--spoiler--
inanıyorum söylediğini candan söylediğine,
ama bugün ki karar yarın bozulur çok kez.
kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak,
en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak.
madem ki bu dünya bile yok olacak bir gün,
sevginin bitmesine insan neden üzülsün.
aşk mı kaderi kovalar, kader mi aşkı,
daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi...
--spoiler--
Her düşündüğünü söyleme; ama her söyleyeceğin şeyi düşün, olmayacak düşüncelerini de yapmaya kalkma.
Candan ol, ama sırnaşık olma.
Deneyip dost edindiklerini bağrına bas, ilk tanıştığın her kişi ile el sıkışıp dost olma.
Kavgaya girmekten sakın, ama girdikten sonra da sıkı dayan ki, karşındakinin gözü korksun.
Her konuşanı dinle, ama az konuş.
Herkesin fikrini öğren, fakat kendi fikrin sana kalsın.
Ne kimseden borç al, ne kimseye borç ver. Çünkü borç veren çok kere parasından olur, borç alan da tutum alışkanlığını kaybeder.
günümüz ingilizlerinin bile zor anlayacağı bir dili vardır ve kendine has bir üslup geliştirmiştir. şu an bile tiyatro oyunları ingiltere deki tiyatrolarda oynanmaktadır ve salonların tamamına yakını dolmaktadır. bilgi ile ilgili mükemmel bir sözü bulunmaktadır: " cehalet tanrının laneti olduğuna göre bilgi göklere uçabileceğimiz kanatlardır. "
tüm zamanların en büyük yazarı seçilmiş olup ingilizlerin medarı iftihardır. bazı iddialara göre ise shakespeare hiç bir zaman var olmamış ve oxford kontu edward de vere nin kullandığı mahlastır.
Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin.Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz.Bütün mesele hazır olmakta.Madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin gerçekten sahibi olmamış, erken bırakmış ne çıkar, ne olacaksa olsun!
--spoiler--
Pozitif düşüneceksin, hayata sımsıkı sarılacaksın...
işinden kafanı kaldırıp sevdiklerinle vakit geçireceksin...
Sev ki, hücrelerin yenilensin, sana enerji vermeyecek hiç kimseyle de birlikte olma...
--spoiler--
bakın ben bu adamın neredeyse bütün eserlerini okudum, hatta yetmedi üniversitede derslerini aldık, sınavlarını olduk, kendi oluşturduğu dile ait "shakespeare-english" sözlüğünü çok önemli bir referans kaynağımız yaptık. londra'da sağda solda takılıp, alışveriş yapacağımız yerde shakespeare tiyatrosuna gittik oyununu izledik. yani az çok bir uzaktan akraba boyutunda tanırım kendisini. tamam neyse sözlük reklamı geçelim, konumuza dönelim:
bu adam "pozitif düşünün, hayata sımsıkı sarılın, siz ona gülerseniz o da size güler." tarzı yazan bir adam değil. şimdilerde internette nerede çirkin bir "hayata gülümseyin." şiiri var kendisine atfediliyor. lütfen yapmayın böyle. onun tarzı değil bu tarz basitlikler. o daha derin yazar, derin düşünür, derin hisseder.
aynı şey bir ara can yücel'e de yapılmıştı. yani yeteneksiz bir şairin elinden çıkmış, uyduruk cümlelerin altına "shakespeare, can yücel" yazıp da geçmeyin.
hadi diyelim yaptınız böyle bir hata, bari bunu bütün şirkete yollamayın. koskoca direktör olmuşsunuz, "daha shakespeare'in üslubunu bilmiyor. " dedirtip de arkanızdan güldürmeyin kendinize.
daha bu konuda çok yazarım da sözlük, durmam gerektiğini fark ettim.
"Huzur içinde ellerimi kavuşturuyor ve bekliyorum,
rüzgara gelgite yada denize aldırmıyorum
artık zamana ya da kadere isyan etmiyorum,
bana ait olan bana gelecek çünkü .."
Şahsen Atatürk gibi bir etki bıraktığını düşünüyorum. Etrafımda Shakespeare'e hayran olan ve her piyesini ezbere bilen dostlarım var. Atatürk'e neden benzettin derseniz. Atatürk'te dünya üzerinde çok büyük ve kalıcı bir etki bıraktı en basiti Nutuk ile. Shakespeare'de piyesleri ile..
Tanrı Beni ilk Başta Sana Kul Yaptı
Tanrı beni ilk başta sana kul yaptı, sonra
Keyfine el koymayı kurmamı yasak etti.
Ya da özlem duymamı hesaplı zamanlara;
Kölenim ya, boş vaktin olsun diye bekletti.
Ah, bırak katlanayım, el pençe divan: değer,
Senin özgürlüğünün tutuklu yokluğuna;
Her mihnete sabreder, her azara baş eğer,
incittin diye hiç suç yüklemez bile sana.
Sen nerde olursan ol, yetkin, güçlü, özgürsün;
Hâkimsin dilediğin gibi kendi vaktine:
Canın neyi isterse varsın o keyif sürsün,
Kendine suç işlersen kendin bağışla yine.
Beklemek cehennemdir, ama beklerim seni,
iyi kötü demeden, suçlamadan keyfini.
William Shakespeare
shakespearin yaşadığı o dönemde tiyatroların içinde sahneye atılmak üzere domates satılırdı; shakespeare'in hiçbir oyununda sahneye domates atılmamıştır. çünkü shakespeare izleyenleri oyununun başından sonuna kadar büyüleyip sahneye bağlama yeteneğine sahipti. hatta parası az olan insanları da ücretin yarısına sahnenin dibinde ayakta izlemelerine izin verirdi ve bu insanlar o kadar oyuna kaptırırlardı ki kendilerini salyaları sahneye akardı bundan dolayı oyuncular düşme tehlikesi yaşarlardı.
bu yıl ikinci dönem dersini alacak olmanın derin keyfi ve merakı içinde olduğum,
yazdığı zirilyon sağlam cümleden en iyilerinden biri şu olan büyük insan:
"Senin dudakların şarap gibi ve ben sarhoş olmak istiyorum."
Tanrı beni ilk başta sana kul yaptı, sonra
Keyfine el koymayı kurmamı yasak etti.
Ya da özlem duymamı hesaplı zamanlara;
Kölenim ya, boş vaktin olsun diye bekletti.
Ah, bırak katlanayım, el pençe divan: değer,
Senin özgürlüğünün tutuklu yokluğuna;
Her mihnete sabreder, her azara baş eğer,
incittin diye hiç suç yüklemez bile sana.
Sen nerde olursan ol, yetkin, güçlü, özgürsün;
Hâkimsin dilediğin gibi kendi vaktine:
Canın neyi isterse varsın o keyif sürsün,
Kendine suç işlersen kendin bağışla yine.
Beklemek cehennemdir, ama beklerim seni,
iyi kötü demeden, suçlamadan keyfini.
William Shakespeare
Sana önceden yazdığım dizeler yalan söylüyordu;
Seni bundan daha çok sevemem diyenler hani;
Ama o zamanlar aklım bir türlü almıyordu,
içimdeki alevin daha da parlak yanabileceğini.
Oysa zaman, kralların fermanını bile değiştirir,
Yeminler arasına girer, milyonlarca oyunuyla,
Kutsal güzelliği karartır, sivri niyetleri köreltir;
Nice dik başları değişimin çarkına uydurur sonunda;
Heyhat! Ben de zaman denen zorbanın korkusuyla,
'En çok şimdi seviyorum seni,' diyemez miyim;
Aşkımdan kuşku duymadığım, en emin olduğumda,
Geleceği unutup, o güne taç giydiremez miyim.
Aşk bir bebek olduğuna göre,
hayır, bunu diyemem,
Büyümesini sürdüren şeyi,
büyümüş gibi göremem.
Seve seve sahneye taşıdığım romeo ve juliet'i yazmıştır, yaşasaydı gel bize yazar ol diye peşinden koşturacağım nadir tiyatro senaryosu yazarlarındandır.
Ey sevgilim, nerelerde dolaşıyorsun böyle?
Geliyor seni candan seven aşığın dur onu dinle.
Elemi de, neşeyi de beste yapmış diline.
Uzaklaşma şirin yarim.
Yolculuklar, aşıkların buluşmasıyla nihayetlenir.
Her tanrı kulu bunu bilir.
Aşk nedir? Ahret demek değildir her halde.
Çınlamalıdır neşesi bu anın gene bu anın kahkahalarıyla
Çünkü ne olacağı yarının meçhulümüzdür hala,
Boş yere vakit geçirmekten artık yoktur bir salah:
Öyle ise gel öp beni, genç ve tatlı sevgilim,
Ömrü pek azdır gençliğin.