sadece okuma yazma bilme levelinde kalanlar için enter tuşundan ibaret olmakla beraber, bu levelin üstüne çıkıp okuduğunu anlama, analiz etme, algılama levelindekiler için çok şeydir.
öyle bir adamdır ki sadece başlığı bile ukala dedektörü görevi görüyor. aslında zaman gibi cia destekli fettoşcuların ya da sabah ve yeni şafak gibi cukka cep yazarlarıyla akp'nin yalakalığını yapma görevini gören bir gazetede yazsaydı ne güzel olurdu ama.
varsın kimileri mehmet barlas, taha kıvanç (neydi lan o adamın gerçek ismi) ya da emre aköz gibi hükümet yalakası komprador yazarların yazdıklarıyla küçük beyinlerini afyonlasınlar, size de zaten bu yakışır.
"kısa yazıyor lan bu" demekten başka eleştirecek lafı olmayanlar. kısa olanı bile bir yerlerinizi bu kadar rahatsız ediyorsa, düşünsenize ya bir de uzun olsaydı.
bugün yazdığı yazıyla iyiden iyiye kendi gazetesi ve okurlarıyla t.şak geçtiğini anladığım şahsiyet.
bu adam bunu yazıp bir de para alıyor üstüne.
bir yayın yönetmeni de sorgulamaz mı lan? taşşak mı geçiyon kardeşim bizle diye?
soyadi yazma tarzini cok iyi acikliyor: oz-dil. az ve oz konusmanin, yazmanin farkini asagidaki fikra cok guzel acikliyor:
(kadin)
- sacini mi kestirdin?
+ ay sekerim hic sorma. sabah kalktim bir de baktim ki sacim sekil almiyor. aksama da davet yok mu. evde de bir suru is. baktim ev isini bitireyim desem kuafore gidecek zaman yok. bu sacla da davete falan gidilimez. ben de ayse'yi yardima cagirdim. tabii hemen ise kosturmak olmaz. once bir cay yaptim, yanina da poaca. bir guzel yedik sohbet ettik. ayse'nin kaynanasi da ne cadi kadin. ay sorma...... derken beraber isleri bitirdik. tam evden cikacagim baktim kredi kartimi unutmusum. ariyorum tariyorum yok...... sonra evden ciktim. kuafore giderken yoldaki magazada guzel bir ayakkabi gordum. bir de baktim ki bizim komsunun oglu orada calisiyor..... ayakkabiyi almadim ama aklim kaldi. ciktim kuafore gittim. bir sira bir sira.......
Sabahın köründe okuduğum ve yok yok ben çok uykusuz kalmışım ondan herhalde dediğim, yoo estağfurullah üstada laf yok ben uykusuzdum o,
**
**
**
hepsi şifreydi ben çözemedim dememe sebep olan ulusalcı tommy hilfiger gömlek giyen(#3221024) çobanın oyunun onun oyundan değerli olduğuna inandığım bi şi.
bugunku yazina sapka cikarilacak kose yazari, fikir insani. milletimizdeki koltuk ve makam sevdasinin nereden geldigini cok iyi anlatmis ustad. ilkokul besteyken 23 nisan'da garnizon komutani koltuguna oturan bendim. kaymakam, belediye baskani ve garnizon komutani arasinda, bir cocugun (ben) onunde gecen ".mina koyum"lu, "gotveren"li konusmalardan sonra tiksinmistim o makamlardan da, o kotu dosenmis makam odalarindan da.
nesye, ustadin yazisi:
=================================================================================
23 Nisan 2008
Yılmaz ÖZDiL
Koltuk
Bugün bir sürü hırslı kadın, "Boyun posun devrilsin" diye, kocasının başının etini yiyecek: "Elalem çocuğunu bakan yaptı, vali yaptı, sen kaymakam bile yapamadın!"
*
Çocukları vali yapacaklar bugün.
Bakan yapacaklar.
Meclis Başkanı yapacaklar.
Başbakan yapacaklar.
Cumhurbaşkanı yapacaklar.
*
Gazeteciler "çocuk bakan"lara geri zekálı geri zekálı sorular soracak; "büyümüş de küçülmüş" cevaplar alacak... Matah iş yapılmış gibi, topluca sırıtılacak.
*
"23 Nisan" denince, akıllarına gelen tek vizyon bu çünkü... Koltuk!
*
Çocukların kafalarını açacaklarına, kıçlarını alıştırıyorlar... "Şöyle oturacaksın, böyle kaykılacaksın, patlat bi talimat" filan.
*
Peki, hiç merak ettiğiniz mi, neden bugüne kadar bir Allah'ın kulu çıkıp da, "Çocukları 23 Nisan'da Yıldız Kenter'le aynı sahneye çıkaralım" demedi?
"Bir çocuğu Fazıl Say'ın piyanosunun başına oturtalım, bir çocuğun eline Suna Kan'ın kemanını verelim" diyeni gördünüz mü?
illa koltuğa oturtacaksak, "Profesör Bingür Sönme'in koltuğuna, Profesör Münci Kalayoğlu'nun koltuğuna, Profesör Gazi Yaşargil'in koltuğuna oturtalım" diye önerildi mi?
Hayrettin Karaca ile ağaç diktirelim mesela, Yılmaz Büyükerşen'le balmumu heykel yaptıralım...
Rahmi Koç'un teknesine bindirelim, balık tutarken anlatsın çocuklarımıza, parayı kazanmak kadar yemenin de ne kadar önemli olduğunu... Ali Sabancı'nın uçağına bindirelim, aslında "para"nın değil, "fikirlerin" uçtuğunu dinlesinler diye...
Ya da ne bileyim, Saffet Karpat'la tanıştıralım... Babasız büyüyen, Darüşşafaka'da okuyan bir yetim, nasıl başardı da, Türkiye'deki en büyük yabancı sermaye yatırımının genel müdürü olabildi? Rıza Çalımbay'la top oynatalım, anlatsın, kapıcının oğlunun önünde neden ceket ilikleniyor bugün? Lağım temizleyen "en alttakiler" en üste nasıl çıkabildi, tane tane anlatsın Vural Öger çocuklarımıza... Tanıştıralım Muhtar Kent'le, "gazozdan işlerle uğraşan" bir Türk çocuğu nasıl oldu da, Coca Cola'nın zirvesinde?
Bakın zirve dedim aklıma geldi... Niye Nasuh Mahruki ile bir araya getirmiyoruz çocuklarımızı, anlatsın onlara bağımsız ruhun nasıl rüzgár aldığını? Mehmet Güleryüz'ün paletini tutsunlar, Mehmet Aksoy'un çamurunu karsınlar, Ara Güler'in deklanşörüne bassınlar, bakmakla görmek arasındaki farkı fark edebilmek için.
*
Madem, varsa yoksa koltuk...
*
Niye GATA'ya götürmeyiz çocuklarımızı, "o koltuklar" için ödenen bedelleri görsünler diye?
============================================================================================
Hiç düşündünüz mü, neden Avrupanın her yanını Brezilyalı futbolcular sardı? Sadece yetenekli oldukları için mi? Veya şöyle soralım... Fenerbahçede eşşek yüküyle parası olan Brezilyalı futbolcular var, neden hiçbirini gece álemlerinde, barda, kumarda, fuhuşta görmüyoruz?
*
Çünkü onlar, Atleta de Cristo.
Yani, isanın sporcusu.
*
Bu adamlar, eğer evliyse, dünyanın en güzel kadınını getir, dönüp bakmaz. Yoldan çıkmaz... Hayatları "ev-idman-stat" arasında geçer. Yobaz değildirler. Ama, Allahtan korkarlar... Yamuk iş yapmazlar. içki içen bile, ağzıyla içer, insan gibi.
*
Futbol artık, sanayi...
O nedenle, futbol kulüpleri bu tür topçulara yatırım yapıyor. Parayı aldığı gün dağıtan, maç öncesi telekız pazarlığı yapan, kendine bakmayan, ailesine sadık olmayan futbolcu, istediği kadar yetenekli olsun, transfer edilmiyor. Paraya günah!
*
Bazıları yadırgadı ama, "Fenerbahçe derbisi Kutlu Doğum Haftasına denk geldi, Allah kime nasip ettiyse, o kazansın" diyen Hakan Şükür, bunların Müslüman versiyonudur... işini namusuyla yapan, yamuk yapmayan, ailesine bağlı, özetle Allahtan korkan bir futbolcudur Hakan... Yobaz değildir. Baskı yapmaz, eşinin, kızının zorla başını örtmez.
*
Hal böyleyken...
Laiklere faul yapmak için fırsat kollayan bazı arkadaşlar, topa girmiş hemen, döşenmişler köşelerinde, "Noelden rahatsız olmayanlar, Hakan Şüküre tepki yağdırdı" falan diye.
Halbuki...
Hakana tepki mepki yok.
*
Laiklerin tepkisi, sırf imam hatip bitirdi diye, kendini islamın sahibi zannedenlere... Laiklerin tepkisi, ağzından Allahı, Kitapı düşürmeyip, elalemin karısına sulanana, çocuk yaştaki kızlara nikáh kıyanlara... Laiklerin tepkisi, cemaat evlerinde etek öpüp, yaş gününde sosyete barlarında, hem de Kandil Gecesi, gizlice kadeh tokuşturanlara... Laiklerin tepkisi, dindarım ayaklarıyla milleti dolandırıp, Kábe manzaralı ev alanlara... Laiklerin tepkisi, cami bombalayanlara bu vatanın malını mülkünü peşkeş çekenlere... Laiklerin tepkisi, ramazanı hicri takvimle, peygamberimizin doğumunu miladi takvimle kutlayanlara... Düşün dinimizin yakasından kardeşim, çekin elinizi.
--spoiler--
bazi uuserlarin cidden tiki ya da gencliginde falan tiki oldugunu zannettigi ustad.
ya da yazdıgı yaziya begeniden taptıklari icin hatirlatma geregi duymu$lardir,bilemeyecegim..
sormak lazim.
ha bu arada;
engin ardic da biliyorsunuz rockci punkci nin kralidir. siyah metal falam vazgecilmezidir...butun rock dinleyen insanlarin satanist oldugunu falan iddia eder...
o yazısına da ben taptıgım icin hatirlatayim dedim...
kendisini ilk olarak sabah gazetesinde tanıdığım, daha sonraları hürriyetten takip ettiğim olağanüstü zeki adam. Bu adamın zeki olduğu yanlızca yazdıklarından değil, yaptıklarındanda anlaşılmaktadır. Kendisi geleceği görerek sabah gazetesinin sahibi henüz çalık grubu ve katar ortakları değilken hürriyet gazetesine transfer olmuştur. Zaten şu durumda bu kadar muhalif bir üslupla sabahta devam etmesi düşünülemezdi. Mazallah ipe giderdi vallaha.
bazı bazı güzel yazıyor ama bazen saçmalıyor yılmaz özdil. eskiden sabahta yazardı şimdi hürriyette. eskiden ettiği laflarla şimdi çakıştığı yerler olabiliyor,bu neye benziyor biliyomusunuz eskiden beşiktaşta oynarken fenerbahçeye laf edip edip sonra fenere transfer olunca 180 derece dönen futbolculara...
neyse sadede gelelim
14 mayısta köşesinde yazdığı yazıda
"Kayseri eşrafından tornacı hacı Ahmet Hamdi efendinin oğlu Abdullah, dün akşam, Windsor hanedanının várisi, Kral 6'ncı George'un kızı, Birleşik Krallık Hükümdarı, ingiltere Kraliçesi 2'nci Elizabeth Alexandra Mary ile birlikteydi.
Rize Güneysulu taka kaptanı Ahmet reisin Kasımpaşalı oğlu Tayyip ise, Yunan Kralı 1'inci George'un torunu, veliaht Galler Prensi'nin babası, Greenwich Baronu ve Edinburgh Dükü, Prens Philip Mountbatten ile sohbet etti.
Atatürk işte budur.
Devrimlerine savaş açılan Mustafa Kemal, takunyalıların öve öve bitiremediği saltanatı kovmasaydı... Abdullah ile Tayyip, ofis olarak kullandıkları Dolmabahçe Sarayı'nda bahçıvan bile olamazdı! Çünkü, bahçıvanlık makamı bile babadan oğula geçiyordu..."
yılmaz abimizin bu yazıdaki amacı ne? şüphesiz atatürkün önemini değerini belirtmek. işte bizim (bakın bizim diyorum) en büyük yanlışımız bu atatürkü yüceltmek için başka şeyleri yeriyoruz yada onu sevdirebilmek için türlü şekillere giriyoruz.cumhuriyeti sevdirebilmek için osmanlıyı kötülüyoruz,atatürkü sevdirebilmek için padişahları yeriyoruz.atatürk olmasaydı biz olmazdık anamızdan çıkardıkta babamız kim olurdu bilinmez diyoruz, bumudur atatürkcülükten anladığımız, atatürk devrimlerinin mantığı bu mu? eğer öyleyse bırakın ben oynamıyorum...
atatürkün büyüklüğünü göstermenin yolu cumhurbaşkanına tornacı hacı ahmetin oğlu abdullah yada başbakana taka kaptanı ahmet reisin oğlu tayyip diyerek olmamalı.misal ben yarın bi yerlere geldiğimde de benden motor ustası turanın oğlu ligoferon bu mevkiye atatürk sayesinde geldimi diyecekler, yahu atatürkün büyüklüğünü,zekasını ve bu ülke için yaptıklarını görmemek, anlamamak için ya kör olmalı yada deli ne gerek var fakir edebiyatına. neyse bu konu derin ,şimdi kimi bidon kafalılar yada karnını kaşıyanlar çıkıp atatürk düşmanlığıyla beni suçlayabilirler biz yine yılmaz özdile dönelim, yılmaz abim başka bi yazısındada şöyle demişti;
"atatürk...
Niye yaptı Şapka Devrimini?
Batı tarzı giyim kuşam için.
Ama daha önemlisi...
Sokağa baktığında "kim devrimden yana, kim değil, devrime destek artıyor mu, azalıyor mu" ilk bakışta görebilmek için...
Şak diye görüyordu.
Aksini iddia ediyorlar ama...
Türban da böyle bir şeydir.
Sokağa baktığında "kim yana, kim değil" ilk bakışta görüyorsun... Şak diye."
şimdi ben bu yazıyı yazdıktan sonra yılmaz özdil türban giyenleri devrim düşmanı gösteriyor toplumda kargaşaya neden olan yazılar yazıyor diyecem olmayacak ama ne diyem mahmut mu diyem
al işte, atatürküde işin içine kattığı gereksiz bi tanımlama karşılaştırma daha köşe yazarı olmak bumudur yahu edeb ya hu
Doğada bulunmayan ve ışığın ters yönde kırılmasını sağlayan "meta malzeme"yi üreterek, cep telefonu, bilgisayar çipleri ve mikroskopların etkinliğinin artırılmasına katkı sağladığı için, Londra'daki Kraliyet Bilim Topluluğunda düzenlenen törenle Descartes Ödülünü alan tek Türk, saygın Fizik Profesörü Ekmel Özbay'ın danışmanlığında, TÜBiTAK tarafından desteklenen Nanoteknoloji Araştırma Merkezi'nde, Avrupa Birliği Çerçeve Programı kapsamında çalışmalarını sürdüren Bilkent Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü doktora öğrencisi Bayram Tütün'ün, organik kimya ve sentetik polimerler kullanarak ürettiği organik lazer teknolojisiyle, yara iyileştirme, böbrek taşı tedavisi, göz ve diş hekimliği teşhislerindeki yüksek çözünürlüklü projeksiyon ve hologram ekranlarına sahip görüntüleme cihazlarını, milyonlarca renk, yüksek kalite ve çok daha ucuza elde edilebilir hale getirip, dünya yeni nesil optoelektronik teknolojisinde çığır açtığı gün... Sağlık Bakanı, "keneye karşı pantolon paçalarını çorabın içine sokun, ishal olanlar da, ellerini sabunlasın" dedi.
nobel alır yazısı ile çok şey anlatmaya çalışmış yazardır. ne yazık ki bunu anlayacak kapasiteye sahip insan sayımız aziz nesin'in verdiği yüzdeyle ters orantılıdır.