Çünkü bir kelimeyi"yanlış" (aslında yanlış değil anadili ingilizce olanlardan farklı) telaffuz edince hemen bi malın kendince dalga geçmesi.
Başka ülkeden insanlar gelip bizim gibi konuşamadığında, hatta semelerce bilerek konuşmalarını bozuk olarak devam ettirdiklerinde samimi buluyoruz ama?
Kompleksliyiz yani.
zaman zaman kime ingilizce öğrettiysem veya yardım ettiysem "özgüveni" her zaman kaale alırım.
çalışma arkadaşlarım vs derken gözlemlediğim şey şu...
kısa kısa küçük cümleler kurarak başlamak. bunu yapan çok gördüm ve bu da onların kimi açıklarını kapatıyor. bu aynı zamanda konuşan kişiye söylediği şey anlaşıldığı için bir özgüven veriyor.
aslında öğrencilere her hafta 1 kalıp cümle ve 10ar kelime öğretseler bu iş tamam. bu kadar yılda öğretilen dil 2 ya da 3e kadar bile çıkabilir. bana göre temel sebep eğitimin güncellenmemesinden.
türk insanının satın alma gücünün zayıflığı ve pasaportunun değersizlığı sebebiyle yurtdışına çıkamaması ve pratik yapma şansıda bulamaması bence en büyük sebep.
Alfabelerindeki 29 harfin bile hakkını veremeyen ezik insanlar nasıl yabancı dil öğrenebilir ki. Ha geçmişte hiç sömürge olmamışız kimse bize dilini dayatmamış hindistan pakistan gibi. Bunun da etkisi var.
Tüm öğrenim hayatı boyunca birçok ders görüp öğrenememek bence kişilerin değil sistemin ve o sistemde görev alan öğretmenlerin beceriksizliğidir.
Senelerce sözde bilir kişilerin o öyle telafuz edilmez o öyle kullanılmaz dediklerinden mütevellit insanlar bildikleri halde pratikte çenkinip bildiğini uygulayamamaktadırlar. Bu da gramerin değil pratikte öz güven sağlanması gerektiğini gösterir.
Bir kelimeyi yanlış söyleyince ingilizce bilmeyen lavuk bile dalga geçmeye kalkıyor. bu da insanların özgüvenini kırıyor.
biraz gayret etsek doğrusuyla yanlışıyla hintlilerden daha iyi ingilizce konuşuruz.
amerika'dan dönen hocam şöyle bir tecrübesini aktarmıştı: amerika'da amerikalılarla konuşurken yanlış telaffuz yaptığımda "şunu mu demek istedin?" diye yardımcı oluyorlardı. ama amerikalı olmayan bir kasiyere sipariş verirken yanlış telaffuz yaptığımda doğrusunu söyleyene kadar uğraştırıyorlar demişti.
işin özü: bizimkilerin girdiği telaffuz tribiyle amerika'daki sığınmacıların veya sonradan vatandaşlık alanların tribi ortak.
Türkçe ağızla ingilizce ağız aynı değil ayrıca türkçe gibi zengin dili olan biri için ingilizce tarzancadan hallice birşey.türkçe dediğin dil ki anadolu türkçesinden bahsediyorum grameri zengin kelime haznesi oldukca zengin arapça ve farsça gibi dillerle harmanlanmış alfabemiz bile konuşma dilimize yetmiyor o derece zengin bir dilimiz varken imgilizce bize garip geliyor o yüzden öğrenemiyoruz.
ingilizceyi "ders" olarak, "başarısız olunabilecek" birşey olarak görüldüğü için başarısız olunuyor. Standart şekilde hayatına yabancı dilleri alan insanlar zaten rahat bir şekilde öğreniyor. Bizim ülkece en büyük derdimiz baskı.
Türkçe dersi var. Okul hayatı için ilkokul 1'den üniversitenin bilmem kaçıncı sınıfına kadar görüyorsun. Ondan sonra "sittin sene" demek yerine "siktim sene" diyorsun mesela. Aklıma geldi bu da. Bunu diye makine mühendisliğini bölüm birincisi olarak bitiren bir arkadaştı. Ev arkadaşımdı zamanında. Dalga geçiyor sanıyordum ama doğrusunun "siktim sene" olduğunu sanıyormuş. Aklıma gelmişken anlatayım dedim.
yabancı dil, beynimizin sağ beyin lobuyla öğrenilir, yani dinleyerek. Fakat bu dinleme işine göz eşlik etmelidir. Yani dinlediğiniz her şeyin resmini görerek, zihninizde olay-sembol (resim) bağlantısını kurmanız gerekir. Bunun için en iyi yol bol bol alt yazılı film izlemektir. filmi önce türkçe alt yazıyla, sonra ingilizce alt yazıyla en son da alt yazısız sadece ingilizce dinleyerek kulağınızı ve gözünüzü dile alıştırmanız gerekir. Bu yabancı dilin zihninizde temelini oluşturur. Temelini iyi atarsanız daha sonra iyi okuyabilir, iyi yazabilir ve iyi konuşabilirsiniz. Sağ beynimiz aktif bir şekilde yabancı dile çok sık maruz kaldığında (yani artık duyduğunuz ve gördüğünüz şeyler rüyalarınıza girmeye başladığında) beyninizde türkçeden başka yeni bir 'dil yolu' (belki şimdilik patika demek lazım) açmış olursunuz. Bu patikayı yavaş yavaş genişletip, düzeltmeli, asfalt atmalısınız. Dil yoluna asfalt atmak demek 'şarkı' ile olur. Sürekli şarkı dinlemelisiniz, çocuklar için olan çizgi filmleri (ana okulu çocuğundan ilk okul ve ortaokul çocuğunun izlediği çizgi filmlere kadar) hepsini bitirmelisiniz. Çizgi filmlerde kelime tekrarları, şarkılar, kısa hikayeler vs. daha çok vardır. Alt yazısız bunları dinleyerek sağ beyninizin 'dil patikasını' genişletebilirsiniz. Burada en kritik nokta, her türkçe konuştuğunuzda ingilizce dilinin gerileyeceğini, patikanın bozulacağını bilmenizdir. en küçük dil geçişlerinde bile yol hemen bozulur, çünkü türkçenin yolu geniş ve ferahtır. Beyin kolayı, stresi az olanı seçmeye bayılır, çok sever. O nedenle eğlenceli bir şekilde dinlemelisiniz. Ne kadar süre dinleyeceksiniz peki? Basit seviyede konuşma için en az 3 yıl. yani 3 yaşına gelmiş ingiliz bir bebek kadar diliniz gelişmiş olacak. 6 yıl dinlerseniz 6 yaşına gelmiş bir çocuk kadar dile hakim olacaksınız. 10 yıl dinlerseniz yine o kadar...yani iyi telaffuz için gece gündüz demeden en az 10 yıl (türkçenin geriletmelerini hesaba katmazsak) dinlemek gerekiyor. anca o zaman ingilizceyi akıcı bir şekilde konuşmaya başlarsınız. konuşma alanı beynimizde sol yarı küresinde. yani sağ beyinle dinlediğimiz ve dili 'sembollerle' zihnimize kazıdığımızda sol beynin konuşma alanı faaliyete o zaman geçiyor.Sol beyinde broca alanına gelen sembolik kavramlar 'söze' dönüşüyor ve insanlar konuşmaya başlıyor. çünkü zaten alfabenin kendisi de semboldür, sesin sembolüdür. 10 yıl dedik ya, eğer hikaye okur (ama you tube'dan takip ederek, yani sembolleri zihninize yanlış kodlamadan), ingilizce defter tutar bir de basit seviyede ingilizceden türkçeye türkçeden ingilizceye çeviri yaparsanız öğrenme sürecine hız katmış olursunuz. ingilizceden türkçeye çeviri iyidir ama asıl iyi olan türkçeden ingilizceye çeviridir. türkçeden ingilizceye çeviri yaptığınızda aslında zihninizde olan türkçe asfalt yolunu ingilizcenin hizmetine vermiş olursunuz.
Şimdi imkanlar çok gelişti, artık youtube'da sınırsız 'dinleme' imkanına sahipsiniz. kolay gelsin.