bugün

kayıp gitmiş bir eski zamanı geri getirebileceğine ya da hiç olamamış bir hayalin gerçekleşebileceğine inanma romantikliği... hemen akabinde kendine kızma eylemi'nin gerçekleşmesi de iş değildir...en yakın ayna'ya gidilir, bir cesaret toplanır ve gözgöze gelindiği an bir sövüş ister artık o gözler; "ne diyim lan ben sana, hayat seni bildiği gibi yapsın"... konu bu değil ama...
uzanıp hayallere dokunurum sanmak...konu bu..o an'dır önemli olan..umudun an'ıldığı o an..şapşal bir hayalperestlik açar dimağ'ın kapısını, buyur abi geç içeri der ve dalınır hayale, gözler kapanır, ne isteniliyorsa o düşlenir, sonra çıkar o her neyse ve gelir, el uzatılır, bu sefer dokunuyorum sanki, evet, gözlerim kapalıyken nerden cıktı bu masmavi gökyüzü, burnum sigara kokusundan başka bi koku almazken nerden cıktı bu saç kokusu, nerden çıktı bu bembeyaz eller, nerden çıktı bu iki kelam , nerden çıktı? ....hayal'e dokunuyorum,,, sanki, geri geldi o, bizi kandırmışlar yıllardır, zaman geriye dönderilebiliyormuş...hayallere dokunulabiliyormuş...dokunulabiliyormuş... dokunulabiliyormuş...dokunulabiliyormuş...dokunulabiliyormuşşşşş...sandım...

şşşşşşşşşşşşşşş...sukunet....ayna nerde? konu bu değil ama...

olsun, düş'üncesi güzel...o an'ın...uzansam hayallere dokunurum, sandım!..konu bu...

eklenti: "uzansam hayallere dokunurum sandım" cümlesi 110'un özledim senisinde geçer, deler de geçer hem de...