nasılda inanmıştım bana değer verdiğine. niye hiç mantıklı düşünmemiştim. belkide seviyordum. aklımdan beni kandıracağını hiç geçirmemiştim. keşke mantıklı düşünmeseydim de onun yalanlarına inansaydım o zamanlar daha sağlıklı, sigara, alkol kullanmayan, bu kadar kitap okuyan, bu kadar düşünceli, bu kadar tembel derslerine çalışmayan bir insan değildim. sadece bir kız. lan bu kadar düşünmezken be ateistte değildim. müslümandım. iyi oldu iyi. daha bilimci olduk çıktık. insanlara duygusal olarak yaklaşmamayı öğretti. çok teşekkür ediyorum. herşey anlamsızlaşması belki de hayatın anlamıydı.
Soylenebilmiş ise yalan degildir çünkü dogru olduguna inanmışsınızdır.
Herkes yalan söyleyemez, beceremez işte, yalan söylemek bile özünde yetenek gerektirir.
Sıklıkla duyulan şey.
Söyleme, eğer tutamacagin sözler vermeye meyilliysen eğer kararsizsan başka türlü davranma.
Davranma ki yalana mecbur kalma ey insanoğlu!
Eskiden insanların dünyası küçüktü haliyle mahcubiyetleride küçüktü. Küçüktü evet ama onurluydu o mahcubiyetler. Eğer bakkalın, kasabın, tüpçünün veresiye borcunu geciktirdiyse en fazla eve giderken yolunu değiştirir bir kaç gün geçmezdi borçlu olduğu esnafın önünden. Parasını denkleştirincede soluğu esnafın dükkanında alır, utana sıkıla ve bin tane özürle borcunu öderdi.
Peki ya şimdi?
Şimdinin mahcubiyet göstergesi utanmadan yalan söylemek ve üzerine bir de telefonlara çıkmamak. Tabi bunları mahcubiyet kapsamında kabul edersen!
Teknolojinin ve iletişimin akıl almaz hızını hesaba katmadan, gerçeğin çok çabuk ortaya çıkacağını bile bile nedir bu yalan söyleme furyası? Eskiden bir yalanın ortaya çıkması aylar belki yıllar alırken şimdi neredeyse saniyeler içinde ortaya çıkıyor ve bir anda onlar, yüzler, binler hatta milyonlar duyuyor. Bunu bile bile nasıl bir cesaret ve nasıl bir kafa yapısıdır seni utanmadan yalan söylemeye teşvik eden?
Yalan, onursuzluk ve omurgasızlık eylemleri arasında açık ara birincidir. Uzak durulması tavsiye edilir.
Unutulmamalıdır ki yirmi yılda kazanılan itibar bir yalanla yirmi saniyede yıkılır.
Genellikle aileme ve arkadaş çevremi ekerken yalan konuşurum bunun haricinde yalan konuşmam çok saçma ne gerek var ki yalan şeyleri konuşmaya, yaşamaya? Yalanım yakalandığında deve kuşu gibi kafamı yerin dibine sokasım geliyor utanıyorum ve ikinci yalana yeltenmiyorum yakalanırım diye.
Model grubunun zamanında çok iyi yorumladığı, Fatma Turgut'un şarkıyı sanki yaşıyormuşçasına söylediği en sevdiğim Türk şarkılarındandır. Her dinlediğimde o an canlanıyor malasef.
günahların en çirkini, ayıpların en fenası, kalbleri karartan bütün kötülüklerin başıdır.
peygamber efendimizin yanına bir gün biri gelip ey allahın rasülü; üç günaha tutuldum, onları yapmadan duramıyorum; zina, yalan ve şarap içmek dedi. Peygamber efendimiz sav "yalanı benim için terket" buyurdu. adam gitti. zina etmek arzusu doğunca, kendi kendine, eğer zina edersem ve rasülullah sav bana, zina ettin mi ? diye sorar ve ben evet dersem, bana had cezası uygular. Hayır etmedim dersem, verdiğim sözü tutmamış olur, yalan söylemiş olurum deyip, zina işlemekten vazgeçti. Sonra canı şarap içmek istedi. Düşündü ve yine kendi kendine aynı şekilde söyledi ve onu da terk etti.
Buradan anlaşılıyor ki, günah ve kötülüğün esası yalandır. Bunun için yalan, peygamber efendimizin sav en sevmediği huy oldu.