yeryüzünde görüp görebileceğiniz en boktan eğitim sistemidir. gidersin bi ethiopya' ya bi somali' ye dersin ki; ulan bu adamların ülkesi ne yetişmiş adamı ne ki eğitim sisteminden hayır bekliycen. ama türkiye cumhuriyeti gibi bir devlette böylesine genç bir potansiyele ve böylesine köklü bir tarihe sahip bir devlette okutulan şu dersler rezillikten başka bir şey değil. kimse bana şöyle güçlüyüz böyle büyük ekonomimiz var diye gazel okumasın, düşünmekten yoksun insanlar yetiştiriyoruz lan var mı ötesi?
17- 18 yaşına kadar ne olacağınızı hayal ettiren, bu yaştan sonra da o hayalinizin içine sıçıp sizi hiç alakanız olmayan bir bölümde eriten eğitim sistemidir.
olayın gelişimi aşağıdaki gibidir.
7 yaş: pilot olucam
12 yaş: pilot olucam ama sayısal takılıp tıp da okuyabilirim sanki.
15 yaş: eşit ağırlık daha iyi bence. hem pilotluk okullarına yine de gidebilirim.
18 yaş: edebiyat öğretmeni olucam. olsun o da iyi. uçaktan korkuyorum zaten.
22-25 yaş arası: oha lan ben pilot olacaktım. nerden çıktı maliye?
çok yanlış. ilkokulda öğretiyorlar lisede diyorlar ki ilk okuldakiler yanlış. Böyle bir saçmalık olamaz ya. sonra tek sınavla hayatını belirliyorsun o zaten düpedüz saçmalık. sistem çok yanlış bence. düzeltilmeli.
sürekli değişime açık sistemler bütünüdür.bir türlü yerine oturamamış bir sistemden bahsedilebilirse eğer sistem kelimesini kullanabiliriz. ilk okulda başlar eğitim sanılan dershanelere koşuşturmalar. ilkokuldakiler ortaokuldan sonra iyi bir lise kazanmak için uğraşırlar, liseye geçildikten sonra üniversite macerası başlar ve bu dönemde daha bir önem verilir dershanelere. üniversiteden sonra hala devam eder kpss kursu gibi bir takım kurslar, yine dershaneler... sürekli sınavlarla geçtim geçemedim, tutturdum tutturamadım kavramlarıyla ilgilenirken bu sistemi eğitim sanırız. bütün bunlardan sonra mutlu olmak için uğraşıp durduğumuz bir sistemdir türkiye de eğitim sistemi. ne yazık ki bunun için kurs tarzı herhangi bir şey yoktur.* çalışmayı, çabalamayı herkese öğretemeyen bir sistemdir. ya fazlasıyla çalışmayı öğretir* ya da sadece dayılara fazla fazla güvenmeyi.
Zaten hiçbir zaman şahane olmayan, "öğrenci merkezli eğitim"i götünden anladığımız ve "okul-aile işbirliği" adı altında velinin pek de anlamadığı konularda ahkam kesmesine olanak tanıdığımızdan beri iyice sıçışlarda olan sistemdir. Okullarda şu tarz diyaloglar sıkça geçmektedir.
+Hocam bizim çocuğun matematik fena değil. Sayısal seçsin diyoruz biz ama ne dersiniz?
-Kaç düşmüştü matematik?
+2 **
-Anlıyorum. Ben altyapısının sayısal için pek yeterli olmadığını düşünüyorum. Sonuçta git gide zorlaşacak bu dersler. Sözel bölümlere tukaka gözüyle bakmayın. Yeteneği o yöndeyse o alanda da pekala başarılı ve mutlu olabilir.
+Ama hocam şimdi ne varsa sayısalda var. Belki eşit ağırlık. Hem çalışınca olur.
-Peki, karar sizin. Ama yine de oğlunuzu/kızınızı istemediği bir bölümde okumaya ve istemediği bir mesleği seçmeye zorlamayın derim.
Tüm bu konuşmalar veliyi (bazen de öğrenciyi) ikna etmeye yetmez. Ertesi yıl sayısal veya eşit ağırlık seçilir. 3 sene daha okunur. Güç bela sınıf geçilir. Üniversite sınavına girilir ve...
7.yaş - ben doktor olucam. Hemde beyin cerrahı..
13. yaş - Ben çok iyi bir savcı olucam...
15. yaş - Savcılık bana göre değil. Avukat olucam ben..
17. yaş - Gazeteci olucam afillisinden.
18. yaş - Lan bir üniversiteye gireyim çöpçü olurum şerefsizim!!