20 yıl önce gelişmekte olan ülkeler kategorisinden çıkıp gerilemekte olan ülkeler kategorisine girdik.
şu an ülke olarak geldiğimiz nokta gerilemiş ülkeler kategorisindedir.
ülke gerilemiş, insanları da gerilmiş vaziyette.
tartışma kültürümüzü bu gerilemeyle kaybettiğimiz için en ufak bir anlaşmazlıkta birbirimizin gırtlağına çöküyoruz.
ingiliz deyimi olan "iki türk bir araya geldiğinde devlet kurar, iki yahudi bir araya geldiğinde şirket kurar" sözünde anlatılmak istenen olgu akla gelirse...
neyse ki insanlarımızda (kendini türk olarak tanımlayanlar) genetik devlet ve millet olma refleksi ile şimdilik bu gerileme millet olarak çöküşe engel oluyor.
bu yaşadığımız toplumsal erozyon ve dejenerasyonda ülkenin yaşadığı gerilemenin sonucu olarak yaşanacak toplumsal çöküş ne kadar engellenir?
asıl sorulması ve korkulması gereken de bu.
devletin gerilemesi telafi edilebilir ama toplumun çöküşü telafi edilemez ve geri döndürülemez.
türkiye cumhuriyetinde ne sokaktaki insan ne de idareci konumunda olan sorumlu insanlar ne de bilimsel akademik sıfat taşıyanı-eğitimli donanımlı insanları, üniversiteleri, okulları, kurumları bu gerçeğin farkında.
türkiye; karadeniz, urfa, maraş kafalı insanlardan temizlenmediği sürece bok içinde yüzmeye devam eder.
türkiye, mısır olur. pakistan olur, iran olur. her şey olur. kimse de bir şey demez. bu da benim son zamanlardaki tespitim.
ülkede düşük seviyeli görülen bazı güruhlar var. ağrılılar, diyarbakırlılar, hakkarililer, elazığlılar, adanalılar, osmaniyeliler vs. çoğaltılabilir.
değil. gerçekten değil.
bu ülkenin sorunu, bu urfa kafalı, karadeniz kafalı, maraş kafalı bağnaz, gerizekalı, para ve güç kimdeyse ben oraya koşarımcı, allah sözde köy kurnazlığı vermiş başka da bir sik vermemiş, dünyaya ayak uyduramayan rezil insanlar.