bugün

2005 Orange ödüllü kitap. türkçe'ye yeni çevirilen kitap epey sansasyonel.

linkte kitap hakkında yazarıyla yapılmış bir röportaj var;

http://www.hurriyet.com.tr/pazar/10655808.asp?gid=59
şaçmalayan bi yazarın kitabıdır. pek çok yayın evinde reddedilmesine rağmen ülkemizde çevirisi yapılmıştır.
(bkz: beklediğimiz kitap geldi)
tilda swinton'un başroluünde oldugu 2001 yılı gösterim filmi.
http://www.beyazperde.com...6/elestiriler-beyazperde/
(bkz: there is something about mary)
annelerin veya anne olmak isteyenlerin izlememesi gereken filmlerden...
yine de siz beni dinlemeyin, izleyin.
malum ortamlara düşmüş filmdir.
(bkz: two thumbs up)
take shelter ile bir olup psikolojimi yerle bir eden filmdir.
ismi, film boyunca, ebeveynlerin bir araya gelip kevin hakkında ciddi bir şey konuşmamış olmalarına ironik bir göndermedir.
romanını bilmemekle beraber, filmin vasatın üzerinde olduğunu söyleyebilirim. oyunculuklar ve detaylar da başarılı. 10 üzerinden 7.
izlemekte fayda var. zaman kaybı değil.
-we need to talk about kevin.
-anne vallaha kevine bir şey yapmadım önce o başlattı.
2011 yapımı isminden dolayı izlemediğim filmdir.
hayatınızdan 2 saate yakın bir zamanı çalan film.

öyle sıkıcı, öyle berbat. zamanı durdurmak istiyorsanız izleyebilirsiniz ama.
evlat olsa sevilmez denir ya.. hakikaten evlat olsa sevilmez.
çocuğunu pek de sevememiş bir annenin çocuğuyla ilişkilerini başarılı bir şekide anlatan film.

--spoiler--
ayrıca anne ne kadar doğal davranırsa, çocuğa kızarsa, tepki verirse çocuk anneye o kadar yaklaşıyor.
--spoiler--

müzikleri ve oyunculukları da oldukça güzeldir. ağır akan bir filmdir fakat karakterle özdeşleşip karakteri anlayabiliyorsunuz. izlenmesi tavsiye edilir.
parcalara bolen film.

vakte deger, izlemeye deger, muzikleri ise dinlemeye deger:

http://www.youtube.com/watch?v=IYedPmYVZQk&feature=g-hist

--spoiler--

daha uzun bir ismi olsaydi bu filmin "esini ve kizini olduren oglunu hala sevebilen bir anneyi anlayamamak" olmaliydi o isim.

--spoiler--
kullanılan ışıkla ve efektler yüzünden içi sıkan film.

güzel midir?

güzel.
film yavaş işlenilmesinden dolayı insanı her ne kadar sıksa da iyi filmdir.
kesinlikle zaman kaybı değil ve ders alınabilecek türden.
ilk başta bir şey anlamadığım, 5 oturuşta anca bitirebildiğim film. film bitince aslında güzel olduğunu, çok ince mesajlar vermeye çalıştığını farkediyorsunuz ama yine de filmin ilk yarısında sıkılmanızı engellemiyor.
sıkıcı ilerleyen bir film bu yüzden mutlaka bir arkadaşla ya da türeviyle izlenmeli. mesaj dolu gönderme dolu bir film. filmin sonundan etkilenmemeniz ve aklınızda kalan sorulara çıldırmamanız elde değil.
yürek burkan, ama aynı zamanda insanı buz kestiren bir film. Sabırsız biriyseniz sıkılmanız işten bile değil.
Başrollerde Ezra Miller'in oynadığı film. Kendisi bugün gay olduğunu açıklamış. http://www.out.com/entert...8/15/ezra-miller-im-queer
yönetmeni Lynne Ramsay' dir ve kişilik bölünmesi' ni konu alır.
Rahatsız film severlerin baş tacı filmlerinden biridir. Huzursuz eder.
dün gece yarısı "ne bitmez tatil oldu amk" şeklinde sıkılırken "dur bari bir film izleyeyim" diyerek buldum bu filmi. sigaramı yakmış, bu mental şölene dahil olmuştum. muazzam bir filmdi. 'donnie darko' tadında, amerikan klişelerini göze batırmadan işleyen harika bir psikoloji dersi niteliğindeydi. filmi izler izlemez kapıldığım duygular sözlükte ete kemiğe bürünsün istedim. ancak gözüm uzunca yazılmış bir kaç entrye takıldı; okudum. tüm yazarlar hesaplarını bir kaç saatliğine dünyanın önde gelen psikoloji profesörlerine devretmişçesine terimler havada uçuşuyordu. belki de ben gittikçe globalleşen dünyada çok geride kalmış, bir mağara adamı olmuştum. belli ki onlar 'kevin' iken ben 'küçük kız kardeş' olmuştum. oysa ki onlardan ne eksiğim vardı?! hemen daha önceden aşina olduğum 'sosyopatlık' terimi ile google'da bir kaç arama yaptım. wikipedia ve daha bir çok site sayesinde adeta beynime psikoloji akıyordu. yarın 'harvırd psikoloji bölümü ana bilim dalı başkanlığı'na adaylığımı koyabilirdim veya seri katiller üzerine yazacağım tez ile insanlık tarihine yön verebilirdim; ancak onun yerine güzel bir entry girmek için sözlüğe girdim.

psiko-analiz kokan, terimlerle sevişen entrymi tamamlamak üzereydim ki gürültülü bir 'dev omuz' darbesiyle kapının açıldığını duydum. içeri giren başındaki devasa fötr ile filmin yönetmeni Lynne Ramsay idi. Yarım yamalak taklit edebildiğim iskoç aksanımla kendisine şaşırdığımı belirtmek üzereyken araya girdi: "bırak ulan bu ayakları zırto. ne yediniz ulan şu sosyopatlığın ekmeğini. çoğunuz sinemaya meme ellemeye giden adamlarsınız. ben bile filmi çekerken bu kadar düşünmedim, ananıza babanıza el kaldırmayın diye iki sahne çektim, sizin burda girdiğiniz triplere bak. yok doğum öncesi sendrom, yok depresif manipülasyon. sanki bana bir freud, bir pavlov'sunuz avunakoyim." dedi ve beni omzuyla kenara ittirerek entrymin psikoloji içeren bölümlerini sildi. o, hışımla evden çıkarken şaşkındım. şaşkınlığı üzerimden atar atmaz bilgisayarımın ekranına baktım. bir kaç saniye önce, liselilerin "psikoloji nedir, psikoloji dönem ödevi" aramalarında önemli bir kaynak olacak olan entrym adeta bir 'sinema çıkışı tuğçe yorumu'na dönüşmüştü. entrymden geriye kalan sözcükler şunlar idi, şaşkındım:

"abi iyi güzel film ama pek bi bok anlamadım, bi bok anlamadığım için bol keseden yuvarlayarak anlamış görünümü elde edebiliyorum. hem bu sayede tam bir 'boş zamanlarında psikoloji ile ilgilenen' oluyorum. burdan da kolpaçino bomba'nın dvdsini alıp evde izleyeceğim."

özet: ciddi anlamda düşündüren, güzel işlenmiş bir filmdir. oyunculuklar son derece iyidir. bu işten ciddi anlayanlar için çok derin psikolojik analizler barındıran bir filmdir. güzelce gerilerek izleyebileceğiniz bir mental şölendir. izleyin. 8/10
psikopat olunmaz psikopat doğulur, ana gibi yar bağdat gibi diyar olmaz, evlat olsa sevilmez vb cümleleri kurdurtmuş garip film.

everyday şarkısıyla beni tanıştırdığı için teşekkürüborç bilirim.
o babayın amına koyum kevın. öyle baba olursa böyle evlat çıkar mk.