bugün

irvin yalom'un 2005 yilinda "arthur schopenhauer bir grup terapisine katilsaydi nasil olurdu?" düsüncesinden hareket ederek; schopenhauer'in karakterini ve dünya görüsünü özümseyerek seks bagimliliginin üstesinden gelmis philip karakterinin ölmek üzere olan bir terapistin, son grup terapisinde gecirdigi degisimini anlattigi romani. romanda ayrica arthur schopenhauer'in gercek yasami da belgeselvari bir tonda bölüm aralarina serpistirilmistir.
türkçeye bugünü yaşama arzusu adıyla çevrilmiştir.
(sadece üstbaşlık schopenhauer tedavisi olarak küçük puntolarla birebir çevrilmiştir.
kitap sırtında bugünü yaşama arzusu yazmaktadır.
hadi sinema filmlerinin ticari gösterimde gişe yapması için
isimlerinin değiştirilmesini anladık.
en azından kitaplarda yapmayın bunu.kızıyorum ama!)
(bkz: bokuyla kavga etmek)
(bkz: bugünü yürütme arzusu)
(bkz: bugünü yargı arzusu)
(bkz: iğrenç espriler)
irwin yalom'u drav drav atan yazarlar sınıfına sokmama sebep olan yüzeysel kitap.
hadi nietzsche'yi parmakladın ama kurguyu şahane yazdın kotardın.*
ama bu kitap, roman bile olmamış. roman arası inceleme kitabı mı desem,
ekmek arası yaşlılık bunalımı mı desem bilemedim ama yalom feci
depresyona girmiş belli ki. schopenhauer'un lanetine uğramış.
kabalcı yayınlarından çıkmış versiyonunun iğrenç çeviri ve türkçesine rağmen inatla okumayı sürdürdüğüm kitaptır. bence kendisi hakkında biraz bile düşünmüş herkesin bir yerinde kendini bulacağı bir kitaptır. varoluşun iç yapısını inceleyen ve bunu yaparken, kafayı bu meseleye takmış kopuk filozofları odağa koyan bir psikiyatristin eseri olarak ilgililerin kesinlikle okuması gereklidir. ayrıca tıpla profesyonel olarak ilgilenmek durumunda olanlara psikiyatri konusunda da epey bilgi vermektedir. düşünmüyor değilim valla. cogito ergo sum.
nietzsche ağladığında' dan sonra okumak için sabırsızlandığım irvin yalom kitabı.
akıcı bir irvin yalom romanı. düşünmeye sevk eden bir kitap, sindire sindire okunması daha yararlı olur diye düşünüyorum.

varoluşçu bir psikoterapist olan yalom, hayatı ele almada insanları schopenhauer çizgisinden kierkegaard, camus, sartre, nietzsche çizgisine yöneltmeyi hedeflemektedir, her iki ele alış biçimi de hayatın irrasyonelliği gibi keskin hatlarda uyum sağlamaktadırlar fakat bu iki çizgi arasındaki fark; schopenhauer'in yaşam istencini reddetmesi ve inziva/yalnızlık benzeri yalıtılmışlıkları tavsiye etmesi, diğerlerinin ise yaşam istencini ve yaşamı her şeyiyle sahiplenmesi, sevmesi ve hakkını vererek yaşamak istemesidir. kısacası, diğerleri, schopenhauer'in aksine katı rasyonalizmin, mantıkçılığın soğuk odalarında hapsolmayı reddetmektedir.
irvin yalom'un bir başka güzel kitabı.

-anne sevgisinden yoksun büyüyen çocuklar, kendilerini sevmek, diğerlerinin onları seveceğine inanmak veya başkalarını sevmek için gerekli olan temel güven duygusunu geliştiremezler. yetişkin hayatlarında yabancılaşırlar, içlerine kapanırlar ve başkalarıyla genellikle düşmanca ilişkiler kurarlar.

-bir şeyi isteriz, alırız, kısa bir süre tatmin yaşarız, bu tatmin hızla sıkıntıya dönüşür, ardından mutlaka bir sonraki ‘istiyorum’ gelir. arzuyu doyurarak kurtuluş yoktur- insanın çarktan hemen atlaması gerekir.