"soykırım oldu yeaa" demeyen yazardır. dedikleri çarpıtılmamalı ve lafları cımbızla alınıp alay konusu edilmeye çalışılmamalıdır. kaldı ki yeri geliyor suçun alasını işleyen pkk'yı da eleştiriyoruz. sözlük güncel siyaset yapma veya herkese belli şeyleri zorla söyletme platformu değildir. gözünü kan bürümüş insanlık suçu kışkırtıcısı olmaktansa, kadın-çocuk demeden insanların tartışmalı yorumlar uğruna öldürülmesini, eziyete uğratılmasını savunmaktansa "sevgi pıtırcığı" olmayı da onlarca kez yeğlerim. ayrıca tarafıma "başbakana yalakalık yapma" ithamı getiren o entryde asıl eleştirilen başbakanın bu konuları demagoji amaçlı olarak gündeme getirmiş olmasıdır. kaldı ki tarih merakım da başbakan beyanat verdikçe "aaa?" diye bir şeyleri öğrenme düzeyinde değildir. kafadan çakma amaçlı olarak okunmazsa ne denmek istediği daha kolay anlaşılacaktır. yoksa derdimiz polemikse sabahtan akşama sözlükte havanda su döveriz, kimseye de 5 kuruş faydası olmaz.
dersim olayları ile ilgili neler yazdığım da ilgili başlıklardan gidilip açılır okunur. ama genel olarak söylersem, orada bir isyan yaşandığını, devletin bu duruma müdahale etmesinin normal olduğunu, öte yandan isyan bastırılırken orada ölen (ve sonradan sürülen) insan sayısının bu tarz bir olay için, devletin resmi rakamları baz alındığında bile çok fazla olduğunu düşünüyorum. yani bir orantısız güç kullanımı olduğu anlaşılıyor. hiçbir entrymde de bunu soykırım olarak nitelemedim, kaldı ki o zamanki devlet yetkililerine de empatiyle yaklaşmak gerektiğini de yer yer vurguladım.
saldırıya uğramış yazardır. bir şehre saldırdığınız zaman o şehirdekiler saldıranların ne kadar ince üsluplu, gönül adamı olduğuna değil, üzerlerine saldırdığına bakarlar. insanlara taş atarken "ben, üslubum, kalemim" edebiyatı yapmak abes kaçar. kendiniz bar bar bağırırken "benim güzel müziğimi duymuyorlar ki" edebiyatı yapamazsınız.
benim, yazdıklarımla değil, diğer yazarların nick altına abanarak prim yaptığımı zanneden yazar. hiçbir zaman böyle olmadım. düşüncelerimi ve görüşlerimi doğru bir dille aktardım. beğenmediğimi eleştirdim, beğendiğimi övdüm. katılan katılır, katılmayan katılmaz, o ayrı.
zaten üslubuma ve kalemime biraz göz atsaydı, yanlış düşündüğünün farkına elbet varırdı.
5-6 yaşlarındayım. bir amcamız var, uzaktan akraba, şakacı oldukça. beni her gördüğünde farklı bir isimle sesleniyor. "ooo ahmet naber yaa?", "vaay mehmet nasılsın neler yapıyorsun?" vs. her seferinde deliriyorum sinirden, "benim adım ahmet değil, mehmet değil" diye yırtınıyorum. amca da gülmekten katılıyor, eğleniyor kendince. annem bir gün çekti kenara beni, "oğlum" dedi, "sen kızıp sinirlendikçe o devam edecek, eğer buna bir son vermek istiyorsan aynı şekilde karşılık ver, iyiyim ali rıza amca, sağol murtaza amca de, kızdığını belli etme" dedi. denedim, çalıştı. her seferinde bu yönteme başvurdum. amca bir süre sonra o tadı alamayınca vazgeçti benimle uğraşmaktan. vay be. 25 yıl olmuş neredeyse hala aklımda.
neden anlattım bunu? belli aslında. usualsuspects'e de düzenli olarak bir takılma hali mevcut. eleştiriliyor, çeşitli şakalar, komiklikler tertipleniyor... bir yerde haklılar aslında. gerçekten çok ve formata aykırı şekilde bakınız veriyor. görüldüğü, gammazlandığı zaman siliniyor. geçenlerde gözlerimin önünde 30'a yakın bakınızı silindi. yazar da farkında bu durumun. bir kez olsun çıkıp "vay benim entrylerim neden siliniyor?" diyerek isyan ettiğini görmedim. farkında ama vazgeçmiyor. demek ki böyle eğleniyor diyorum kendi kendime. yanılmıyorsam benzer yönde kendisine ait ifadeler de mevcut.
çift yönlü bir yazar arkadaşımız bunun yanında. pek yakında 20.000'e ulaşacak entry sayısıyla dikkat çekiyor. bu yazarın sayısız bilgi içerikli, tespite dayalı, yorum odaklı formata uygun ve sözlüğe oldukça faydalı entry'si var. asla yadsınamaz.
sıkıntı şurda. eleştiriye tahammülü yok. olumsuz bir entry gördüğünde anında nick altından cevap veriyor, karşı tarafın nick altına gidiyor. bunları yaparken de belli bir olgunluğa sahip olduğu verdiği karşılıklardan çok net bir şekilde göze çarpıyor. ancak bu haliyle üzerine gidilmesine de yelken açıyor diye düşünüyorum. önemsediğini çok belli ediyor. hani böyle devamlı kızdırılıp tepki verince gülünen tatlı amcalar olur. onlara takılmak çok zevklidir. bu şekilde tepki vermeye devam ettiği müddetçe diğer arkadaşların vazgeçeceğini sanmıyorum.
sözlükte yazıyorsak, her türlü eleştiriye açık olmamız gerekir. tahammül eşiğimiz de biraz yüksek olursa tadından yenmez.
umarım bu yazdıklarıma alınmaz, nick altıma ağlama melis yazmaz çünkü böyle şeylere gerek yok mike. zira gülümseyerek yazdım bu yazıyı.
çiftenin tek başına ağlaması yetmemiş anlaşılan ekip olarak ağlamaya başlamışlar. ağlayın güzellerim açılırsınız. artılar bana, ağlamak size, ne yaparsınız. karma yükseltmek elalemin nick altını taciz edip "ay ne kötü yazar buuu" yapmayla olmuyor. biraz oturup kafa yormanız, bilgi içerikli başlık açmanız falan da gerekebiliyor tabii.
günde en az 20-30 başlığın herbirine ayrı ayrı yazdığı ''böyle şeylere gerek yok mike'' bakınızını her gördüğümde kahkaha atıyorum, duvarları tekmeliyorum, halılara işiyorum, paspaslara sıçıyorum. bazen oturup da ''lan ben niye böyle güzel şeyler yazamıyorum'' diye düşünüyorum.
eksi oy alma potansiyeli bulunan başlıklarımı sözlüğün derinliklerinden bulup uplayan; aynı başlığa, başka entry'ler girilince de entry'sini silen yazar.
ahaha.
böyle uğraşlar derdindeki yazara ne denir ki, bilemedim.
gel lan gel. al şu 100 tl'yi, 50 tane şuku, bana da bi marlboro light al. eheh.
ırkçıları psikolojik bunalıma soktuğu anlaşılan yazar. ayrıca ün yapmaya çalışan bazı kifayetsiz yazarları külliyatında literatür araştırması yapmaya istemdışı olarak sevketmesi ve söz konusu yazarları bu çabaları sonunda nickaltında 1 sayfaya yakın entrylerle ağlatması istemeyerek yol açtığı vaziyetlerdendir maalesef.