bir filmden ancak bu kadar şey bekleyebilirsiniz hayata dair. azmin ve sabrın yanında bir de hayatta en sık unuttuğumuz şeylerden biri olan özgürlüğün bi insana ne ifade etmesi gerektiğini başından sonuna sürükleyici bir şekilde ve bunu insanın kafasına vura vura anlatıyor bu film. kesinlikle sıradan bi hapishane filmi değil, bir şaheser.
bence en güzel sahnesi "the marriage of figaro" nun çaldığı sahne:
"bugüne kadar o italyan kadının şarkısında ne söylediğini bilmiyorum gerçek şu ki bilmek de istemedim. bazı şeyler söylenmeden anlamlıdır. kelimelerle bile ifade edilemeyecek kadar güzel şeyler söylendiğini düşünmek istedim. bu yüzden yüreğinizin sızladığını hissedersiniz. o sesler çirkin gri bir yere kimsenin aklına bile getiremeyeceği kadar güzel şeyler getirmişti. sanki bizim karanlık yerimize cıvıl cıvıl bir kuş girip bütün o duvarları eritmişti. kısa bir an için de olsa showshank'teki herkes kendini özgür hissetmişti."
bir insanın yaşadığı koşullar ve yer neresi olursa olsun, oraya alıştığı ve ne yaparsa yapsın diğer bütün yerlere ayak uydurmasının güç olduğunu, tabiri caizse sudan çıkmış balığa döndüğünü muhteşem anlatan bir film.
ımdb de birincilik alması biraz abartı olsa da defalarca izleyip bıkmadığım film.
her şey var bu filmde. ihtiyacımız olan her şey.
hani çoğu insan babam ve oğlum'u izlerken kendinden bir şeyler bulabiliyor ya, işte bu film de aynı öyle.
gerçekten helal olsun.
bu insanı alt üst eden sahnedir.
bi insanın, esaret altında olması bazen özgürlüğünden çok daha iyidir diye düşündürmüştür.
red isimli şahsiyetin de aynı yere adını yazması 'yapmayın ama' dedirtse de, sonunda gülümsememizi sağlamıştır.
zeki insanları hafife almamayı da tekrar tekrar gösteren mükemmel bir filmdir.
herkesin izleyip, hayatında önemsemesi gereken şeylere tekrardan göz atmasını sağlayan üstün hayalgücü senaryosuna sahiptir.
ilk izlediğimde "bu mu lan efsane film" dediğim,* ancak biraz önce bitirdiğimde beni derinden etkileyen film. Niye böyle oldu anlayamadım. Çarptı ve ilk spoylerimi yazdım. *
her izleyişte duygulandıran, güldüren, filmin sonlarına doğru hapishane müdürünün düştüğü duruma bakarak '' işte kazık böyle atılır '' dedirten efsanedir.
ister bingöl'e diyarbakır deyin, ister 2009'dan 40'a varın, isterseniz anaa.. a..deyin hiç farketmez.
ama bu filme olmamış demeyin. olmamışsa siz daha iyisini çekin biz de izleyelim.
işkembeden atmak kolaydır, zor olan ortaya bir eser koyabilmektir ve esaretin bedeli de sinema alanında ortaya konan en büyük eserlerden biridir.