toplum ve birey

entry4 galeri0
    1.
  1. bu konu üstünde arasıra düşünmekteyim.
    hiyerarşik modellerin özgürlüğe ket vurduğu bir gerçek. bunu inkar etmek zor. ömer laçiner'in parti olmayan parti anlayışı buna dayanıyor. yani bireyden yola çıkan yaşamsal sosyalizm ve bunun topluma egemen kılınması. uzun vadede olabilecek birşey ama en sağlıklı model.
    tsk ya bok atma konusunda bu böyle. bu konuda incelenir. yani kenan evren paşa hakkında kötü konuşuruz, bunun bugünkü tsk ya mal edilmesinin anlamsızlığından söz edeceğim. tsk,alt-üst ilişkilerinin en egemen olduğu kurumdur ülkemizde.üstteki ne derse,alttaki onu yapar.böyle de olmalıdır zaten.ama bu hiyerarşinin kötü kullanılmasını engelleyecek her türlü yaptırım sağlanmalıdır.
    beş generallerin yaptıklarını ordumuza mal etmek yanlıştır.aynen 'pkk yı bitirmeyen tsk'dır' iddaasında olduğu gibi. bir takım şerefsizler olabilir her kurumda. amerikan desteği ile darbe yapanlar [1] , pkk dan nemalananlar,ülke elden gidiyor yaftası altında halkının dibinde bomba patlattıran kuvvacı görünümdekiler [2].. olabilir. çeteler,mafyalar,bürokratlar olabilir.yok mu? var. [3]
    bunu genellemek yanlıştır diyorum. koca tsk yı kötülemek yanlıştır. hak ve özgürlükleri garantiye almak için askeri gücü sınırlandırmak (bir garnizon devleti olmamak için [4] elbette doğru olan. ve bu ideolojide 'askere saldırmakta' maalesef yerini alıyor.
    cemaatlerdeki hiyerarşi ise benim asıl sinirimi bozan olay. fethullah gülen cemaatini bilirsiniz,nur cemaatinin bir koludur. devlet içinde devlettir.türkiye'de istihbaratı olan tek özel kuruluştur.
    fethullah'ın dediklerinin dışına pek çıkamazlar. örgütlenme modelleri de scientology,moon tarikatlarıyla tıpatıp aynıdır. (cia in öngördüğü modeller) [5]
    bunu rahmetli necip hablemitoğlu çok güzel açıklamıştı ''köstebek'' kitabında. sonrasında ''rahmetli'' oldu zaten. acaba kim öldürdü?
    Atatürk zamanında az bile asmış kesmiş derler bazen. Atatürk, otoriter sekülarizmi [6] uygularken mutlak ideyi görmüştü aslında. dinin kişinin bireyselliğinde, tahakkumunda olmasının faydasını görmüştü. bunun içinde cemaatlerin üstüne gitmek,devleti ve milleti bunlardan arındırmak izleri görülebilir.
    şimdi şu kolektiflikten bahsediyorum,hani olur ya seçim önceleri;
    - bu seçimde aleviler kime oy verecek?
    (bu seçimde nurcular kime oy verecek lafını duymuş değilim daha)
    alevilerin böyle toptan bir oy verme mekanizması,böyle bir kolektifin çizilmesi ilginçtir medyada. bu seçimde erkekler kime oy verecek gibi daha genel manada ele alınsaydı bu durum, komik olurdu ama spesifik bir grubu ele alıyor.
    fethullah, nur cemaatini yönlendirmekte midir? o kadar kitlenin bir siyasi parti ve harekete yasal olmayan yollardan yönlendirilmesi kabul edilebilir mi? elbette ki hayır.
    nur cemaatinin en etkili kolu olan fethullah gülen grubu bu seçimde akp ye oy vermiştir mesela. (%47 yi bununla açıklayacak değilim tabiki)
    bir önemli konu ise toprak reformu. ''toprak işleyenin su kullananın'' mottosunu kullanan ecevit'in, toprağı bireye bağlayarak kişiyi liberalleştirmek istemesi de aynı güzel ahlakın örneği idi.feodalizmin egemenliğini sona erdirip toprak ağalığının bitirilmesi,kişinin ekonomik bağımsızlığını kazanması açısından bunun önemi.
    toplumculuğun bireycilikten çıkacağına ilişkin görüşüm de önem kazanıyor gitgide. özellikle toplumsal tepkilerin ''pkk' dışında verilemediği günümüzde.
    hiyerarşi yani kul-sultan ;kutsal devlet-sadaka toplumunda bireyselcilik önem kazanmadığı için bir sürü kötü süreçten geçildi.devletin kendisinin değil,insanının kutsal olduğu görülmedi. devamlı, padişah-köle; tanrı-kul bağında olan hiyerarşi militer yapımızda da vardı. asarız keseriz, vurun kellesini, bir asalım ki ibret-i alem olsun vs. anlayışları militerliğimizi gösteriyor. [7]
    kişi özgürlüğü hiyerarşiden yani birilerinin güdümünden kurtularak yakalayabilir.
    bu yüzden kimse gocunmasın, asker özgür değildir, cemaatçi (fethullahçı,süleymancı,nakşi..) özgür değildir. osmanlıda kul özgür değildi. türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının da pardon türklerin de (!) pek özgür olduklarını sanmıyorum. sadaka kültürü ile dağıtılan kömür falan halka iyi geldi,iftar çadırları yaradı ama sadaka kültürü işte. devletin sosyal politikası, uygulaması,kalıcılığı kesin projesi olsa amenna.
    kişi, fikirlerini özgür ortamda verebilir. o zaman üretebilir, düşünebilir. 'yaratabilir'
    buna emek kesimleri de dahildir: iş adamları da, mühendisler de doktorlar da, memurlar da.. bir fabrikada çalışan mühendis, gazetedeki köşe yazarı üstüne yani patronuna tabiidir. bu yüzden hak ve özgürlüklerin korunması için hiyerarşinin altındaki insanlara pozitif ayrımcılık ilkesi işletilmelidir. yani ezilenler korunmaldır. hiyerarşi ancak bu durumda sağlıklı bir anlam kazanır. ''hiyerarşinin altındakileri koruyarak''
    bu yüzden cumhuriyet rejiminin aslında proleter diktatörlüğe giden yolda bir önce gelen basamak olduğunu savunup;
    - cumhuriyet, zaten eksik bir rejimdir. burjuvasını yaratmıştır. ı iddaa etmek yerine;
    -'' cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.'' anlayışını savunmak ve mevcut rejimi en sağlıklı hale getirmek bu dediğim 'denge'lerle olacaktır.

    YARARLANILAN KAYNAKLAR:
    [1] cemal gürsel paşa nın amerika ile mektupları ortaya çıkarıldı 60 darbesi hakkında, 80 darbesinde de aynı durum söz konusuydu, o konu çok daha karışıktır.
    [2] danıştay saldırısı,şemdinli ve cumhuriyet gazetesine saldırıyı ve hrant dink cinayetini hatırlayalım.geçmişte de benzer kılıflar altında devlet destekli olduğu kimi çevrelerce iddaa edilen faili meçhul ve cinayetlerden bazıları şunlardır:
    uğur mumcu
    abdi ipekçi
    necip hablemitoğlu..
    [3] bkz: susurluk
    [4] ufuk uras- 32. gün programında
    [5] necip hablemitoğlu-köstebek
    [6] birikim-etyen mahçupyan
    [7]çetin altan-kullar ve sultanlar
    3 ...
  2. 2.
  3. Yaşadığımız hayatın farkına vardığımızda, bizden beklentilerin ve bizim hayat karşısında beklentilerimiz çoktan şekillenmiş ve buna uyum sağlamış halde yaşantımıza devam etmekte oluyoruz. Bunlara kabaca, toplumun bize koyduğu kurallar yani kalıplar diye biliriz.

    Toplum çok çeşitli kültürlerden etkilenmiş, belirli bir tarihsel çerçevesi olan ve bir toprak parçasında dinamik halde yaşantısını sürdüren bir olgudur. Toplumların hem kendi içinde hem de diğer toplumlara karşı sürekli olarak tetikte olmak gibi bir zorunluluğu vardır. Tetikte olmanı yanı sıra sürekli rekabet halindedir. Her gelen nesil bir öncekinin üzerine bir şey koymak zorundadır. Atasından aldığı mirasa sahip çıkmasını ve onu geliştirmesini ister toplum, bireyden. Eğer kendisi okuyamadıysa çocuğunu okutmak gibi bir hayali veya kendisi fakirse çocuğuna zengin bir hayat sunmak için kendi hayatını feda eden insanlar vardır. Bize bırakılan mirasın devamını getirmek için ise, toplumun vefa adını verdiği bir olgu karşımıza çıkmaktadır. Topluma göre, geçmişten gelen her şeyi büyük bir vefalık sergileyerek sahip çıkmalıdır birey. Yoksa unutulmaya mahkumdur. Peki hangi toplum unutulmaktan, yok olmaktan kurtulabilmiştir? Ya da unutulmamalı mıdır?

    "insan, toplumsal bir canlıdır," sözü, bireye edilmiş en büyük küfürdür. Toplum, bireylerden oluşmuş bir olgudur. Toplumsal çıkarlar söz konusu olduğunda, insan hayatının pek hükmü kalmaz. Vatan toprağı için veya herhangi bir ideolojik akım için kendi hayatlarından vazgeçen insanları, kendilerini topluma/topluluğa armağan eden insanları düşünün. Şehitlik mertebesi, anıtlar, kütüphaneler, kitaplar, boy boy fotoğraflar, isimlerini gelecek nesillere aktarılması onların ölümlerini anlamlı kılma çalışmalarından sadece bir kaç örnek. insanın toplum/topluluk için kendi hayatından feragat etmesinin tarihi nedir? Bir insan neden hiç tanımadığı insanlar uğruna kendinden vazgeçebilir? Toplum, o insana nasıl olur da bunu bu denli aşılayabilir?
    0 ...
  4. 3.
  5. Toplum, bireyin özgürlüğünü kaybettiği yerde büyür.”
    (George Orwell, 1984, s. 201, 1949)

    Birey, toplumu dönüştürebilecek tek gerçek güçtür.”
    (Mahatma Gandhi, The Story of My Experiments with Truth, s. 311, 1927)
    1 ...
  6. 4.
  7. toplum bireyi oluşturur. bireyler toplumu oluşturur.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük