bugün

ayıptır bu yaptığın abi.

mutsuzluktan söz etmek istiyorum
dikey ve yatay mutsuzluktan
mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor

biz giz dolu bir şey yaşadık
onlar da orada yaşadılar
bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak

en başta mutsuzluk elbet
kasaba meyhanesi gibi
kahkahası gün ışığına vurup da
ötede beride yansımayan
yani birinin solgun bir gülden kaptığı firengi
öbürünün bir kadından aldığı verem
bütün işhanlarının tarihçesi
bütün söz vermelerin tarihçesi
sevgim acıyor

yazık sevgime diyor birisi
güzel gözlü bir çocuğun bile
o kadar korunmuş bir yazı yoktu
ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
gemiler gene gelip gidiyor
dağlar kararıp aydınlanacaklar
ve o kadar

tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
sonbahar geldi hüzün
kış geldi kara hüzün
ey en akıllı kişisi dünyanın
bazan yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
kimi sevsem
kim beni sevse

eylül toparlandı gitti işte
ekim filan da gider bu gidişle
tarihe gömülen koca koca atlar
tarihe gömülür o kadar.
bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-kim o ? dersin uykulu sesinle içerden.
saçların dağınıktır, mahmursundur.
kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim...
türk şiirinin en büyük isimlerinden biridir.
bir nefes sıhhat kadar güzeldir.
şöyle tanımlayabilirim acemi ustayı :

durgun bir ırmak ve işte öyle berrak.

bir de şarap gibidir şiiri, bir iki şişe iç, bir şey olmuyor ama ayağa kalkmaya çalıştığında, çöküp kalıyorsun.
ilkin

Bunu kimse söylemedi belki düşündü
çünkü vardır insanın yaşamasında
uyku ve öfke gibi vardır
kimse söylemedi
tuzunu çoğaltan bir denizde
nasıl batarsa güneş öyle bende kaçırdım
ki gözüm bütün gün
boyu lekelerde
kaçırdım ama şöyle de söylenebilir
şiirin bütün geçmişinin dışında
önceden açıklanan her şeyin dışında
örneğin en sıcak ülkelerin yazında
en soğukların kışında
yanarım üşürüm berbat olurum
hiç bir şeye yaramam
ama yine de seni severim
o zaman sen de beni sev
evet.
Bir dinlenme zamanı kadar birbirimizi duyardık. Alışmak için zorluk çekmezdik. Çünkü, karşıt yerlerimiz kalmamıştı. Bilirdik, girintilerimiz çıkıntılarımız uygundu.

"Sussak da ses çıkarmazdık"
"yokum diyorum inanmıyorlar
yokum diyorum bulup çıkarıyorlar
yokum
lambamı üflüyorum bir bardak su içiyorum" diyerek derbeder ruhları vuslat için biraz daha bekletmiştir; kandırmıştır o büyülü bahçe için. aşk olsun sana...
"Nedir bir türlü sırrını anlamadık
Kimdir bizimle böyle şaka ediyor
Hangi cebini karıştırsan yalnızlık"

Turgut Uyar
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi..
adamlar kadınları alıp arabistana götürürlerdi
dünyanın en güzel arabistanına
Birtakım düşünceler okuyor, balonlar patlatıyorum.
Yeni bir yaz geliyor ve ben yine vantilatör almaya üşeniyorum.
Şehirler bitmiyor, şiirler yetmiyor.
Bu kadarı da fazla artık!
Ayışığı banyosunda arındııık arındık. Yoksa?
-Zor geliyor bazen insan olmak, gücüme gidiyor bir tür adına utanmak.

Nerede bırakırsam bırakayım,
aynı yerde ve bütün .....'lığıyla (şşşş!) beni içeri buyur eden Turgut Uyar,
23 Haziran 2011'in sana selamı var.

Ah usta,
güzel usta,
votka?
bir gün bir gazetede veyahut bir dergide gözün takılır, öylesine okursun; ama sonra bir bakmışsın ki, okumadan duramaz olmuşsun. öylesine bir şairdir.
okudukça canımı acıtan şiirlerin sahibi. * *
"saçlarını taramayı unutma
yüz yıl sonra böyle kalacaksın saçlarınla"

demiş edip cansever.
gel dur önüme, sen benim sahiliğimsin!
ısırdığım, bir kauçuk düşmanlığıdır!..
yaşamamız baştanbaşa senin övgündür,
ey kutsal bencillik!.. seni
bırakmak niye?.. suları ve seni bırakmak,
niye?..
aşkın akan suları, doyurgan ve yabanıllığı savaşların ve büyük utkular geçer onarıcı gölgenden.

ey en gerekli yapısı tanrıların, ben!..
nem varsa sanadır!.. yıkılmış birlikler, kırılmış bardaklar
ölen kadınlar,
kan...
demiştir ve güzel eylemiştir.
en sevdiği temmuzmuş aylardan. öyleyse dünyanın en güzel temmuzları uyar babanın olsun. en çok onun.

söylenir ve yarım kalır
bütün aşklar yeryüzünde
bir kaktüs bol sudan nasıl
nasıl çürürse öyle

en sevdiğim temmuzdu aylardan
hazirana benzediği için biraz
biraz da kendiliğinden
belki de müşteriye iyi davranan
efendi bir bakkal kimliğinde

nasıl mutlu oldum iki yaz
nasıl mutlu oldum kardeşler
salkımsöğüt bir ben iki
bir üçüncü var mıydı bilmiyorum
üçüncü vardı elbet
bir yaban ördeğinin sevincini taşıran
bir sonbahar gibi köpüren
temmuza benzese de
öyle oldum ki anlatamam
sıcak yaz
solgun bir coğrafya gibi belleğimde
şapkalar çiçekler eski elbiseler
geçmişi olan eski elbiseler
denizden çıkan bir ışık
unutulmuş bakımsız arka bahçeler
öyle oldum ki anlatamam
her mevsimde sonbaharı taşlayan
bir çocuk nasıl olursa

belki de bitip tükenmeyen
bir fetih döneminde
atlar nasıl kişnerse
yani durgun bir suyun
erguvandan aldığı renkle
gidip geldim caddelerde
Fatih nerdeydi Samatya nerde
nerden gidilirdi Üsküdar'a
düşünüp durdum günlerce

anlatamam ormanların ettiğini
nasıl dayandım o mutluluğa
tükenmez bir ışık olan mutluluğa
deniz ve ışık olan
karmakarışık bir mutluluğa
nasıl

şimdi bir şarap gibiyim
coğrafyasız
eskimeye bırakılmış fıçısında
başınızı göğe kaldırmanın direnişidir. üstattır. yazardır. beni yıllardır benden alır. hele bir şiiri vardır ki beni içinde yaşatır.

göğe bakma duraği
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım

falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım

senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım.
bir intihar akşamı

http://www.youtube.com/watch?v=ypaKgcjlo40
"yenilmenin tohumunu taşır her pazartesi"
muş – tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan
eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar .
"Hiçbir zaman dertsiz kalmadı gönlüm
Bir çift gözden, bir yapraktan, bir kuştan."
tüm içtenliğini kalemiyle dökmüş şair, tüm düşüncelerini duygularla anlatabilmiş, büyük şair.
"seversin diye söylerim her şeyi, sana uygun olsun
çünkü her şeyin birbirine uygununu sen bulursun"
bugün 84 yaşına giren ve ferhan şensoy'un ustam olarak betimlediği türk şairi.
ankaralı bir 1927'de, hiç ölmemek üzerine kurgulanmış bir hayata -bugün- merhaba diyen ruh feneri... iyi ki doğmuş, iyi ki.

her evde bir turgut uyar şiiri okunsa bugün, herkes bir başka sussa ve göğe baksa... içimiz güvercinleri okşamış gibi rahat, güvercinler bahtiyar, dünya biraz daha huzurlu olabilir... ben başlıyorum, gerisi size kalmış.


Önce sesin gelir aklıma
Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli
Sonra cumartesi günleri gelir
Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.

Kırk kere söyledim bir daha söylerim
Savaşta ve barışta, karada ve denizde,
Düşkünlükte ve esenlikte
Zamanımız apayrı bize göre
Yanyana olduk mu elele
Aç kalsak ağlamayız biliyorum.

içim güvercinleri okşamış gibi rahat
Sen yanımdayken ister istemez
Geniş meydanlarda akşam üstleri
Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar.

Sen yanımdayken ister istemez
Uzak ırmakları hatırlıyorum.

Arasıra düşmüyor değil aklıma
Yabancı kadınların sıcaklığı
Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım
Yanında ihtiyarlamak istiyorum...