Oğuz atay'ın yazdığı romandır. Selim ışığın hayatını ve intihar sürecini turgut özben'in gözünden okuyacaksınız. Hayata tutunamayan bir adamın , aslında etrafındaki her şeye eleştirel gözle bakan bir adamın bencilce yaşantısını sunmuş bize oğuz atay. Selim ışık , sevgisizlikten , anlaşılmamaktan , parasızlıktan , duyarsızlaşmaktan ya da aşk yüzünden intihar etmedi. Selim bencilliğinden intihar etti. Ayni veronika'nin yaptığı gibi. ( Veronika ölmek istiyor- paulo coelho ) , selimi daha iyi anlamak için veronika'nin hayata tutunma sürecini okumanizi tavsiye ederim.
oğuz atay'ın başucu niteliğindeki şaheseri. Elbette çağının ötesinde olduğundan, çağının anlamları içinde boğuldu. Ve anlamayı bir tür zamana uydurma girişimi haline getirenler tarafından susuturulmaya çalışıldı ama başarılamadı. işte en güzel kısımlardan biri;
"'Başkalarına yaptıklarını hemen unuturdu. Başkalarına kötülük ettiğini hissetmenin acısına dayanamazdı. "Bütün öfkelerimi öyle içten duyuyorum ki, kimsenin alınmaması gerek bana; bu yüzden ancak beni beğenebilirler," diyerek şımarıkça gülerdi.
"Beni ya şımartın, ya da kapı dışarı edin! "diye bağırırdı.
"Yarı içtenliğe dayanmam zor benim. Bir kişi mi kalacak? Tamam: bir kişi kalsın."
Sonra gene bağırmaya başlardı: "Ben günahkarım: bana vurun! "
odağı sanılanın aksine ruhsal bunalım değil türk aydını olan eserdir. oğuz atay yeterince bilgi sahibi olmadan ahkam kesen, batı hayranlığı yüzünden kendi insanına ve hatta kendisine yabancılaşan türk tipi aydını eleştirmek istemiştir. örneğin; kitabın başlarında "bana anlayış göstereceğin yerde komidini gösterdin" denirken batı'nın materyalist bakış açısına vurgu yapılmıştır.
içinizde adlandıramadığınız fakat üzerinizde ağırlığı hissettiğiniz bazı boşlukları dolduran kitap. hayatınızın akışını, fikirlerinizi değiştirir, değiştirebilir. bazıları için gerçekten de tesiri büyük olacak kitaplardan tutunamayanlar. sadece kitap, bir kurgu, bir edebi eser değil, çok daha fazlası.
Tehlikeli Oyunlar'ın önsözünü okurken editör sağolsun sonunda ne olduğunu öğrendiğim kitap. Tutunamayanlardan önce Tehlikeli Oyunlar okunabileceğini düşünememişler mi niye önsöze sonunu yazarsın be adam.
oğuzcuğum atay'ın ota boka "olric hede hödö" yazan ergenler tarafından piç edilmiş eşsiz romanı. allahtan o dönemi de atlattık. neyse, ne diyorduk? bu kitap öyle çarçabuk okunmamalı. yavaş yavaş, sindire sindire okunmalı. zaten yer yer ziyadesiyle çarpıp "bugünlük benden bu kadar" dedirtiyor. sonunda da dumura uğratıyor yine. anlama meselesi var bir de. defalarca okuyup yine de anlamadığını söyleyen birçok kişi var. bu kitabı anlamak zekadan çok içinizdeki boşluğu doldurmasıyla ilgili. yapboz gibi, parçaya uyuyorsa oturuyor. hem de şöyle irisinden bir öküz oturuyor ta içinize. toparlamak gerekirse, mutlaka okunması gereken eserlerden. ama bokunu çıkarıp sağa sola "hede hödö olric" yazarak değil, lütfen. insan gibi okuyun.
Selim'den:
Şimdi gitmek isterdim. Özür dilemek, kendimi olduğu gibi bırakmak isterdim. Ne yazık ki bütün bunları gerçekleştirecek gücüm yok.
Düğümler, istenildiği an çözülmüyor. Bir söylemekle açılmıyor kapılar.
Soracaklar anlattıracaklar. Neden önce öyle diyordun da şimdi böyle?
...
Öyle bir kapı olmalı ki çalınca, insana hiçbir şey sormadan açsalar, kapının ordaki küçük delikten bakıp da kim o demeseler. Sonra hemen içeri alsalar beni. Ben anlatmak istesem bile hemen sustursalar; biz herşeyi biliyoruz.
Herşeyi biliyor musunuz gerçekten?
...
Öyleyse, ben de hayatımın sonuna kadar aynı yerde kımıldamadan oturacağım, herkes istediği kadar koşsun. Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur. Oturacağım ve bekleyeceğim.
Babamin okudugumu gorunce uzuldugu kitap.iki sene once universite kutuphanesinden alip okumaya karar vermistim.isminden cok herkes tarafindan begenilmesi dikkatimi cekmisti.masamin ustunde kitabi goren babam kizim bu nasil bir kitap dedi.cok begenilen bir kitap tavsiye uzerine okuyorum demistim ama babam kitapta kendime dair birseyler buldugumu dusunmustu.onunla birlikte bende uzulmustum.
"kotu bir resim asarim korkusuyla;hic resim asmadim, kotu yasarim korkusuyla hic yasamadim" sozleri ise kitabin bana gore en anlamli sozleridir.
oğuz atay'ın insan psikolojisini derinlemesine işleyen ve kişilik arayan birini konu alan bu roman 20li yaşlardaki bir okuru daha derinden düşünmeye iten bir şaheserdir.
ilk denememde okuyamadığım, şuanda ikinci denememde yarısına gelebildiğim kitap.
Okumayanlar atıp tutmasınlar hakkında. Tamamını okuyamayacaklarsa da kitaptan alıntıları okuyup fikir sahibi olsunlar.
dört yıl önce okuduğum ve okurken en zorlandığım kitaplardan biridir. etkileyici monologlara sahiptir, sindirmesi zor bir kitaptır yani bir haftada okuyup kenara atarsanız okumuş sayılamayacağınız oğuz atay eseridir.
oysa mesela selim ışık
Anlatmadan anlaşılmaya aşık
Böyle adama- darılma ama-
Yaraşmaz hiçbir güzellik
Doğduğu günden beri kalbinde bir delik
Almak için bürün sızıları içine
Her zaman utanmıştır başkaları yerine.
bir dönem o kadar bokunu çıkarmışlardı kı okumayacağım ulan diye inat etmiştim. herkes olric şöyle yap, peki efendimiz vs paylaşımlar yapıp gına getirmişti zira. şu sıralar çok satanlarda kürk mantolu madonna, elif gibi sevmek, allah de ötesini bırak vs ile uğraştıklarından ben de kitaba başlayayım dedim. yok böyle bir anlatım. dönemine göre değerlendirince oldukça deneysel ve başarılı bir anlatıma sahip. Günseli'nin noktalama işareti kullanılmayan bir konuşması vardı. e kitap okuyucudan okuduğum için boku cihaza attım, meğer basılı halinde de bu şekildeymiş. kitaptaki şiirler beni benden aldı. bilhassa birini paylaşmak isterim:
terli bir uyanıştan sonra tam üç yaşında
düştü yatağa baygın. Ağlayarak başında
Kuran okur annesi;bir açılsa gözlerin.
Ne diyorsun Allahım, duyulmuyor sözlerin.