yabancı

    60.
  1. Uzun bir süredir wattpadde okuduğum kitaptır. Oradaki diğer kitaplara nazaran anlatımı çok iyidir. Hatta kısa zaman sonra pegasus yayınları ile kitap haline gelecektir.

    Ayrıca dün son kez okurlarına söz vermiş olduğu bölümü yayınlayacaktı. Fakat şehitlerimiz ve ülkemizin yaşadığı bu acı duruma duyarlı olarak bölümü yayınlamadı. Gözüme girmiş bu genç yazar umarım hedeflerine ulaşır.
    12 ...
  2. 79.
  3. 48.
  4. albert camus tarafından yazılmış, yoğun psikolojik öğeler barındıran roman.

    Bir de jim morrison konuya şöyle parmak basmıştır: "People are strange when you're a stranger"
    6 ...
  5. 97.
  6. Roman kahramanı meursault un savunmasında takım elbise giyerek aglak bir sekilde pismanım demedigi, sadece fikirlerini dürüstce ve duygu katmadan söyleyip yasadığı icin, hayatında hicbir şeye hicbir kisiye baglanamadığı ve bir anlam katmadığı icin toplum tarafından bir yabancı bir cani gibi görülerek mahkum edilmesini anlatan albert camus romanı.
    6 ...
  7. 72.
  8. Albert camus'un yazdığı psikolojik romandır. Romanda topluma uyum sağlayamayan kişinin psikolojisi iyi tahlil edilip yansıtılmıştır. ''adam öldürdüğüm için değil; annemin cenazesinde ağlamadığım için idam ediliyorum.'' Sözlerinin geçtiği okunması gereken albert camus kitaplarından biridir.
    7 ...
  9. 94.
  10. farkedilmeyen belli ki,
    gecenin ayazında usul usul yürüyen şu sessiz sakin sokakta..

    öteki dahası ötedeki,
    resmi solmuş tanımsız ve aklındaki mısralar anlamsız..

    uykuda beklercesine, tıpkı bir canavar misali taşlanırcasına huzursuz..

    ehlileştirilememiş sadece yabani,
    yabani hayatına da yabani..
    yabancı kendisi..

    tanım: tanınmamış dahası ne kadar tanınsa da anlaşılmamış kimse..
    6 ...
  11. 12.
  12. yeni bir dost'a.

    Geldiğimde yabancıydım bu şehre, yabancı yaşadım ve yabancı öleceğim. Artık insanların bana yabancıymışım gibi davrandıklarını anlamam için sezgilerimin kuvvetli olmasına bile gerek yok. Her şey kötü bir filmdeki kadar açık ve basit...

    Bu şehirde herkes daha önceden provasını yaptıkları bir oyunu sahneye koyar gibi yaşıyor. Ve ben bilmediğim bir dilde, hiçbir provasına katılmadığım oyunda, konuk oyuncu bile değilim. Şehirde, insanlarda erişemediğim bir var. Sanki ben hariç herkesin bildiği bir sır sadece benden saklanıyor. Yoksa bu şehirde herkes neden bir sırrı saklar gibi davransın ki ?

    Sanki şehirde herkes birbiriyle geçmiş zamanlardan eski bir dost da bir ben değilim. Herkes bir birini tanıyor da, bir ben kimseyi tanımıyorum. Yalnız ben bilmiyorum burada konuşulan dili, yalnız ben bilmiyorum sıram geldiğimde hangi rolü yapmam gerektiğini... Garip bir hayat mültecisiyim bu şehirde, yurdum neresi, oyunum hangisi, rolüm nedir bilmiyorum. şimdi seni tanıyorum ve dostumsun biliyorum.
    6 ...
  13. 50.
  14. albert camus' ı hiç okumamış bir insan olarak öncelikle kendimi sorgulamama sebep olmuş ve bu kitabı sırf tıraş niyetine okumamaya özen göstermenizi temenni ederim. cümleler basit fakat okudukça kendinize şunu soruyorsunuz; öz' e dönerek cevap veren bu adam gerçekten toplumda yaşayan diğerleri veya hiç anlayamadıklarımızdan mı? ilk okumanızda eminim ki ''bu ne ya? insanlar bu kitabın üzerinden binlerce makale binlerce yazı yazmış hatta google' a yazınca bile yaklaşık altmış dört bin dört yüz sonuç çıkmış ama benim göremediğim bir şeyi mi görmüşler?!'' sanki diyebilirsiniz fakat bunu varoluşçuluk' u bilmediğinize dayandırarak söylüyorum ki ilk önce sofie' nin dünyasını açıp kierkegaard' ın kısa ve net bir şekilde söylemiş olduklarını okuyun. birçok araştırma yaptım okuduktan sonra ve tekrar tekrar okuma isteği doğdu içime. sorgulamadan önce emin olun sadece birkaç saat içerisinde bitirebiliyorsunuz bu kitabı fakat bilinçli ve araştırmalarınızla okurken aldığınız tek tek notlar sayesinde günlerinizi alabiliyor ama kafanızdaki yangın sorular içinizi yakıyor. okudukça haz alıyorsunuz ve kendinizi bir sahil kıyısında yalnız başınıza bulabiliyorsunuz bir anda. sartre' dan okuduğum bulantı aklıma geldi, boşuna okumuşum ve kendimi bir hiçlikte bulmuşum dedim kendime. camus' da kitabında bir ''bulantı''ya yer vermiş. cümlelerin bilmem kaçıncı basamağına gelince hissediyorsunuz bunu. birkaç cümlesi bana emrah serbes - her temaz iz bırakır - behzat ç. bir ankara polisiyesi kitabını hatırlattı. emrah serbes 'in yazım şekli değil fakat karakter tahlillerini düşününce aslında kimi örnek aldığını da tahmin etmedim değil.

    kitaptan birkaç cümle de aktarmak isterim:

    - kendi kendime, neyse, bu pazar da geçti, annem gömüldü, işe yeniden başlayacağım, sonuçta değişmiş hiçbir şey yok, diye düşündüm.

    - ona şahitlik etmem gerektiğini söyledi. benim için fark etmezdi.

    - bense onlara açıklama yapmak zorunda kaldığım için sıkılıyordum sonunda sustum, denize bakarak sigara içtim.

    - her şeyin tamam olması ve kendimi daha az yalnız hissedebilmem için, idam günümde çok seyirci bulunmasından ve bunların beni hınç dolu haykırışlarla karşılamalarından başka isteyecek bir şeyim kalmamıştı.

    kitapta savcının bakış açısını iyice bir dikkatle okuyun. etrafımızda bizi anlamayan insanlar böylesine bir ters açıyla bize yaklaşıyor ve bir tartışma anında ''n' oluyor ya ben ne dedim bu ne diyor?'' moduna geçme sebebinizi bile bulabilirsiniz.

    varoluşçuluk ile ilgili birkaç anekdot da paylaşayım; varoluş öz' den önce gelir. iyi ama bu nedir? ilkin insan vardır; insan önce dünyaya gelip ar olur. ondan sonra tanımlanıp belirlenir, özünü ortaya çıkarır. varoluçuya göre insan önceden tanımlanamaz ve belirlenemez. hiçbir şey değildir o zaman. ancak sonradan bir şey olacaktır ve kendini nasıl yaparsa öyle olacaktır. öz' ünü oluştururken başkalarından etkilenecek, başkalarını etkileyecektir. bu varlığından insanlığa karşı sorumlu olmayı gerektirir. insan özünü oluşturmada özgürdür. esasen varolmayı kendi istememiştir , buna santre' nin deyimi ile zorunlu bir özgürlük veya özgürlüğe mahkum olmak denebilir.

    özet: ben düşündükçe var dünya
    ben yok o da yok.

    ömer hayyam
    5 ...
  15. 13.
  16. - Söyle, Anlaşılmaz adam, kimi seversin en çok, ananı mı, babanı mı bacını mı, yoksa kardeşini mi?
    + Ne anam, ne de babam var, ne bacım, ne de kardeşim.
    - Dostlarını mı?
    + Anlamına bugüne kadar yabancı kaldığım bir söz kullandınız.
    - Yurdunu mu?
    + Hangi enlemdedir bilmem.
    - Güzelliği mi?
    + Tanrısal ve ölümsüz olsaydı, severdim kuşkusuz.
    - Altını mı?
    + Siz Tanrı'ya nasıl kin beslerseniz, ben de ona öylesine kin beslerim.
    - Peki, neyi seversin öyleyse sen, olağanüstü yabancı?
    + Bulutları severim... işte şu... şu geçip giden bulutları... eşsiz bulutları!

    *
    5 ...
  17. 1.
© 2025 uludağ sözlük