Yaşanılan Kırım savaşı, rus savaşı, balkan savaşları, 1. dünya savaşı ve nihayet 2.dünya savaşı nedeniyle kahve miktarı gün geçtikçe azalmak zorunda kalmış ve zamanla kıvamı tutturmak için su miktarı da azalan 2 "hüpte" içilip bitirilen ve haz kısmı dipteki fallara kalmış kafeinli, fincanlı içecek. Sıvı ve katı kısmında mecburen yapılmış bu kısıtlama nedeniyle içen insan ikram edene ziyade olsun diyerek umutsuz bir temennide bulunur.
Şeker miktarı opsiyonel olup yine aynı imkansızlıklardan dolayı şekerli içen kimse ayıplanır. Kalabalıkta orta şekerli içmek kibarlık göstergesidir. böylelikle kahve yapan kişiye ilave zahmet verilmez. bu yönüyle asildir. Kişinin başkası için kendi zevklerinden vazgeçme gösterisidir, nefis terbiyesidir bir yanıyla.
Köpüklü olmalıdır. Köpüğün üretiliş şekli kişi karakteriyle ilgilidir. karıştır, dök, karıştır sistemiyle elde edilebileceği gibi tükrük ile de elde edilebilir. Emek ve iğrençlik arasındaki ince çizginin görüldüğü öenemli eylemlerden birdir bu.
Kız istemelerde törenin en önemli parçasıdır. Oğlanın kahvesine tuz atılarak içirilme alışkanlığı "işte dostum evlilik bu, kahve bile tuzlu sen bir de menemenleri düşün bundan sonra" mesajını vermektedir. Üstelik er kişinin ben az tuzlu yok efendim orta tuzlu deme hakkı bile yoktur. Ta yemenden gelen içeceğin bile hatun kişi tarafından er kişiye bu şekilde hazırlanışı "beni böyle sev seveceksen, olduğum gibi göreceksen" mesajından ziyade "bu içtiğin bir fincan kahve ile sana gürültülü patırtılı kırk yıl vadediyorum" mesajını vermektedir. Böyleikle aşkın şarabının kekremsi tadı yerini yeni bir tada bırakmaktadır.
türk kahvesi bir kültürdür. tarihimizde de çok önemli bir yere sahiptir. hatta osmanlı da sarayda kahve servisi 4-5 kişiyle yapılmaktaymış. güzel pişirildiğinde inanılmaz bir lezzeti sunar. kızgın köze gömülen cezvede ağır ağır pişine makbul olduğu gibi, fincan da pişirenler de vardır. damla sakızlı türk kahvesi de denemeye değerdir. kültürümüzün önemli öğesi olan Türk kahvesinin, nescafe krallığının içinde boğulmasını engellemek kahvesever her Türk gencinin görevidir.
sade maden suyu ile harika ikili oluşturan içecek.
sade içenler için yanında 2-3 tane lokum tadını daha mükemmel hale getirmektedir. çikolata ile içilecekse bitter çikolata tavsiye edilir. pişerken içine biraz tarçın atınca çok daha mükemmel kokulu ve yumuşak içimli bir hale gelmektedir.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 1543'te, Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen'de içtiği ve çok sevdiği kahveyi istanbul'a getirdi.
Kahve, kısa zamanda itibarlı bir içecek olarak saray mutfağında yerini aldı ve büyük ilgi gördü. Saray görevleri arasına "kahvecibaşı" adında bir de rütbe eklendi. Padişahın ya da bağlı olduğu devlet büyüğünün kahvesini pişirmekle görevli olan kahvecibaşı, sadık ve sır tutmasını bilenler arasından seçilirdi. Osmanlı tarihinde kahvecibaşılıktan sadrazamlığa yükselenlere bile rastlandı.
Türkler tarafından bulunan yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve, güğüm ve cezvelerde pişirilerek Türk Kahvesi adını aldı.
ilk olarak Tahtakale'de açılan ve tüm şehre hızla yayılan kahvehaneler sayesinde halk kahveyle tanıştı. Günün her saati kitap ve güzel yazıların okunduğu, satranç ve tavlanın oynandığı, şiir ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahvehaneler ve kahve kültürü dönemin sosyal hayatına damgasını vurdu.
kahve makinasına yapacagınız kişi kadar kahve konulur orta şekerli ise 1 adet kup şeker atılır eğer şekerli istenirse 2 adet atılır kahve kişi başı 1 fincan su koyulur. elektrikli alet pirize sokulur anında karıştırılır plastik kaşıkla hokka gibi köpüğü olur bir kısmı fişten çekilip fincana dökülür diğer kısmı birazcık daha kaynatılır .kalan kısmını döküldükten sonra yanında bir bardak su ile ve çikolata ya da lokum ile servıs edilir. afiyet olsun.
herhangi bir elektrikli türk kahvesi robotu olan firmanın elektrikli cezvesi alınır. mesela arzum, arçelik gibi.zaten içinde tarifler yazmaktadır. hatta arzum şimdi köpüren fakat taşmayanını piyasaya sürmüş. sensörlü cezve sanırım.
1. fincan başına bir tatlı kaşığı türk kahvesi ve iki kesmeşeker cezvenin içine atılır.
2. Cezveye bir kahve fincanı ölçüsünde su koyulur.
3. Cezve ocağımızın en küçük bölmesine koyulur.
4. Ocak en düşük kademede ateşlenir.
5. Kahve, şeker, su üçlüsü karıştırılır.
6. Yaklaşık 5 dakika sonra kahve köpük yapmaya başlar. Bu köpükten faydalanmak için fincanın yarısına kahve boşaltılır.
7. Cezvenin içinde kalan kahve için ocak sonuna kadar açılır ve kahvenin yeniden ve hızlıca köpük yapması sağlanır. Bu aşamadan sonra kalan kahvede fincana dökülür.
8. Yanına 1 uzun malbora yakılır ve afiyetle içilir.
evvela sözlükteki milliyetçilerden izin alınır, türk kelimesi geçen her şeyde kendilerini yetkili sandıkları için, sormak ve onay almak mecburidir.
-abi, pardon, haddim olmayarak bir türk kahvesi pişirmek istiyorum, müsadeniz var mı? destur verir misiniz?
şeklinde izin alındıktan sonra, bu sefer de, sözlükteki, türk kelimesini her duyduklarında, milliyetçi ve faşist yaftalarını adamın alnına çaaat diye konduran abilerden izin almanız gerekir.
-güzel abilerim, izniniz olursa ben bir türk kahvesi pişirmek istiyorum, kahvenin adı bu, yoksa herhangi bir art niyet yok, yanlış anlamazsanız sevinirim, yoksa ben ingiliz kahvesi de içiyorum emin olun.
diyerek onlardan da izin alınır ve ocağın altı yakılır, ocak dedimse celallenmeyin hemen, gaz ocağı, yemek pişirmeye yarayan alet canım, heh işte o yakılır, sonra üzerine cezve konur, içine kaç fincan kahve gerekliyse, o kadar su konur,
konur dedimse: kzıılay'daki konur değil yahu, 'koymak' anlamında yani, sonra içine fincan başı, bir kaşık kahve eklenir, şeker oranı da; fincan sayısına ve içecek kişilerin isteklerine göre değişir, sonra kaynayana kadar karıştırılır, böyledir, zordur bu işler, o yüzden kırk yıl hatırı vardır...
herşeyden önce bol keyifdir.
güzel bir türk kahvesi yapıp annenizle karşılıklı içmek oldukça keyif vericidir.
bir de sınav zamanları içmekte oldukça fayda vardır.inanılmaz açılırsınız kendinize gelirsiniz..!*
günde 2 fincan içmezsem olmassa olmazım, mmm kokusuna hayran olduğum, şekerlisine bayıldığım yanında bir de çikolata oldu mu yeme de yanında yat dediğim, telvesini kaşıkla, kaşık yoksa parmaklayıp yediğim en muhteşemimdir.
kahvenin tohumu brezilya'dan geldiğine göre türk kahvesi diye bir şey olamaz. bir şeyin bir ülkeye mal edilebilmesi için, içinde kullanılan her şeyin o ülkeden temin edilmiş olması gerekir. içindeki ufacık bir maddeyi başka bir ülkeden alıp tamamen kendi adetlerimize, damak zevkimize, lezzetimize göre hazırlasak da o artık bizim mutfağımıza ait değildir nitekim. e hal böyleyken ana maddesi bile yurt dışından gelen bir şey nasıl olur da türk mutfağına dahil olur?
yanında bir de sigara yakılan ve keyifle içilen kahvedir. son yudum da içilip son nefes çekildikten sonra atatürk'e bir fatiha okunur, resminden sigarayı silen zihniyete de bela.
köpüklü olması için ateşe koymadan kahveyi karıştırın. sonra ocaga kısık ateşte açın. ahanda size bol köpüklü kahve. görücüler kesin alırlar, evde kalmazsınız. benden söylemesi.