o kadar pastayı, başka kimse yok ki...
yazık günah hem. (bkz: çok yalnızım be sözlük)*
onca kalabalığa etrafındaki insanlara rağmen kendini yalnız hissetmektir dahada vahim olanı. bünye gerçek anlamda yalnız kalabileceği kaçıp uzaklaşabileceği yeni bir yerler arar, arar ama bulamaz kaçamaz, elinden hiçbir şey gelmez,öylece bekler.*
derdini anlatacak kimseyi bulamamaktır.
susmaktır yalnızlık içten içe kan ağlamaktır. hayatın kahpece yönleri ile karşılaşıp insanın iç dünyasına kapanması ve oradan çıkamaması dahası hiçbir el uzanmamasıdır.
(bkz: ruh haline göre entry yazmak)
uzun bir süre kullanıldığında bağımlılık yapandır. gecenin bir yarısı sıkıntıdan patlayıp telefon rehberini baştan sona dolaşıp ara tuşuna basamamaktır. gerçekten kim dinlemek ister ki beni bu saatte diyip iyice efkarlanmaktır. şu yeni kafeye gideyim, şu yeri dolaşayım diye arkadaşları arayıp plan yapmanın o kadar da zevk vermemesidir. kimseyle samimi olamamaktır. bazen kalabalık bir iş yerinde bunalma sebebidir. bazense çok sevilen kişinin hayaliyle yalnızken çoğul olmaktır:'eskiden korkardım yalnızlıktan korkmam artık sen varsın' gibi.
insana acı çektiren duygulardan biridir. bir kere yalnız kaldıysan bu duyguyu anlamış oluyorsun. kendini bir odanın ya da bir evin içinde, bir boşluk içinde yapayalnız, kimsesiz hissedersin. o sırada aklına en kötü şeyler gelir, yalnız olamayınca hiç düşünmeyeceğin olaylar...seni depresyona sokacak olaylar, her şey üstüste gelir ve o an keşke yanımda sevdiğim biri olsaydı ve onunla bütün yalnızlığımı, sıkıntımı paylaşırdım dersiniz.
cok kalabaliktir cevreniz,cok insan vardir,yuzunuze gulenler gokteki yildizlar kadardir,ama aslinda bu kuru kalabalik hatirlatir size gokteki yildizlar da coktur ama uzaktirlar birbirlerine; YALNIZLARDIR...
ne denli çok konuşulursa konuşulsun üstünde ortak bir karara varılamayacak olan durum. bir günün, bir ayın, bir yılın ve hatta koca bir hayatın hüsranla geçmesine yol açabilecek bir esneme. seçildiğinden çok, seçtirir ve seçer o. hiç ummadığınız bir anda gelip hayatınıza yerleşiverir.
yalnızlıkta 'sonra' olmaz, olamaz. bugün yoktur. an vardır. sizi bitkinleştiren. eline alıp bir oyuncak gibi eğip büken. efendisi olmayan bir duruştur o. şüphesiz ki başıboşluk ve sıranın arkasında kalmaktır.
fakat görmemiz, incelememiz gereken başka bir yönü var yalnızlığın! insanı insan eden, ki kimi zaman insanlıktan çıkaran, oturtup binlerce sayfa dolusu yazılar yazdırtan, düşünmeye iten, mevsimleri buhulaştıran ve kişiye yarı ölümsüz laflar söyleten bir alacalı taraf. hiç şüphe yok ki faydalı bir şey! bu özellikleri ile ister sizi bir şair kılsın, isterse de duygusuz karanlıklar içerisinden bir canavar; farklılaştırıcı, ayartıcı bir hal.
kişinin, yalnız olmadığı halde kendisini yalnızmış, zamanın korkunç bir ara sapağında unutulmuş hissetmesi ise, sanırım en çok karşılaşılan yalnızlık türüdür ve bu sorundan da eğer şu anda gecenin bir vakti bir buzdolabı kadar duygusuzca bahsetmeyi başarabiliyorsam, bu çoktan delirmiş olduğumdandır.
yalnız olmadığın halde kendini yalnız hissetmek! işte avcı diye, yıkıcı diye, tehdit diye buna derim ben. bir 21. yüzyıl hastalığı. birkez için zehrini içinize akıttıysa -çoğu zaman- geri dönüşü olmuyor. bir hastalık gibi yayılır ve korkular büyütür dileklerinizin içinden bir geceye doğru sayfalarca şiir arasından kendinizi gördüğünüz bir aynaya doğru susarmışçasına çığlık attırarak.
sevdiğim şey. hayatımı baltalayan ve bana kelimeleri bahşeden. içerisinden çürümüş çiçek ve gece ve aşk ve tuhaflık akan.
birinci koşulu bir başınalık olmayan durumdur. burdan da kestirmeden çıkacağımız yol şu ki; göründüğü gibi değildir yalnızlık. yalın bir haldir gerçekten ama hayat genelde karmaşayı sever. insan olduğumuzdan ve zayıf olduğumuzdan kaynaklıdır belki, çirkinliğimizden kaynaklıdır, ancak ihtiyacımız vardır "başka"larına. kendimize asla yetmeyen bir kendimiz vardır çünkü aslında ve hep beslenmek ister. besleriz onu, sevdiklerimiz diye adlandırdığımız bir grup insanla. böyle olmasa daha iyidir tabii. ama öyle.
her şey geçiyor, bunu biliyoruz mesela. ölüm değil en kötüsü, ama ölüm bile geçiyor. tek nedeni yalnız olmamak bunun. yeni anılar yapıyoruz, koyuyoruz üstüne eskilerin, ve geçiveriyor işte. tek başımıza yapamayız bunu. zaman değil iyileştiren, insan aslında. herkes de biliyor bunu, tevazu gösteriyor yalnızca, zamana atıveriyor topu.
hep yek ilk atışta iyidir yalnızca. tek başınalık ikinci defa kapı almıyor hayata..
yalnızlık girdabımızdır her daim atmosferinde savrulduğumuz. lades kemiğinin kısa kanadının bizim elimizde kalması kadar şanssızlık sonradan oyunu kazanmak kadar kararlılıktır yalnızlık. o yüzden istenir.