yarayla alay eder yaralanmamış olan
bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden
sen çok daha parlaksın çünkü
sen tüm göklerdeki yıldızların ilki
sen aydınlatırsın geceyi.
(bkz: sen aydınlatırsın geceyi)
“inanıyorum söylediğini candan söylediğine,
ama bugünkü karar yarın bozulur çok kez.
Hafızanın kulu olmaz kararımız,
çabuk doğduğu için büyümeden ölür,
nasıl ki ham meyve dalında durur da,
oldu mu kendiliğinden düşüverir yere.
Kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak,
en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak.
Tutku bitti mi, istem de biter gider,
ateşli sevinçler de kederler de yeminleri yakarlar kendileriyle birlikte.
Sevincin en coştuğu yerde dert en çok yerinir,
bir dokunmada dert sevince döner, sevinç dertlenir.
Madem bu dünya bile yok olacak bir gün sevginin bitmesine insan neden üzülsün?
Sevgi mi kaderi kovalar, kader mi sevgiyi?
Daha kimseler çözmedi bu bilmeceyi.
Düşen büyük adamı en sevdiği unutur,
yükselen züğürde düşmanları dost olur.
Sevgi talihin peşindedir diyecek insan bunca dost görünce büyüklere kul kurban!
Başı darda olan dayanak aramayagörsün,
sözde dost düşman kesilir bütün.
Ama ilk düşünceme döneyim yine isteklerimiz öyle çatışır ki kaderimizle bütün kurduklarımız yıkılır gider,
düşünceler bizim, olaylar bizim değiller.
Sen yine bir daha evlenmeyeceğine inan, inancın değişir kocan öldüğü zaman.”
"insanlar yalnızca kendilerinin hissetmediği acıları çekenleri teselli edebilirler." demiş.
o kadar haklı ki. bir arkadaşım var, acı ile yoğruluyor günleri. aynısını çok yakın zamanda yaşamış bulunduğum için sadece anlıyorum ama teselli edemiyorum. kilitleniyorum. hiçbir şey diyemiyorum ve kendimi çok suçlu hissediyorum. bisküvimin kreması benim.
William Shakespeare, (26 Nisan 1564 (vaftiz) – 23 Nisan 1616), ingilizce'nin en büyük yazarı ve dünyanın seçkin drama yazarı kabul edilen ingiliz şair, oyun yazarı ve oyuncu. Sıklıkla ingiltere'nin ulusal şairi ve "Avon'un Ozanı" olarak anılır. Günümüze ulaşan eserleri, bazı ortaklaşa yazılanlarla birlikte 38 oyun, 154 sone, iki uzun öykü şiir ve birkaç diğer kaynağı belirsiz şiirlerden oluşur. Oyunları bütün büyük dillere çevrildi ve diğer bütün oyun yazarlarından daha çok sergilendi.
inanıyorum söylediğini candan söylediğine, ama bugünkü karar yarın bozulur çok kez. hafızanın kulu olmaz kararımız, çabuk doğduğu için büyümeden ölür, nasıl ki ham meyve dalında durur da, oldu mu kendiliğinden düşüverir yere. kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak, en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak. tutku bitti mi, istem de biter gider, ateşli sevinçler de kederler de yeminleri yakarlar kendileriyle birlikte. sevincin en coştuğu yerde dert en çok yerinir, bir dokunmada dert sevince döner, sevinç dertlenir.
madem bu dünya bile yok olacak bir gün sevginin bitmesine insan neden üzülsün? sevgi mi kaderi kovalar, kader mi sevgiyi? daha kimseler çözmedi bu bilmeceyi. düşen büyük adamı en sevdiği unutur, yükselen züğürde düşmanları dost olur. sevgi talihin peşindedir diyecek insan bunca dost görünce büyüklere kul kurban!
başı darda olan dayanak aramayagörsün, sözde dost düşman kesilir bütün. ama ilk düşünceme döneyim yine isteklerimiz öyle çatışır ki kaderimizle bütün kurduklarımız yıkılır gider, düşünceler bizim, olaylar bizim değiller. sen yine bir daha evlenmeyeceğine inan, inancın değişir kocan öldüğü zaman?
sözlükteki nick name mime ilham kaynağı olmuş, kendi çağının ve her çağın en büyük sözcük üstadı olacak büyük ruhtur. ne tiyatro sahnelerinde, ne roman sayfalarında, ne şiirlerde, ne sinemalarda, ne dizilerde, onun yazdığı tiyatro oyunlarında kullandığı edebi dil kadar estetik ve sanatsalının edilmesi çok zordur...
1616'da ölmüştür. ancak eserlerinde william harvey'in kan dolaşımını keşfi geçmekteymiş. bu keşfin tarihi ise 1619! mezarında da yazar değil, tüccar yazıyormuş. birçok akademisyen de aslında shakespeare diye birisinin hiç yaşamamış olduğunu söylüyor. hatta bir iddiaya göre bu yazar gerçekte kadının biriymiş. konuyu çözmeleri için tarihçilere bırakmak lazım.
Shakespeare ölümünden iki gün sonra Holy Trinity Kilisesinin chanceline gömülmüştür. Taş levha ile oyulan kitabesi, kilisenin 2008'deki restorasyonu süresince özenle kaçınılan kemiklerinin yer değiştirmesi durumuna karşı mezarını örten bir lanet içerir:
Good frend for Iesvs sake forbeare,
To digg the dvst encloased heare.
Bleste be ye man yt spares thes stones,
And cvrst be he yt moves my bones.
(Güzel arkadaş, isa aşkına sabret,
Buradaki kapalı toprağı kazmak için.
Bu taşları koruyan kutsansın,
Ve kemiklerimi oynatan lanetlensin.)
--spoiler--
Ey sevgilim, nerelerde dolaşıyorsun böyle?
Geliyor seni candan seven aşığın dur onu dinle.
Elemi de, neşeyi de beste yapmış diline.
Uzaklaşma şirin yarim.
Yolculuklar ,aşıkların buluşmasıyla nihayetlenir.
Her tanrı kulu bunu bilir.
Aşk nedir? Ahret demek değildir her halde.
Çınlamalıdır neşesi bu anın gene bu anın kahkahalarıyla
Çünkü ne olacağı yarının meçhulümüzdür hala,
Boş yere vakit geçirmekten artık yoktur bir salah:
Öyle ise gel öp beni,genç ve tatlı sevgilim,
Ömrü pek azdır gençliğin.
--spoiler--
Gün gelip artık bana değer vermez olduğunda,
Senin yanında yer alıp kendime karşı çıkacağım,
Hor görüp yüz çevirdiğini gördüğüm zaman bana;
Haksızlık etsen de, senin hakkını savunacağım.
En zayıf yanlarımı en iyi ben bildiğime göre,
Çekinmeden açığa vurup arka çıkabilirim sana,
Kusurlarımdan hangisi benim için en büyük lekeyse
Beni kaybederken büyük şan kazanırsın aynı anda.
Üstelik bu işte benim için de kazanç var;
Çünkü seven düşüncelerim sana yöneldikçe daima,
ister istemez kendime vereceğim zararlar,
Sana yarar sağlarken, kat kat yarar getirecek bana.
Öyle bağlıyım ki ben sana, öyle ki benim sevgim,
Sen haklı olasın diye, her haksızlığı üstlenirim...