keşke finalde sorulacak kitap olması nedeniyle değilde, daha erkenden kendi isteğimle okusaymışım dediğim bir oğuz atay eseri. farkli bir uslüp kullanılmış. gerçekten okumaya değer.
şu zamana kadar okuduğum ve hemen hemen her sayfasında kendimi bulduğum zeka pırıltuılıyla dolu cümlelerle bezenmiş büyük yazar oğuz atay ın türk edebiyatındaki sayılı başyapıtlardandır.
Oğuz Atay'ın başyapıtıdır. Son zamanlarda Olric karakteri sosyal medyada bir hayli söz edilmektedir.
Korkuyoruz. düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. insan olmaktan korkuyoruz. insana benzetirsek, onlara acımaktan korkuyoruz. işin içine bir kere acıma girerse, ondan bir daha kurtulamamaktan korkuyoruz. (sayfa 453)
hakkında bu kadar entry girilince bi tutunamadınız amına koyim diyesim geldiği eserdir. şaka bir yana (he amk çok komik) gayet de başarı elde etmiş bir kitaptır. bu tür kitaplarla milletin eğilimli olduğu noktaları belirlemek de mümkündür.
yıllardır kitaplığımda, sosyal medyadan takip ettiğim yorumlar yüzünden okuyamadığım oğuz atay kitabıdır..kendini anlamış sanan ayrı saçmalar bu kitap hakkında, anlayamadığını söyleyen de bambaşka şizoya bağlar yorumlamalarında..keşke kimse yorumlamayaydı da ilk aldığımda okuyaydım amk..napcaamı bilemedim len sizin yüzünüzden.*
işin ilginç yanı, okuduğum kitaplarda romanlarda sürekli atıfta bulunulan bir kitaptır da bu ve içinde geçen karakterler ama bendeki de nasıl bir inatsa artık, senelerdir bakışıp dururuz karşılıklı.daha da ilginç bi yön var bu durumda..hani artık böyle yatmadan önce göz göze geldiğimizde ne ayaksın olm sen diyesim geliyo ama "yıllardır otu boku okuycaana beni okuyaydın ya mal adam" diyecekmiş gibi geliyo artık tırsıyorum, o derece inadız birbirimize..du bakali...
ilk okuduğumda üniversiteye yeni başlamıştım kaldığım yurtta ranzanın üst katında kahkahalarla okumuştum, ne komikti şu oğuz atay... bitirdiğimde aklımda selim ışık diye bir adam vardı sadece. etkilenmiştim yine de. sonra aradan yıllar geçti. tekrar aldım elime tutunamayanları. okuduğum her cümlede o yıllar önce gülen çocuğun haline üzüldüm. sonra burada bu kadar gülünecek ne vardı acaba diye düşündüm. hayır, acıdan başka bir şey yoktu bu kitapta, ağlamakla gülmek arasında insanı çelişkiye düşürüp acıya yuvarlayan bir kitaptı tutunamayanlar. yalnızlığın boşluğunda oğuz atay'ın yankısıydı. şimdi mi, evet korkuyorum tekrar okumaya...
inat etmiştim ilk başladğığımda."bu kitap bitecek" dedim.aradan geçen 6 gün sonunda iyiki de o basit inada kanmışım diyorum. kitabın içinde oradan oraya sürükleniyor insan. bazen tutgut'a üzülür, bazen selim'e kızar hatta olriç'le bile konuşur hale geliyorsun farketmeden.üniversitede sayın hocalar bu kitabı tavsiye ettiğinde okumamıştık, burun kıvırmıştık. yok içinde böyle bir anlatım metodu varmış, yok şöyle bir yenilik yapmış derken bugün hemşerim olan oğuz atay'a saygılarımı sunuyorum.
insanın hayatını degiştiren, kendini ve hayatı sorgulamasını sağlayan bazı olaylar vardır. benim için bu tutunamayanları okumak olmuştur. O yüzden bu kitap sadece bir kitap değidir. konusu ile hayatla bazen dalga gecen, bazen eleştiren, bazen ise insanoğlunun aslında ne kadar yanlız oldugunu bir kez daha bize gösteren bir başyapıttır.
--spoiler--
Bazen yok olmak hiç olmaktan iyidir Olric!
Yok mu olalım efendimiz?
Var mıyız ki Olric!
--spoiler--
isminin okunamayanlar olarak değiştirilmesi gereken kitap. 3 aydır rafta duruyo okuyamadım nedense bir fobi oluştu bu kitaba karşı. açınca ergen kimlik bunalımları ve facebook iletileriyle karşılaşıcam gibi geliyor.
anlatılan, anlatılan, anlatılan kitap. bu kitap bir halk efsanesi gibi okunmak yerine anlatılıyor. okuyanlar ise bu popüler anlatıma dönüp bakmak bile istemiyor.