istanbul aşığı bir sanatçı.
Ayrıca nazım Hikmet in annesine deli gibi aşık olmuştur ancak aşk zaten kavuşamayinca aşktır ya zaten onlar da kavuşamamıştır.
Nazım Hikmet'in hocasıdır aynı zaman beyatlı.
"Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak girmeyeceksiniz!" Demiştir nazım ve Yahya Kemal bunun üzerine aşkından vazgeçmeye karar vermiştir.
genç şairlere '' şiirden vazgeçin, Onu yapmayın, o benimle bitti. Müsaadenizle bendeniz o işi yaptım. Artık yapamazsınız” diyen şair. Tabii böyle konuştuğunda sarhoş olduğunu göz ardı etmemek lazım. Malum sarhoşluk bilinçaltının zincirlerini kolayca kırar... Şiiri sanat değil zanaat işidir... Dinlemesi güzeldir. Keyif verir.
Yusuf ziya ortaç da tam buna karar verecek kişi ya. Kibir değil, vakar. Ve tevazu gibi iğrenç bir içten pazarlıklılığı bulundurmasına lüzum yok, vakur olmayı hak eder.
Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden biridir. Divan edebiyatı ile modern şiir arasında köprülük görevi üstlenmiştir. milletvekilliği ve bürokrat görevlerini üstlenmiştir.(1884, Üsküp – 1958, istanbul)
Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli!
Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli.
Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça
Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça,
Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık
Başka bir çerçevedir, git gide dünyâ artık.
Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziyâ;
Mâvidir her taraf, üstün gece, altın deryâ...
Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala
O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla.
Lâkin az sonra lezîz uyku bir encâma varır;
Hilkatin gördüğü rü'yâ biter, etrâf ağarır.
Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri
Tâ uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri...
Mûsıkîsiyle bir âlem kesilir çalkantı;
Ve nihâyet görünür gök ve deniz saltanatı.
Girdiğin aynada, geçmiş gibi dîğer küreye,
Sorma bir sâniye, şüpheyle, sakın: "Yol nereye?"
Ayılıp neş'eni yükseltici sarhoşluktan,
Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan
Duy tabîatte biraz sen de ilâh olduğunu,
Rûh erer varlığının zevkine duymakla bunu.
Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,
Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız,
Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!...
bu muhteşem insanın sağlığında hiçbir şiiri ve yazısı kendisi tarafından kitaplaştırılmadıysa da ölümünden sonra kıymetlenen ve değeri anlaşılmaya çalışılan isimlerden biri olmuştur. ölümüne müteakip yahya kemal'i sevenler derneği ve müzesi, yahya kemal enstitüsü gibi kurumlar oluşturulmuş, anısı yaşatılmaya çalışılmıştır.
''kanmaz en uzun buseye, öptükçe susuzdur. / zira susatan zevk o dudaklardaki tuzdur; / insan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan, / bir sır gibidir az çok ilahi olduğumuzdan.”
--spoiler--
Câizse Harâbât-ı Ilâhî'de de her dem
Yârân yine Rindân-ı Kirâm olsun erenler
Tekrar mülâkî oluruz bezm-i ezelde
Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler
--spoiler--
Neredeyse hayatının son çeyreğini bir otel odasında geçiren, nazım hikmetin anası celile hanıma olan aşkından ötürü sessiz gemiyi yazan ve tanpınar’ın hocası olan değerimiz.
--spoiler--
Ömrün şu biten neşvesi tâm olsun erenler
Son meclisi câm üstüne câm olsun erenler
Şükrânla vedâ ettiğimiz cân-ı fenâya
Son pendimiz ah-lâfa devâm olsun erenler
...
Câizse Harâbât-ı Ilâhî'de de herşey
Yârân yine Rindân-ı Kirâm olsun erenler
Tekrar mülâkî oluruz bezm-i ezelde
Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler.
--spoiler--
beyatlı aynı zamanda osmanlı'dan cumhuriyete geçişte sorun yaşayan geç osmanlı - erken cumhuriyet dönemi münevverlerine itibarlarını iade etmiştir. kendilerini cumhuriyete yabancı (ama osmanlıdan da artık uzaklaşmış) hisseden bu insanlar yahya kemal beyatlı'nın şiirlerinde bir anlamda yeniden bu topraklara ait olduklarını anlamışlardır.
Bazen kader, gelen bora halinde zorludur;
Dağlar nasıl bakarsa siyah ufka öyle bak.
Bazan da çevreden nice bir adem oğludur,
Görmek değil düşünmeğe bigâne kal! Bırak!