kendisi ancak ölü bir hamaböceğine ayar verebilecek kapasitededir, o da ölü olduğundan yoksa söz söylediğinde dile gelip ağzının payını verir hamamböceği.
unidentified flying objectti taaa ki engin ardıç tarafından 29 eylülde tanımlanana kadar.
tanım: Anadolu kasabalarının Internet Cafelerinde gazozunu içerken bana akıl öğreten genç lumpen.
tanımın bütün hakları bay engin ardıç'a ait olup tepe tepe kullanılması vaciptir. vacip olma konusu tamamen bana aittir, bu konuda diyanet işlerini meşgul etmeyin. http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=96681,10,2
bugünkü yazısında erdal inönüden bahsetmiş ve onun arkasından yazılanları sıralamıştır. güzel şeyler söylenmiş hep ki güzel insandır o zaman. ama bu söylenenlerin hiçbiri ne mütevazi, saygın, dürüst olması ne centilmen, entelektüel ya da sözde değil özde demokrat olması hele ki fizik problemi çözebiliyor olması erdal inönü'nün iyi bir siyasetçi olduğunu kanıtlamaz, olmadığını da kanıtlamaz. yani öyle her arkasından iyi laf edilen insan iyi bir siyasetçi değildir ya da arkasından sövülen adam kötü bir siyasetçi değildir.
şimdiye kadar okudugum yazılarında derinlemesine yaptıgı bir analizle karılasmadıgım, pek de birikimi oldugunu dusunmedıgım eger varsada en azından bunu yazılarına yansıtmayan yazar. halk agzıyla konusmaktadır. uslubun yanında ıcerık olarak da yazdıkları halkın ustunde degıldır fakat buna ragmen secım zamanı baya hakaret etmıstır halka. kahvede az bır bılgıyle atıp tutan olayları yorumlayan bır adam gıbıdır ama nedense okunurken zevklı gelır ınsana. ben kurtlar vadısındekı delı hıkmete benzetıyorum kendını.
Rüşvet alırken suçüstü yakalanan ülke, kendisine rüşvet veren ülkeyi tehdit ediyordu yani...
ingiltere Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve Adalet Bakanı, apar topar başsavcıyı çağırdılar.
Ne oldu biliyor musunuz?
Suudilerin yakası bırakıldı.
Ve, resmen şu açıklama yapıldı:
"Hukuk üstündür... Ama hukuk, ingiltere nin çıkarlarından üstün değildir!"
*
ingiltere, işte bu.
Hani şu bize, AB normları dersi veren ingiltere!
Zat-ı şahanenin, tıpış tıpış Londra Belediye Başkanı nın bile ayağına gitme sebebi de, bu.
*
Bakın, "rüşvet" dedim, aklıma geldi.
Zat-ı şahane, ingiltere Kraliçesi’ne ne hediye etti?
Abbas Paşa nın elyazmalarını.
Abbas Paşa kim?
Osmanlı ya karşı ingiltere yi tutan Mısır Valisi...
Hatta, o da rüşvet almış, iskenderiye-Kahire demiryolunu ingilizlere vermişti!
*
"Osmanlı" dedik, oradan devam edelim...
Malum, bu zat-ı şahane, Mekke deki Osmanlı kalesi Ecyad ı yıkacaktı... imza kampanyaları açmış, Kültür Bakanlığımız kınamış, TBMM de özel oturum yapmış, Suudi Büyükelçisi ni Dışişleri ne çağırıp fırçalamış, UNESCO ya falan şikáyet etmiştik.
Netice?
Çatır çatır yıktı!
Yerine diktiği binaların en iyi müşterisi kim oldu?
Biz.
Üstelik...
Bu zat-ı şahane, Ecyad ı yıkarken, Cidde de bir evi restore etmiş, kapısına da şu tabelayı asmıştı:
"Bu ev, Türklere karşı savaş vermemize yardımcı olan Lawrence in karargáhıdır!"
*
Bitirmeden, ilave edeyim...
Bizim "hele bi yık" diye höt zöt yaptığımız günlerde, zat-ı şahanenin sesi olarak bilinen Okaz Gazetesi, hangi manşeti atmıştı?
"Dünyada, tarihe saygı hakkında konuşacak en son ülke, Türkiye dir!"
Vallahi haklıymış... Kendi payıma özür dilerim.
NOT:
Madalya ekibinin Gazze yi kurtarmak için israil-Filistin barışını sağladığı dakikalarda, Gabar da şehit olan evlatlarımızı da yarın yazarız artık!
devlet memurluğundan gelmiş olması muhtemel yazar. bir günlük işi bir aya yayarak yapmaktadır. yıldızlarla süslediği kenarına kelebekler çizdiği köşesinin 30 adetini birleştirsek normal bir köşe yazısı çıkabilmektedir ortaya.
bununla beraber cümleleri inanılmaz kopuktur; ki o iki cümleyi okumak bile bazen eziyettir. cümlelerin muhteviyatı da buna paralel gelişmeler göstermektedir kanımca.
müktesebat açısından yeterli olduğuna inanmadığım fakat yazılarını mahalle arkadaşıyla konuşur bir uslupla yazıp okunmasını zevkli kılan yazar bugun okudugum yazısında yabancı bir iş adamına bulunduğu serzenişle beni güldürmüştür.
ÇENE: Takıyye organıdır... Vücutta "çift" taraflı çalışan tek eklemdir. Hem aşağı-yukarı, hem sağa-sola hareket eder. Yani, neresi işine geliyorsa, oraya gider.
Çenesi düşük: "Uyardırma kerizi" politikası uygulayan partinin disiplinine uymayıp, "Üniversiteye girelim, arkası gelecek" diye itiraf eden, acemi politikacı.
Çene egzersizi: Merve Kavakçı.
Çene çıkması: Aşırı zorlamadan mütevellit parti kapanması, geçici felç.
Çeneye kuvvet: Nazlı Ilıcak.
Çene cerrahisi: Anayasa komisyonu.
Çene estetiği: Cemil ipekçi.
Çene yormak: Hukukun, sakız gibi çiğnene çiğnene, guguk olmuş hali.
Çene suyu çorba: Haber kanalları.
Çeneaşı: Seçim öncesi dağıtılan bulgur, makarna... Beslemez, tokluk hissi verir.
Çene çukuru: Velev ki, erotik gamze.
Rüyada çene görmek: Daima hayra yorulur... Muradınıza ereceğinize, üç vakte kadar ÖSS yi kazanacağınıza, yüksek makamlara geleceğinize işaret eder.
Geniş çene: "Bana ne birader, ben cebime bakarım, memleketi ben mi kurtaracağım" diye düşünen, rahat insan.
Uzun lafın kısası...
Çenebazlık etmenin álemi yok. Anatomiyi, fizyonomiyi Anayasaya koysan ne olur, koymasan ne olur kardeşim.
Anayasa gereği "laiklik" üzerine yemin eden milletvekili, "türbanlı hákim olmalı" diyorsa... Anayasa gereği "vatanın milletin bölünmez bütünlüğü" üzerine yemin eden milletvekili, "konfederasyon" istiyorsa... Anayasa gereği "Cumhuriyetin şan ve şerefini korumak, yüceltmek" için yemin eden cumhurbaşkanı, şeriatçı Kral’ın oteline gidip, şeref madalyası takıyorsa...
seveni kadar sevmeyeni de bol kıssadan hisse yazarı, hakkında yazılan entrylere göz atıldığında neredeyse her yazdığı yazısı sözlüğe taşınmış nokta atışları kuvvetli, lafı gediğine oturtabilenlerden. bugünkü yazısında da ekonomiyi ülkede olumsuz gidişatın endişelerini kapatmak için bir fondöten olarak kullananlara giydirmiş.
Menfur kıymetler borsası...
Sabah 8...
işe gidiyorum, radyom açık.
Arkadaşın biri anlatıyor:
"Türban meselesinin bugün borsaya nasıl yansıyacağı merak ediliyor sayın dinleyiciler..."
*
- Rejim değişti...
- Borsaya nasıl yansır?
- Millet bölündü...
- Parite ne olur?
- Güneydoğu gitti...
- Faiz düşer mi?
*
Memleketin başına ne gelmiş, hukuk bitmiş, devrimler haşat edilmiş, hikáye...
Paracıkları ne olacak?
Papelleri...
Hálá onu merak ediyor.
*
Madem öyle.
Merakını gidereyim bari...
Laikliğin Anayasa'ya girişinin yıldönümünde, türban Anayasa'ya girmişti... Türbanın üniversiteye girişi de, iran devriminin yıldönümüne denk geldi.
*
Endeks budur!
*
Bundan sonra Nasdaq düşmüş, Nikkei çıkmış, Bovespa dalgalıymış falan, boşver...
şaka gibi yazılar yazan yazardır. klasik "olacak o kadar" espritüelliği ile yazılar yazmaktadır kendileri. eh tabi, kızlara 11-12 yaşında türban taktırılıyor şeklindeki korkularına da çocukların 11-12 yaşında kiliseye, camiye falan götürülmelerini de eklerse sanırız daha samimi durur.
kısa cümleleriyle köşe yazılarına farklı bir üslup getiren ve iğneli sözleriyle bazı kişileri kızdıran sivri dilli köşe yazarı. artık star haber müdürüdür de.
Gerçek yazar sıfatını hakeden 8-10 yazardan biri.Espirili yazılarıyla güne başlamam hayatın gerçeklerini birdaha anlamamla aynı ana denk gelir.ikisini bir arada sunar bu yazarımız.
23.02.2008 tarihli yazısı
KARA harekátı başladı...
Tanklarımız Irak ta.
Önce bordo bereliler daldı...
10 bin Mehmetçik yürüyor.
F16 larımız vuruyor.
Sikorskyler komando indiriyor.
Kobralar kampların üstünde...
25 kilometre girdik.
Peşmerge karakolumuzu kuşattı.
ilk silah sesleri duyuldu.
Topçumuz dövüyor...
Barzani apar topar bölgeye geldi.
Habur sınır kapısı kapatıldı.
işte harekát merkezi...
işte komutanlar...
işte uydu fotoğrafları...
Yabancı ajanslarda flaş haber...
*
Resmen savaştayız!
*
Hürriyet in saniye saniye yayın yapan internet sitesinden aldım bu başlıkları.
*
Ve, merak ettim...
En çok okunan haber hangisi?
Sordum arkadaşlara...
Hangisi biliyor musunuz?
"6 bin lira emekli maaşı olur mu?"
*
Evet...
Sözün bittiği yerdeyiz, savaşa girdik, ne kadar sürer, nerelere yayılır, kaç şehit, gazi var mı, başımıza ne gelecek bilmiyoruz... Vatandaşın en merak ettiği haber, "Emekli maaşları ne olacak, düşürülecek mi, millet 500 lira maaş alırken, milletvekilinin emekli maaşı 6 bin liraya çıkacak mı?"
genel olarak politik olaylara bakışını, duruşunu ve hatta yazı tarzını beğenmediğim köşe yazarı. lakin, yıllardır tıpkı benim gibi onu sevmese de okuyan bazı okurlarına harekat adlı köşe yazısıyla cevap vermiştir. doğruya doğru, güzel ve hakiki yazmıştır kendileri.
Harekat...
HAKURK'u aldık.
Samsun'u verdik.
Amediye'yi aldık.
izmir'i verdik.
*
Çünkü...
Bizim evlatlarımız, kahpe pusuların gölgesinde Irak'a girerken, Irak'taki "koalisyon güçleri" bize girdi!
*
Tekel'i aldı...
British American.
*
Hakurk'u aldık, Samsun'u verdik.
(19 Mayıs'tır.)
Amediye'yi aldık, izmir'i verdik.
(9 Eylül'dür.)
*
Samsun'u vermekle kalmadık...
Bafra'yı da verdik.
Maltepe'yi de...
Birinci gitti.
ikinci gitti.
Üçüncü gitti.
Tekel 2000, Tekel 2001...
2023'e kadar verdik.
Cumhuriyet'in 100'üncü yılı yani...
Sattık.
*
Zap'ı aldık, Gelincik gitti.
Avaşin'i aldık, Bahar gitti.
içenler bilir...
Doğu gitti, Doğu!
Sipahi, Amerikalı oldu.
Meltem, ingiliz ingiliz esecek artık.
*
Barbaros'u aldılar.
Piri Reis'i aldılar.
Sen "kara harekátı" yaptığını sanıyorsun ama... Adam sana "deniz harekátı" yaptı, haberin yok!
*
Sadece "markalar" mı?
Hayır...
Pazarımızın yüzde 32'sine girdiler, tütün tarlalarımıza girdiler, fabrikalarımıza girdiler.
*
PKK'ya tokat attık.
Tokat fabrikası gitti.
Bitlis'te tek fabrikamız vardı...
O da gitti.
*
Amerikan ve ingiliz büyükelçilerinin, "Irak'ta fazla kalmayın, canımızı sıkmayın" dediği dakikalarda... British American'ın CEO'su, "Türkiye'de kalmaya, yerleşmeye geldik" dedi.