bugün

klasik muzigin aga babasi alman besteci muzisyen. 16 aralik 1770'de bonn'da dogmus, 26 mart 1827'de klasik muzigin besigi viyana'da olmustur. sahane, harikulade besteler yaratmis, esi benzeri olmayan melodiler uretmistir.

zor bir yasam surmustur. hasta bir anne ve alkolik bir babadan, ve sadece ikisi hayatta kalmayi basaran alti kardesten ibarettir cocuklugu. zaten dehalarin hepsi de sorunlu oluyor arkadas, anlamadim gitti, onemli biri olmak icin illa da arabesk mi yasamaliyim ya. neyse konudan sapmadan soyliim ki beethoven hayatinin sonun dogru artmaya baslayan isitme problemi en sonunda sagirliga donusmus ama sagir olmasina ragmen en buyuk eseri olan dokuzuncu senfoniyi besteler. kulaklari duymadan, insanlara baris mesaji verir. kulaklari duymuyordu ama kalbi cok iyi duyuyordu.
müzik dehası olup ,özürlü sekiz çocuğu olan frengi hastası bir kadının son çocuğu.
kendisinin dokuzuncu senfonisi bugün avrupa birliği marşıdır
(bkz: moonlight sonata)
Beethoven, 1770 yılında Almanya'da (Bonn) doğdu. Alkole karşı olan zaafıyla bilinen Beethoven'ın babası Johann da saray müzisyeniydi.ilk piyano derslerini henüz dört yaşındayken babasından aldı. Katı bir insan olan babası çocuğunu çok zorluyor, henüz dört-beş yaşında olan ve parmakları piyanoya yetişemeyen çocuk bazen bu çalışmalar sırasında gözyaşı döküyordu...

ilk müzik eğitimini babasından aldıktan sonra, 1779'da Christian Gottlob Neefe'yle çalışmaya başladı. 1783'te ilk bestesi olan Dressler'in Marşı Üzerine Çeşitlemeler Neefe'nin yardımıyla yayımlandı. 1786'da Viyana'ya yaptığı ziyaretin ardından, annesinin olumu üzerine Bonn'a geri döndü ve Kont Walstein'ın hizmetine girdi. 4 yıl boyunca kontun orkestrasında viyola çaldı.

Annesinin ölümünden sonra Beethoven Viyana'ya geri döndü ve hayatının sonuna dek orada yaşadı.1794'e dek Viyana aristokrasisi içindeki müzik aşıklarına saraylarda ve özel toplantılarda çaldı. 1795 yılına kadar halka açılmamıştı. Başlangıçta bir besteci olarak değil, bir piyanist ve öğretmen olarak adını duyurdu ve kısa zamanda üne kavuştu.

1798 yılında Beethoven işitme problemleri yaşamaya başladı. Bu tarihten itibaren 21 yıl boyunca hiç kimseyle iletişim kurmadı. Ancak 1819 yılına gelindiğinde yazarak insanlarla diyalog kurmaya başladı. 21 yıl boyunca çekilen yalnızlık çok derin acılar yaşamasına neden oldu. Beethoven bütün senfonilerini işitme problemi yaşamaya başladıktan sonra bestelemesi de dikkate değer bir olaydır.

Beethoven ömrü boyunca birkaç kadını sevmesine rağmen hiç evlenmemiştir. Bunlar içinde evlenmeye en çok yaklaştığı ve en çok sevdiği Ölümsüz Aşık'tır. Kim olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte bu kadının, Frankfurtlu bir tüccarın karısı olan Antonie Brentano olduğu sanılmaktadır. Sevdiği kişiye kendini bütünüyle veren Beethoven, Diabelli Varyasyonları'nı Ölümsüz Aşkı'na adamıştır.

1826'da kardeşi Karl ile Gneixendorf'ta yaptığı tatilin ardından Viyana'ya dönüşünde, siroz hastalığı iyice ilerlemiş, yataktan kalkamaz olmuştu. 26 Mart 1827'de hava iyice bozmuş, durmadan yağmur yağıyordu. O sırada akan büyük bir şimşekle Beethoven'in odası aydınlandı. Aynı anda, yumruğunu havaya kaldıran Beethoven'in gözleri birkaç saniyeliğine hayata meydan okurcasına açıldı, ve ardından bir daha açılmamak üzere kapandı. Doktorlar bunun Beethoven'in anlamlı bir hareketi değil, sadece ışığa karşı bir tür refleks olduğunu söylemektedirler. Beethoven yaklaşık 30.000 kişinin katıldığı bir cenaze töreninin ardından Wahring mezarlığına defnedildi. 1888'de ise naaşı Viyana Merkez Mezarlığı'na Schubert'in mezarının yanına aktarıldı. * *
"Ben bir ağacı, bir insandan daha çok severim." sözüyle ilham kaynağı olan doğaya teşekkürünü sunan büyük usta.
klasik müziğin piri sayılabilecek sanatçı. 40 metre öteden dinlense bile eserleri hemen anlaşılır.
bir besteci düşünün, babasının zoruyla müziğe başlamış, mozart' ın öğrencisi üstelik, ayrıca babasından yediği dayaklardan ötürü kulağı sağır olmuş, ve sağırken dünyanın en neşeli, en coşkulu, en canlı senfonisini bestelemiş. dokuzuncu senfonisi bende böyle etkiler bırakıyor. tamamen neşe, tamamen coşku, yaz tadında, birazda hırs ve alaycılık barındıran. birde ilk sahnelendikten sonra dokuzuncu senfonisini şöyle dediği rivayet edilir, yukarıyı göstererek: "benim bir parçamı almış olmana rağmen hala senin yaptıklarını yapabiliyorum" bu kadarda egosu sağlamdır.*
(bkz: komedi sona erdi)
beste yapmadan nce kafasını soğuk suya soktuğu bilinmektedir.
sağırmıydı körmüydü tarştışmasıyla geyik sohbetlerine malzeme olan,pek çok bestesi hali hazırda telefon melodisi olarak kullanılan müzik insanı.
yönetmenliğini agnieszka holland'ın yaptığı başrolünde ed harris'in oynadığı 2006 yapımı filmde hayatının son yılları anlatılmıştır.

http://www.beyazperde.com/film/3379
ursula le guin ablamıza göre hayatın anlamını çözmeyi başarabilmiş tek insan..
inanılmaz derecede aksi ve dalgın biri olduğu söylenen ünlü alman besteci. bir gün, kendisine selam veren ve şapkasını çıkartan prusya kralının önünden geçip gitmiştir.
yıldırım senfonisini, açık bir alana gidip, yıldırımlar düşerken kağıda döktüğü rivayet edilir.
sinemada da yer bulan ünlü bestecinin en akılda kalan canlandırmalarından birini, gary oldman yapmıştır.
''Aşırı duygusallık kadın işidir. Müzik erkek olanın ruhuna aşırı duygusallık değil, ateş ve yüreklilik vermelidir..''
Amerikalı bir genç kız, müze haline getirilmiş beethoven'ın evini gezerken gözüne ilişen beethoven'ın piyanosunun başına geçerek çalmaya başlamış. Bir yandan da, müze görevlisine sormuş:
-Buraya çok ziyaretçi geliyor herhalde, değil mi?
-Evet efendim.
-Bu arada meşhurlar da geliyor değil mi?
-Evet..hmm.. Mesela ünlü piyanist Padarevski de geldi.
Genç kız, parmakları hala piyanonun tuşları üzerinde gezinir halde:
-Padarevski (bkz: ignacy jan paderewski) de bu piyanoda çaldı değil mi? diye sordu.
Müze görevlisi taşı gediğine koymuş:
-Hayır efendim. Dünyanın en büyük bestecisinin kullandığı piyanoya kendisini layık görmediğini söyleyerek, ona elini bile sürmedi...
(çek o pis ellerini üstümden..kaltak!..)
bir kitapta manik-depresif olduğunu okuduğum bu zat 1. senfonisini yazdıktan sonra sağır olmaya başlamış. gitgide sağırlaşmış ve artık 6. pastoral senfonisini yazdığında neredeyse sağırlaşmıştır. bir müzisyen için sağır olmak büyük bir şanssızlıktır. bu durumda müzisyenin müzik yapamaması ve eğer müzik yapsa bile eskisinden teknik olarak daha kötü eserler yaratması gayet doğaldır. ama beethoven, sağır olduktan sonra, sağır olmadan önceki eserlerine kıyasla hem duydu hem de teknik olarak daha güzel eserler bestelemiş, müzikte klasikçilikten romantizme doğru geçmiştir. zaten 9. senfonisiyle tüm zamanlara damgasını vurmuş, konser sonunda bagetini atmış, elini yukarıya kaldırmış ve "sen benim bir parçamı alsan da ben hala senin yapabildiklerini yapabiliyorum!" diyerek haykırmış ve elleri kulaklarında konser salonunu koşa koşa terk etmiştir. derler ki: mozart ne kadar iyi bir müzik şairiyse beethoven de o kadar iyi bir müzik filozofudur. doğrudur. mozartın şiirlerindeki muazzam teknik beethoven'de belki yoktur ama beethoven'deki duygu yoğunluğu ve notaların birşeyleri anlatışı bence ikisini dengeler.
"devam edin; sanatı yalnız uygulamayın, onun kalbine nüfuz edin; bunu hak ediyor; çünkü sanat ve bilim insanı tanrısallığa yüceltebilir." (1812)demiş kendileri daha ne diyelim ki üzerine?
sağırlığı iyice ilerlediği dönemde bile, kızlarıyla bir işaret dili kurmuş ve beste çalışmalarına devam etmiş ünlü besteci.
napoleon bonaparte' ye büyük hayranlık duyardı. ancak napoleon ve ordusu viyana' yı harabeye çevirdiği gibi insanlara zulmedince, napoleon için yaptığı ve ona sunmayı düşündüğü besteyi anında yırttı.
(bkz: immortal beloved)
(bkz: a clockwork orange)
dünya üzerinde yaşamış tüm insanlar arasında kıskandığım tek insan. "ben dünya ya eğlenmeye gelmedim" deyip kapıları çarpan bir adam bu. sevgilisine yazdığı mektuplardan birisinde; "Sakin ol, sadece varoluşumuzu sakin bir gözden geçirmeyle beraber yaşama amacımıza ulaşabilir miyiz?" diye sormuştur. slm cnm nbr, ben de seni sevyorum * ) gibi mesajların uydudan üzerimize boşaldığı bir orgazmik çağda bu adamı anlamak için en az onun kadar sakin bir gözden geçirmeye ihtiyaç duyarız, varoluşumuzu.

kendisini saraya müzik çalmaya davet eden prense; " kimsin sen, bir prens, rastlantılar sonucu prens olmuş, dünyada var olan ve olacak binlerce prensten sadece birisi. ben kimim? beethoven, dünyada bir tek beethoven var, yürrrüü anca gidersin" diyerek posta koymuş *
kardeşi mal mülk sahibi olmaya önem veren dingilin tekiymiş. kartvizitine "johan beethoven-mülk sahibi" yazdırıp bastırmış. bir tane de bizimkine vermiş. bizimki bunu almış, arkasına "ludwig van beethoven-akıl sahibi" yazıp ona geri vermiş. *
"tanrı, müziğini bazı şanslı insanların kulaklarına fısıldar, benimkine ise bağırıyor" demiş.

9. senfoni. gelmiş geçmiş en büyük senfoni. ağlamadan bitirebildiğim tek sefer yok bu senfoniyi. tanrı eğer gerçekten insanlar için bir müzik yaptıysa, ludwig van beethoven müziğin peygamberidir!.
vasiyetnamesi için;

(bkz: heiligenstadt vasiyetnamesi)
doktoru tarafindan yavas yavas zehirlenerek olduruldugu yolunda komplo teorileri vardir. Mezari acilip dna ornekleri incelenmistir. elde edilen sonuclar bu fikri destekler mahiyettedir.
şuan viyana'da mozartla beraber kanka modunda aynı mezarlıkta karşılıklı yatmaktadır.