çağdaş eğitim; bilimsel düşünceden beslenmeli; özgür düşünceyi yaratmayı amaçlamalıdır... Böyle bir eğitim sistemi de ancak hür bir ortamda uygulanabilir. Öncelikle bu durum sağlanmalı, daha sonra da ezbercilik terk edilmelidir. Geçmişin birikimi yeni kuşaklara aktarılmalı ve kitaplar bunu sağlamak için kaynak olarak kullanmalıdır. Eğitim, bütün vatandaşlara yönelmeli ayrıca fırsat eşitliğine dayanmalıdır.
tam anlamıyla berbat bir sistemdir.her sene değişebilir,saçma sapan sınavlar araya sokulur,öğrenciler hiç düşünülmez.
sadece öğrenci milletini bezdirmek için yapılan dünyadaki en berbat sistemdir
bir türlü bir sisteme oturamayan, yıldırıcı, köreltici, boş idealar bütünü...
ya bu deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin... peki ya devenin sizi gütme durumu?
türk eğitim sistemi diye birşey yoktur, türk eğitim randomu vardır, ingilizceye önem verilir sonra bu eğitimi alan çocuklar oraya buraya sistem yerine random yazar dalga geçerler **, ama random okuduk be sözlük, random bitirdik random bi iş bulacaz.
insanın en büyük yanılgısıdır. türk insanı da cehaletinin en büyük sorumlusunu eğitim sistemi olarak görür.
arkadaşlar, örgün eğitim, meslek eğitimi olsun hatta ve hatta akademileri de katabilirsiniz içine. eğitim sistemi size birşey vermez. onu yorumlayıp kendi bilgimizi edinip harmanlamamız gerekiyor.
eğitim sisteminin temel amacı kalifiye işçi sınıfı yaratmaktır. buna itirazı olan varsa sonuna kadar tartışmaya hazırım. sizce bilgiyi, bakış açısını ve yorumlama gücünü verecek bir eğitim kurumu var mı? dünyanın hangi yönetimi zeki ve muhalif bir halk arzu ediyor olabilir?
eğitim sistemi bir manipülasyon oyuncağıdır. size taraflı bilgi verir, kafanızı ezbere genel kültür çöpleriyle doldurur ve kafanızı çalışma hayatınız için lazım olan teknik bilgilerle (ki bu alanda bile çoğu zaman yetersizdir) büyük bir çöp yığınına dönüştürür.
akademik eğitim almış,kariyer basamaklarını tırmanmış ve refah yaşam düzeyine ulaşmış bir insan eğitim sistemine sövüyorsa bu eğitim sisteminin başarısıdır. çünkü kendini yetiştiremeyen, dış kaynaklardan beslenemeyen, eleştiremeyen, bulduğu avuçtan yiyip ancak avuca sövebilen bir toplum yapısını oluşturmuştur.
amerikan halkının duyarsızlığı, avrupa'nın benmerkeziyetçiliği de bu başarılı eğitim sisteminin bir ürünüdür.
fark mı istiyorsun? farkını ortaya koy. kitap oku, çalış, paylaş, araştır, gez, dolaş.
bunları yapmazsan akvaryumdan çıkıp denizde yüzmen zor. ancak akvaryum motoruna söversin. eğitim sistemi...
xy kromozuna sahip bir türk vatandaşının tahsilini istediği gibi tamamlayamadan askere erken gitmesinin sebebi. ortaokul, lise ve üniversiteyi yurtdışında bitirmiş insanlara, vatandaşları oldukları ülkenin üniversitelerinde, istedikleri branşta, istedikleri dilde yüksek lisans imkanı sağlayamayan, geri kalmış, çağdışı eğitim sistemidir. koskoca ülkede istediğiniz branşta ve dilde eğitim yapma imkanınız samanlıkta iğne bulmaktan çok daha zor.
kim ne derse desin, tek kelimeyle berbattır.
türk gençleri geleceğin psikopatı olarak yetişmektedir, yarış atı kıvamındadır her biri.
kimi ya sorularla boğuşur, kafayı yer, kimi s.kine takmaz derslerini, sallar.
orta öğrenci halleri nadirdir.
sınavdan sınava koşar durursunuz. ortaokul biter lgs(bizim zamanımızda), lise biter haydee öss, üniversite biter yok kpss, yok tus vs.
bir de iki yıllık yüksek okullar var, onlara da dgs midir nedir, ondan.
şimdi de sbs çıktı. ortaokulda okuyan öğrenciler her sene sonunda bu kıytırık sınav sistemine sokulmaktadır.
gençleri çıldırtan tüm büyüklerimizin ellerinden öpüyorum ben.
örneğin, ilkokulda öğrenciler neden birörnek giyiniyorlar? okulu bitirdikten sonra asker olacakları için mi? yoksa aralarında hiçbir ayrım bulunmadığını tanıtlamak için mi? evet, öğrenciler bir arada aynı öğrenimi, aynı öğretmenden görüyorlardı, ama bu onların ille birbirlerine benzemelerini gerektirmezdi hiç de. çünkü akşam oldu mu kendi evlerine gidiyorlardı ve bu evlerdeki sofralar hiç de benzer değildi. yoksa bu gibi büyük ayrımların örtülmesi için bulunmuş bir umar mıydı birörnek giyim? bunun gibi, okulca bir yere gidilirken neden sıraya giriliyordu? boy sırasına neden bunca önem veriliyor ve kısa boylular neden öne alınıyordu? bu sorulara verilecek "düzenli sıralanma", "düzenli yürüyüş" gibi yanıtlar, daha başka sorulara yol açacak nitelikteydi: yararı neydi düzenli sıralanmanın ve düzenli yürümenin? eğer böyle bir yarar sözkonusu ise, büyükler işlerine gider ve evlerine dönerken neden sıraya girmiyorlardı? bir tür çocuk terbiyesi sorunu muydu bu? böyle bir terbiyenin yararlı olduğunu, ya da olacağını kim söylemişti? doğru muydu bakalım bu söz? kimse bir şey bilmiyordu.
ileride bir gün evet kuruldu artık var demek istediğim sistem. siyasetin meydanlarında otuzuncu küsürlü günlerde hayali üzerine değil warlığının ve nası geliştireleceğinin tartuşulmasını ümit ettiğim gerekli şey.
yurdum eğitiminde oluşturulmuş varsayalım modernist bilinçlendirme müştereği olsun ki bilinçsiz, ya da toplumun genelinden kerteriz aldığın zaman enfes görünen bir dünyada lord gibi takılırken hayatın dengesini sikerten bir bilinçlendirme dalgasına tutuluyorsun ve a bir bakıyorsun, o iş öyle değilmişki bir duyuyorsun ki, sen dışındayım, üstündeyim, çevresinden dolanıyorum derken, ve dediğin için, de işin gayet içindeymişsin gibi olanların diyelim belli bir toplumun kendi sorunlarıyla ilgili görüşlerinin ne olduğunu saptamak istiyorsunuz. kamu oyu yoklamalarıyla araştırmanızı gerçekleştiriyorsunuz. böyle bir araştırmada "tarafsız" olmak, "nesnel", "bilimsel yöntemler uygulamak" ne anlama gelir? sorunsallarını sormak mevcut iktidar ile ideolojinin makus gerçeği, özellikle insanla ilgili gerçeği araştırmak son derece zor. gerçeğin bilinişini bozmadan, gerçeğin kendisi yerine onun "resmini" yapmadan araştırma yapılamıyor. göz, gördüğünü değiştiriyor. ona anlam veriyor. bir çerçeveye oturtuyor. çünkü bir insan olarak, insan gerçeğine bakıyor. bana "çarpıtma" olmadan araştırma yapilamıyacağını düşündüren, gerçekle bilgisel ilişkimizdeki çaresizliğimizi böyle bi yüzüm asıldı, ama kesinlikle bilinçlenmek gerekiyor, işte bilinçlendiğimden anladıklarım. bu kısım çetrefilli. çünkü çevrendeki adamların (hello fitfit * çoğu zaten o yayınları, abileri takip ettiklerinde işin ucunun oraya varabileceğini, bilinçli, eğitimli zihinlerin karşısında leylak gibi, sümbül gibi gevşeyeceklerini biliyorlar o yüzden bir ömür kapağını bile açmıyorlar, semtine bile uğramıyorlar ''kemalist'' aldığı mesafeninkine nitel anlamda denk bir mesafeyi sosyalizm'e karşı da zaten o yüzden almışlardır ki araştırmadaki dürüstlük, bu çaresizliğimizin nereden kaynaklandığını bulmaya çalışarak, amacımızı, tekniğimizi, çıkarlarımızı, dünya görüşümüzü araştırmamızın başında, açık açık belirtmek gerek. "ben şu dünya görüşünde, böyle böyle amaçlan ve çıkarları olan. şu araştırma yöntem ve teknikleri kullanan biriyim, elde ettiğim sonuç aşağıdaki gibidir. araştırmanın bu açıklamalar ışığında değerlendirilmesi uygundur" diye düşünmenin verdiği meşhuriyet duygusuna istinaden günümüze gelen bu eğitim sistemi bu kadar zaten'e rağmen diyelim ki oldu. bir köşeye sıkıştırdım, bir punduna getirdim, cevval çıktım, anlattım, ettim, zorla bu adamı bilinçlendirdim, sonra? adam bir ara dursa bana dese ki, ''babuş, bilinçlendik, tamam, eee? şimdi?'' ne diyecem? ''eee...sen de bilinçlendir koçum, böyle böyle titan saadet zinciri gibi, bilinçlene bilinçlene olay kopacak'' desem, ki korkuyorum olay biraz da burada düğümleniyor, çok da bir yere varamıyon be abi.
200 gün okul var. Araya başka tatillerde giriyor. Ondan bir hafta, bundan on 2 gün, 19 mayıs ve 23 nisan bir ay etkiliyo, zart bayramı, zurt günü, hasta ol felan, 44,5 günlükte devamsızlık hakkı var; 200 gün olan okul 140, belkide daha aşağı iniyor. Çarpı 12 yıl bu kadar kısa sürede hem adam olacaksınız hem de zeki.
insanları bezdirmek için geliştirilmiş, "ulan bir daha okursam" dedirten, hatta avrupa birliği ve abd karşıtlarının daha ileri giderek "aga kesin bu adb'nin oyunu" şeklinde hakkında komplo teorileri üretilen zayıf, cılız sistemcik.
iki süper seçim var.... Birincisi eşin... ondokuzuncusu işin...!
Çocuklarımız sınav sonucu mesleklerini seçmekteler. Seçeneklerini çoğaltmak, çoğaltılanların tanınması-bilinmesi için gereken desteği verdik mi?
Benim yarışmalarda bile derece alan "çocuklarım" var diyen ün peşinde koşarak "öğretmenlik" yapanlar...
Okulları açtık, dershaneleri de açtık, hatta kısa yolları saate karşı çözsünler diye
okulun son ayını bile hiçe saydık....!
Fiziği, kimyayı, biyolojiyi doğayı anlamaya değil, sınava araç kıldık diyen yöneticiler. Yarınımız için doğru davrandığımızı gerçekten düşünebiliyor musunuz?
Sınav sistemi gereksiz Türkiye'nin şartları ve imkanlari belli. Bir eleme sisteminin olması doğru bir yaklaşım olabilir ama bizdeki diğer bütün sistemler gibi sınav sistemleri de çarpık. çocuklarımız liseye gideceğine dershaneye gidiyor öSS'ye hazırlanmak için. Dünyanın başka hangi bir ülkesinde böyle bir saçmalık var ki...
meslek lisesini bitiren gençlerimiz normal liseleri bitirenlerden fazla olarak ahlâk ve maneviyat, matbaa ustalığı, elektrikçilik, bilgisayar, sağlıkçılık, gazetecilik, tornacılık vs. gibi fazladan bir şey daha öğrenmiş. eksiği değil fazlası olan bu gençleri alınlarından öpüp ödüllendirmek gerekirken öss de ayaklarını bağlayıp yarışa beş adım geriden başlatmak en hafif deyimiyle zulümdür. *
ne öğrencilerin ne öğretmenlerin ne de ebeveynlerin memnun olmadığı bir sistem. bu sistem den yalnız özel dershane sahiplerinin memnun olması ise düşündürücü bir durum.
insanların hayatından en az 12 yıl çalan, bireylerin yeteneklerini geliştirmesini engelleyen ve liseden çok az şey bilen cahiller olarak mezun eden sistemdir.
12 yıllık bilgisizlik düzeyini 3 saatte test okuma ve cevaplama yoluyla çözen sistemdir.
(bkz: afferin çok iyi düşünmüşsün)
Yine bu 12 yıllık bilgisizliği 1 yıllık yoğun bilgi bombardımanıyla (dershaneler) çözmeye çalışan kurumların mantar gibi çoğalıp haksız yere bok gibi para kazanmasını sağlayandır.
Çok ağır eleştirileri hak eden, yavaş yavaş evrim geçiren sistemdir.
(bkz: sbs)
(bkz: öss 2010)
Öğrencilere doğru düzgün oturmamış bir eğitim sistemi üzerinde deney faresi gibi işkence çektirilmesine ve öğrencilerin hayatını 3 saatlik bir sınavla belirlenmesine, Türkiye'de eğitim sistemi olarak nitelendiriyoruz.
içinde oluşturulan etkinlikleri, ölçme ve değerlendirme saçmalıklarını öğretmenlerin bile yapmakta zorlandığı ve 'yardım' diye bağırdığı durumun sistemi.
(bkz: orta öğretimin arap saçına dönmesi)
Günümüz eğitim sisteminin temel hedefi, çok kısa zamanda öğrencilerin kafasına çok miktarda bilgiyi yerleştirmek. Bu nedenle alanında gerçekten başarılı olan insanlar, bir okul başarısı ile ortaya çıkmıyor, tam tersine okulun verdiği zihinsel kalıpları aşabildiği için büyük başarılar ortaya koyabiliyor. Sadece okul kalıplarıyla yapılanmış bir öğrenci, bilgi bakımından gelişmiş ülkelerdeki yaşıtlarına göre aşırı yüklü ama onu gerçek hayatta kullanabilme ve yetenek bakımından yetersiz yetişiyor. Çünkü gelişmiş birçok ülkedeki eğitim sistemi; öğrencilere bilgi vermeye değil, bilgiyi kullanma yeteneği vermeye odaklı.
Bu, aynen gelişmiş bir bilgisayara mükemmel programlar yüklemek; ama programları kullanamamak ve bilgisayarı daktilo amacıyla kullanmak gibi bir şey. Bu anlamda lisede çok başarılı, üniversite sınavında da ilk sıralarda yer alıp üniversiteden sonra hayatın içerisinde ciddi bocalamalar yaşayan çok sayıda insanların varlığı kaçınılmaz gerçeklerden bir tanesi... Çünkü sistemin tek değer verdiği şey kişilerin hayatında belki de hiç kullanmayacağı bilgileri sadece bir süreliğine sınavlara kadar beynin bir köşesinde tutmak. diğer bir deyimle, "bilginin turşusunu kurmak"...
çivi çakmakla ilgili çok kalın kitapları yutup çivi çakamamak gibi.... Bu sisteme göre, kitapları yutmak temel hedef. Kullanabilmeniz ya da size faydası olup olmaması sistemi hiç ilgilendirmiyor. Öğrenciler, kendilerine gelecekte hiç faydası olmayan konularda bir soru yapabilmek için günlerini harcıyorlar, onların yerine yaşamsal önemi olan bu konuları öğrenseler ne kaybederiz? Bilmek, anlamak ve yetenek sahibi olmak çok farklı prosesler. Günümüz eğitim sistemi; öğrencilere, beyinlerini kullanmayı, bilgiyi kullanmayı değil de sanki çok büyük bir marifetmiş gibi onları sadece ezberlemeyi ve depolamayı öğretiyor. Bilmemizi istediği bilgiler ise, çoğu ne gelecekte meslek hayatımızda ne de normal yaşantımızda bize gerekli olan bilgiler.... Sınıfla gerçek yaşam arasında çok büyük uçurum var. Batıda özellikle bu konularda eğitim dünyası içerisinde önemli tartışmalar söz konusu....
Çocukların zihnine kullanmayacağı gereksiz bilgileri yüklemek sorunu, ne yazık ki bizim ülkemizde henüz ciddi anlamda gündeme gelmemekte, Hatta eğitim sistemimiz, bazı uygulamalarıyla bunu daha da kemikleştirmektedir. Bu nedenle, zihinsel olarak çok üstün performansı olan gençlerimizin çoğu, üniversiteden sonra, sosyalleşme, iletişim kurma ve hayata adaptasyon konusunda ciddi sorunlar yaşıyor ve zihinsel bir hurda haline gelebiliyor. Çünkü bu sistemde, başarılı olmak için, sosyal hayattan kopmak gerekmektedir. Sadece sosyal hayattan mı? neredeyse bütün hayattan..... işin daha da kötü tarafı bu durum, bizim eğitim sistemimizi hiç ilgilendirmiyor. Çünkü onlar, "Biz yükleyeceğimiz kadar bilgi yükledik. Daha ne yapalım!" diyorlar.