- nerdesin sen meliha ya!
+ burdayım...
- ne bu şimdi hem pusula yazıyorsun hem gelmiyorsun...
+ geldim...
- ya bir saattir ağaç ettin beni burada! elim yüzüm dondu şu halime bak! olmaz böyle şey, allah allah! insan bir saat bekletilir mi meliha ya?
+ben seni 20 sene bekledim samim. hani diyosun ya niye böyle sinirlisin; özür dilemeyince afra tafra yapıyorsun...
- ya tafra değil de...
+ bak, bir saat bekleyince ne hale geldin? yağmurda, çamurda, bayramda seyranda, milletin düğününde ben seni yirmi sene işte böyle bekledim!
çemberimde gül oya.
feriha ile hasan boğaz'da bir bankta otururlar.
feriha iki parmağıyla istanbul'u gösterir.
f: bak, şehir iki parmağımın arasında. şimdi bana bak. ne kadarım?
h: kocaman.
"annemin bakışı buğulu, sesi hüzünlü, gülüşü buruktu. huzursuzdu. bunun sebebini anlayabilmem için büyüyene kadar beklemem gerekti. birbirine eşit olanlar birbirlerine iyilik yapmazlar. eşitler zorda kaldıkları zaman birbirleriyle dayanışmaya girerler. birine iyilik yapmak ondan üstün olduğunu göstermek demektir. bunun için iyilik kabul etmek zorunda kalan herkesin yüreğinde bir ezilme olur. herkesin eşit olduğu bir dünyada yaşasaydık kimsenin kimseye iyilik yapmasına gerek kalmazdı. çünkü kimse diğerinden üstün ya da aşağı olmazdı. o zaman annemin bakışı güneşli, sesi cıvıltılı, gülüşü çıngıraklı olurdu." *