klasik batı müziğinin tanrılarından. sanatın, müziğin, piyanonun, notanın hakkını fazlasıyla verir.
böyle üstün bir anlayışa sahip insanın önünde saygıyla eğilirim. *
yağmurlu bir günde perdeleri sonuna kadar açarak kahve eşliğinde dinlediğinizde yağmurla yakaladığı senkrona hayret ettiren değişik bir bestecidir. (bkz: ben bunu bugün gördüm)
notalar halinde damlalarla dans etmesi görenleri hayrete düşürmektedir. ya da kafeini fazla kaçırdım bilemiyorum.
üretkenliği üzerine anlatılan fıkralardan biri şu şekildedir:
yaramazlığın ölçüsünü kaçıran küçük walfgang'ı annesi paralıyordu: ''bak, bir daha yaparsan seni kümese kapatırım!''
wolfgang omuz silkti: '' istediğin kadar kapat! ben yumurtlamam ki, kümeste de beste yaparım!''
cennete sizin müziğiniz dinleniyordur diyen bir dalkavuğa olabilir ama tanrı yanlız kaldığında kesin (bkz: johann sebastian bach) dinliyordur diyen ve bachtan için o hepimizin babasıdır dediği rivayet edilen dahi ve haylaz çok genç yaşta ölmüş besteci. verdiği eserlerle yaşının oldukça ötesine geçmiştir. yanlız 40 senfoninin 38i major. bu kadar olmaz ki hacı hep major hep major. 25. senfoniye bakılınca minor oluncada bak ne kadar güzel oluyormuş dedirtiyor.
'Eserim zihnimde hemen hemen tamamlanmış halde karşımda durur ve ben onu iyi bir resim ya da güzel bir heykele bakar gibi incelerim ! Partileri kendi zihnimde birbiri ardına işitmem ; onları olduğu gibi bir seferde duyarım ve notaya geçiririm ve bu süreç, hoş ve canlı bir rüya içerisinde gerçekleşir '( W. A. MOZART )
'mozart hayattır, yaşama sevincidir.' der değerli orkestra şefi gürer aykal ve ekler:
'bana eğer Gürer Aykal, bir müzisyen olarak sorarsanız, benim için Mozart farklıdır. Besteciler gerçekten çok. Ama "Mozart ve diğerleri" gibi konuşabilirim. Bu denli farklıdır.
Tanrı sizi Mozart'sız bırakmasın. Tabi insan Mozart'sız kaldı mı, bitti, her şeyi bitti. Gerçekten her şeyi bitti. Bunu birçok yerde söylüyorum. Kusura bakmayın, yinelemek olacak. Zaman zaman bir yerlerden bir yerlere gidersiniz. Çeşitli mezarlıklardan geçersiniz. Bazıları oraya rahmet okur, Fatiha okur, bir şeyler okur değil mi. Benim de onlara tamamen söylediğim, Mozart'ı duydunuz mu, Mozart'ın mutluluğuna eriştiniz mi? Mozart'sız kalmadınız değil mi? Bu dünyadan Mozart'ı duymadan göçtünüz mü acaba? Benim mezarlıklardan geçerken inanın aklıma bu gelir.
mozart üst insandır
Mozart'ın o dönemini, o dönem Viyana'daki hayatları bilmek önemlidir tabi. Kral kimdi, prens kimdi, saraydaki besteciler kimdi, oraya yakın insanlar kimdi. Orkestranın başında kimler vardı falan. Mozart biliyorsunuz Salzburg doğumlu. Sonradan Viyana'ya geçti. Bunlar size çok yardımcı olabilir. Ama müziğin içine girdikçe, bu sefer bu bilgiler size çok hırs verir. Çünkü böylesine bir üst insanın neler çektiğini göreceksiniz. Bu dayanılmaz bir şeydir. Ben zaman zaman onları düşündükçe inanın gözyaşlarımı tutamam. Mozart'ın çektiklerini, Avusturya'nın Mozart'a yaptıklarını. Mezarı bile yoktur adamın. Mozart'ı pazarlayarak elde ettiği gelir Avusturya bütçesine oranı hatırı sayılır bir düzeydedir. Mozart, üst insandır. Atatürk, üst insandır. Bunlar çok az yaşama gelirler.
mozart dinleyen insan savaşmaz;
Mozart'ın müziği eserleri dünyada her tarafta dinlenir. Dünyada bu gün, 10 bin kişi Mozart'la tanıştı. Ben iddia ediyorum. Yarın da 10 bin kişi daha tanışacak. Her gün artar Mozart dinleyenler. Tamamen Mozart dinleyen, Mozart anlayan bir insan savaşmaz. Eğer Bush ve Saddam bir araya gelip bir Mozart çalabilselerdi. Biri keman, biri viyolonsel, birisi piyano, tabii ki hiç problem kalmazdı. Gerçekten kalmazdı. Mozart'ın verdiği şeyler dünyada her gün çoğalarak kabul görüyor ve insanları mutlu kılıyor. Biliyorsunuz anne karnındaki çocuğu bile eğitiyor. Çocuk doğduktan sonra onu eğitiyor. Geçenlerde bir ülkede süt kalitesinin artması için inekler Mozart dinletildiğini okudum. ineklerin daha verimli oldukları yazılıydı. Hiç şaşırmadım. Onun için Mozart'ı bir başka kültürün ürünü diye dışlamak olmaz. Cehalet olur. Mozart'ın ürettiklerini anlamak dinlemek gerekir. Bu bizim sağlığımız açısından, gelişmemiz açısından gereklidir. En büyük gıdamızdır. Zavallıcık 35 yaşındaydı öldüğünde. Eli 5 yaşında kalemi tuttu diyelim. 30 yıl yazdı. Yazdığı müzikler bugün bilgisayarlarla değerlendiriliyor, ne kadardır, kaç sayfadır, o çıkartılıyor. 22 bin sayfaymış. Siz 22 bin sayfa müziği, 30 yılda bir çocuğa yani 5 yaşından 30 yaşına kadar kopya ettirebilir misiniz. Bu bir yaratı. Yazılmışı kopya etmek yani. Üst insan başka bir şeydir. Bunu görmek lazım. O zamanki okkaları düşünün. Koyuyorsun böyle, yazıyorsun. Üç notadan sonra bitiyor. Tekrar koyuyorsun. O günkü koşullarda bu üretim, olmaz böyle bir şey. Bu müzikte varılan yer. Ayrıca Mozart bütün bestecilere yolda gösterdi. Beethoven nasıl yazacak, nasıl gelişecek, Brahms nasıl yazacak, nasıl gelişecek, Wagner nasıl oluşacak. Herkese de yollarını gösteren müthiş bir üst insan. Ulu bir insan.'
hayat sonrasını yazıyor çoğu tarihçi, büyük değerlerin. yaşarken hakettiği değeri bulamıyor çoğu, hatta sinirleniyor, dünyayı terketmeden ' yak yazdığım herşeyi ' diyor * en yakın dostuna.
mozart farklı bir hayat yaşadı. aksi paralelde bir hayat... harika çocuktan müzik değerine istikrarlı bir tırmanış... kötü bir şaka sonucu gerçekleştiği söylenen acı bir ölüm... ve hala yeri tam olarak bilinmeyen bir mezara gömüldü. gömülmeyen besteleriydi, saraydan kızlar kaçırıldı, figaro' nun düğünü yapıldı.
mozart son nefeste moliere ile aynı kaderi paylaştı.
requiem gibi bir şeyi*-ne desem tanımlayamıyorum- * notaya dökmüş olan salzburg doğumlu dahi. sırf bu *şey bile o'nu tarihin en büyük bestecisi yapmaya yeter. **
mozart "zarif" tir. öyle kolaylıkla değerlendiremez. müzik anlayışı gibi hayatı gibi birçok zıtlık kendisinde mevcuttur, ama birşey mozart´ta daima mevcuttu...zerafet.
mozart hiçbir zaman büyümedi, "büyüklerin" yaşadıkları hayatı hiç doğru düzgün anlayamadı.bestecilik durumuysa , oluşturulan kurallar, o kuralları eserlerinde nasıl kullandığı çok tartışma götürür. mozart "çocuk kafalı bir büyük" oldu, sonunda. o yüzden biz yetişkinler mozart´ı genellikle "yakalayamayız", bir kuş gibi elimizden uçar gider.
didaktik bakımdan bestecilik öğrenmek isteyen adama mozart´ın verebileceği hiçbir şey yoktur. yazdıkları nota üzerinde durdukları şekilde bazen çok basittirler. ama karmaşık ve kasvetli müzik basit zerafetten daha güzeldir, şeklinde bir iddiayı da hiç kimse ortaya atamaz. bu dünya da "çocuk şarkısı" kıvamında ,zarif, basit görünen, taklit edilemeyen hemen bütün müzik parçalarını mozart yazmıştır. türkçemize "daha dün annemizin kollarında yaşarken" şeklinde geçen (youtube´da "a vou dirais je maman" ı arayınız )ve herkesin herkesin ezbere bildiği şarkının teması, amadeus´un elinden çıkmadır. ne kadar basit, ne kadar zarif ve ne kadar mükemmeldir. şaka, espri dolu herşey. figaro daki meşhur arya ne kadar basit,ne kadar zariftir. ya da don giovanni deki elvira´nın aryaları ne kadar mükemmeldirler. ya da sihirli flütte papageno´nun espri dolu aryaları...
mozart müzik matematikçilerine - ki onlardan birisi de benim- genellikle hiçbir şey vermez. mozart kafayla değil kalple dinlenmelidir. çünkü mozart´ta kafa dişe tırnağa dokunur bir şey bulamamaktadir. sadece bir şey diğer pekçok besteci de olmadığı kadar fazlasıyla mevcuttur: zerafet... mozart eserlerini bir beethoven senfoniyle yaptığın gibi önüne koyup inceleyemezsin, çünkü incelenecek pek bir şey yoktur, herşey aynen gözönündedir. ama hiçbir şekilde taklit edilemez. ve böyle bir minimalizm tarihte, müzik alanında bir tek kez olmak üzere mozart´ta tekabül etmiştir.
işte bu noktada kendisine haksızlık yapmamak adına bir şeye değinmeden geçmeyelim. bazen , mesela sihirli flüt uvertüründe olduğu gibi amadeus, kafaya hitap eden elementleri de çok iyi bir şekilde kullanabilmektedir. mozart operalarının uvertürleri genellikle karmaşıktırlar. bu da mozart ´ın kendi müzik anlayışının dışına çıktığı bir an´dır. daha doğrusu kendi müzik zerafeti orada baştan sona duyulur, ama o zerafet içerisinde bile son derece komplike müzikal elementler duyulabilmektedir.
sonuçta mozart ne yazık kı tek bir kefeye konularak değerlendirilememektedir. minimalizm i ve zerafetini hiçbir zaman kaybetmemiş, ve schweitzer´in dediği gibi "göğe ulaşmaya" değil "yeryüzüne inmeye çalışan" bir durumu olmuştur. kendisini yakalamak çok güçtür, hiçbir etiket kendisini tam olarak tanımlayamamaktadır. yazdığı müzikleri sevmeyenler bile, eserlerinde bir sürü "istisna" anlar olduğu için ona ağız tadıyla "küfredemez" ler.
amadeus ölümünün üzerinden geçen yüzlerce yıl sonra bile bir "muamma" olarak kalmıştır.