çağdaşlık-modernlik tartışmaları içerisinde kaybolup giden, eve perde yapılmayacak kadar kötü seçilmiş kaftanlardır. efendim tabi ki çağdaşlık yalnızca giyim, kuşam, düşünce yapısı unsurların tek tek ele alınarak değerlendirilmesi ile ulaşılacak sonuca bağlı bir olgu değildir. ama somut durumu ele alırsak dikilen perdelerin! vücudun her bir noktasını kapatması amacıyla özellikle tasarlandığı düşünüldüğünde işin ardında dünyaya "bakın biz artık tamamen oryantal bir ülkeyiz, dönüşümümüz bu yönde olacak" mesajı vermek olduğu açıktır. nitekim thy'nin dünyanın sayılı havayollarından biri olduğu düşünüldüğünde bu mesajın da dünyanın her bir ülkesine gönderildiği açık ve nettir. bu bakımdan yapılan değişikliğin tamamen siyasal iradeyi yansıtan düşünce yapısı gereği olduğu açıktır.
şahsi düşünce kısmına geçecek olursak, bütün hosteslerimiz last airbender gibi olmuşlar. fikir iyi, orijinal ama tasarlanan kıyafetler doğu-batı sentezi şeklinde olsaydı, kafalara fes koymak yerine daha modern şapkalar dikilseydi, elbiselerde "aha valla adamlar ayakkabıların bile üstünü kapatmak için uğraşmışlar" düşüncesi karşındakinin gözünün içine sokulmasaydı, söz gelimi dönemlik olarak yapılan bu uygulama eğlenceli olabilirdi. ama yeter aq sizin bu osmanlıyı diriltme sevdanız, her birşeyi de onlara benzetmeye çalışmayın.
son haliyle 'yok artık eşşeğin siki' nidalarıyla ülkeden koşarak uzaklaşmaya sebep verebilecek kıyafetlerdir.
çarşaf giydirseydiniz amk? kara kara, mis gibi çarşaflar? gözleri bile görünmeseydi? maazallah, sikerler falan havada...
türk hava yolları'nın başındaki malum partinin, malum adamlarının götürdüğü milyon dolarlar ve dünyanın dört bir yanındaki thy ofislerinde, yeterli olmadıkları ve hatta vasıfsız sayılabilecek oldukları halde işe alınan ve eşşek yüküyle paralar verilen akrabalar caiz, diz boyu etekler haram hemi?
ben sizin inandığınız allah'a inanmıyorum ulan!
ben; allah diye diye, kitap diye diye 'geri zekalı milleti' tavlayan ve onların desteğiyle sözümona islam kılıcı kesilip hakkı ve adaleti temsil ediyoruz ayağına kul hakkı yiyen, haram yiyen, adaletin a'sından bihaber, mazlum bedduaları üstünde keyif çatan nur yüzlü, badem bıyıklı zebanileri hesap gününde ters döndürüp ateşe bandıracağına inandığım allah'a inanıyorum.
ve can-ı gönülden, taa ciğerlerimden, taa içimden gelerek diliyorum ki, allah belanızı versin!
şakaysa hiç komik olmayan, gerçekse çok komik olup yaran kıyafetlerdir.
Bu ne lan, etek boyuydu bilmem nesiydi onları zaten geçtim de o nasıl bir tarz, o nasıl zevk.
kadınlar hala bana çekici geliyor, olmamış değiştirsinler bu kıyafetleri.
bir kere nefes alıyor lan onlar, bunun önüne nasıl geçeceksiniz?
öyle abazan bir nesil yetişiyor ki, taşı sikse suyunu çıkaracak ergenler tanıyorum ben. odasının duvarının boyasını söküp aradaki tuğlayı siken çocukları haberlerde izlemedik mi?? ( izlemedik lan, yalan söylüyorum burda. )
sayın ecip ayyip yeldoğan bey, size sesleniyorum. açın şu hostesleri! bakın bu son uyarım. gerçekten hiç istemediğimiz şeyler yaşanacak burada dostum! o güzel hosteslerin meme uçlarını görmek istiyorum ben! benim bedenim, benim kararım ulan. sırf işemek için kullanmak istemiyorum bunu ben.
dilek hanif'ten özür diliyorum. bilsin ki hiçbir tasarımcının üretimini hakir görmek ya da aşağılamak gibi bir niyetim yok! lakin, kaftan türünde tasarlanan elbiselerin kumaşları; düpedüz, döşemelik perde ya da koltuk kumaşı gibi duruyorlar.
seçilen kıyafetler gerçekten bunlar ise, öncelikle şunun bilinmesinde yarar var ki bu havayolu şirketi; ne fas, ne tunus ve ne de mısır havayolları değildir. 'türkiye cumhuriyeti devleti'nin resmi havayolu şirketi'dir ve onun dünü-bugünü ile ilgili kültürel mesajları bünyesinde barındırmalıdır. dünyada birçok resmi havayolu şirketleri de seçimlerinde bunu gözetmekte ve tatbik etmektedirler.
kanımca, kabin içi personel bu kıyafetleri giyeceğine vakko'nun hazırladığı eski koleksiyon kullanılmaya devam edilse çok daha isabetli bir karar verilmiş olur.