Halen en sevdiğim filmlerden biridir, sonunda herkes gibi beni de ters yatırıp göt etmiştir. Desem doğru olur, ama yıllar geçtikçe hapisane yönetimi duvara poster yapıştırma işini nasıl yemiş diye de senaristin bizi ayakta götürdüğünü düşünüyorum. Filmin güzellliği kaçma olayını hiç çaktırmaması, yoksa nasıl kaçtığı biraz çocukça olmuştur.
(bkz: tim robins)'e hayran olma sebebir, bir filmi sıkılmadan 3 defa üst üste izleme manyaklığını yaşamanız demektir. küfür edemeyen bünyeler de bile sonunu görünce *** diye haykırıp tim robins'e tekrar hayran olma sebebidir. **
--spoiler--
o gün o iki italyan bayan ne hakkında şarkı söylüyordu bilmiyorum. aslında bilmek de istemiyorum. bazı şeyler çok araştırılmamalıdır. kelimelerle anlatılamayacak kadar güzel şeylerle ilgili şarkı söylediklerini düşünmüştüm. o yüzden kalbiniz acıyabilir. bu sesler kimsenin hayal kurmaya cesaret edemeyeceği kadar güzel yerlerden geliyordu. bir kafese konulmuş güzel sesli bir kuşun şarkı söyleyerek kafesi açması gibiydi. o kısa süre için shawshank'teki her adam kendini özgür hissetti. '
--spoiler--
--izlemeden ölmeyin ve okumayın--
şahane bir filmdir. bu sıfatı, birçok yönden kazanıyor. oyuncuları son derece iyidir. morgan freeman'ın filmi anlatması bile ayrı bir şevk veriyor. film sabırlı bir şekilde ilerliyor. ve süprizini o kadar iyi harmanlamış ki, seyirci izlerken asla ortalıkta görünmüyor, sezilmiyor. yönetmenin saklamasından bahsetmiyorum, süprizin film gidişatı boyunca görünmez olmasından bahsediyorum. bu yüzden, pek tahmin edilmiyor. eden varsa da, saygı duyarım. ama gene de muhteşem bir film. imdb'deki puanı ve edindiği konum tartışılabilir. kimi haksız bulur, kimi haklı bulur. gerçek şu ki, o konumda olmasa şaşırırdım.
muhteşem bir filmdir. insanın içini kıyım kıyım kıyar. o özgürlüğün tadını alırsın özgür oladıktan sonra dğmak neye yarar. hapishaneye olmasada askere gideb bu duyguyu bilir. umarım dünayada zorunlu hiç bir şey kalmaz. yanlız fimle ilgili tabii kafamıza takılanlar var şöyleki:
--spoiler--
yıllar yıllı o tüneli kazarken hiçmi hüçresi değiştirilmiyor veya bundan nasıl bu kadar emin olabiliyor orası saçmalık. artı endynin hikayesi şu mehur belgesel kanalarından birinde hapishaneden kaçanları konu alan bir programda nerdeyse bire bire benzerlikte gösterildi. ama orda gerçek kahraman tecavüze uğramadı bir polis öldürmüştü yaşamayı seviyordu ve idama mahkum edilmesi olasıydı. önce oda duvarı delmeye karar verdi hemde akıl almaz yöntemlerle diş macunu ve tualet kağıdı karıştırıp sıvayı tekar yerine yapıştırıyordu ama bir gardiyanın bunu farketmesi uzun sürmedi fakat adamı bir şekilde kandırdı fakat 1 gün içinde kaçması gerekti ve kaçtıda başa bir yöntemle neyse. sadece o hücre olayı benim canımı biraz sıktı onun dışında o okyanus kıyısı sahnesi, zenci akadaşının ona giderken yoldaki özgürlk hali insanı okadar derin duygulara sevk ediyorki. askerdeyken dünya kupasını evimizde yağlı çipslerimizi yediğimiz elerimizle göğüs kılarımızı kaşıya kaşıya izleyceğimizi konşurken askerlik bitimi evde dünya kupasıın ilk maçı başlamadan 2 dk evel asker arkadaşının arayıp bunu hatırlatması ve keyiflenmememe benzer bir durum oluşturmuştur, evet ben bunu yaşadım.
--spoiler--
--spoiler--
karım sürekli benim tanınması zor biri olduğumu söylerdi... Kapalı bir kitap gibi... bu konuda hep şikayet ederdi. güzeldi... Tanrım, onu severdim... sadece bunu nasıl göstereceğimi bilmiyordum... hepsi bu..
--spoiler--
imdb'de neden bu kadar yüksek puan olduğunu anlayamadığım filmdir. güzel film olmasına karşın akıllara 'yahu kerpiçten hapishane mi olur?' sorusunu getirmektedir. bunun yanı sıra iyi filmdir; ama birinciliği haketmeyen filmdir.
bugun izledim ve oldukça etkilendiğim film imdb de niye 1. sırada olduğunu anladğım bir başyapıt.
edit: ağaç kavuğunda veya mağrada yaşamıyorum kısmet bugüneymiş
benim onum niye yok bunum niye yok misali zırıltıların ardına açılıp izlenesi filmdir.. life is beatiful - into the wild ve bu filmi tek geçerim bu konuda,başından kalktıktan sonra ruhunuz tazelenmiştir adeta..