film ayrıntılara girilmeden kitabı gayet iyi anlatmış. filmin eksik yanı olayları çok hızlı geçmesi, mesela rue nun ölümü ne kadar duygulandırsa da kitaptaki gibi insanı derinden etkilemiyor.
ayrıca filmde ölümler kansız ve çok vahşi değildi. oysa kitapta capitol'un istediğinin çok vahşi ve kanlı ölümler olduğu birçok kez belirtiliyor.
film için esmer oyuncuların sarışın ve sarışın oyuncuların esmer olması ise ilginç.
oldukça etkileyici bir film. Kitabının dahi olduğundan haberim yoktu açıkcası. Sinemalar arasından seçim yaparken konusu farklı geldiği için seçmiştim ve hiç pişman olmadım. izleyin derim.
Katniss'in (bkz: katniss everdeen) büyüleyici, fantastik hikayesi.
Bir ablanın kardeşine olan aşkı.
Güçlünün güçsüzü ezme savaşı.
Her kelimesinde o anı yaşatan roman.
Okuyucuyu aynı ormanda yaşam savaşına sürükleyen yapıt.
Hayatımda okuduğum en iyi kitap.
Dün de filmini izledim, o da hayatımın filmleri arasına girdi bile.
Hem romanda, hem de filmde... yoruluyor insan, Katniss'le birlikte kaçarken. Öyle içine giriyor, öyle yaşıyorsunuz.
kitabı çok hoş çok güzel ama filmi acayip tırt olan film.
gruplaşma nedir lan bir tek akıllı siz misiniz 22 tane elemanın içinde 5-6 kişi guruplaşıyorsunuz. milyondolarlık açılış yaptılar bir de yazıklar olsun...
öncelikle kitabını uzun zaman önce okuduğumu belirtmek isterim. zira okumayanlar beğenmemiş ve bence bir bakıma haklılar. okuyanlar kitabı zihinlerinde canlandırdıklarından filmde de aynı görüntüyü görmek istiyor. en azından benim hayal ettiğime çok yakındı karakterler ve çevre.
kitabı okuyanların kesinlikle izlemesini tavsiye ederim.
kitaplarını aldık okuduk. ilk kitap gayet heyecanlı geçti ama 2. kitap 40. sayfadan itibaren bozdu epey. o kadar abartılcak sağlam bi konu göremedim ortada. filme gelirsek, kitaptan uyarlanmış filmler ne kadar iyi olursa o kadar iyiydi işte.
son sahnesi fazlasıyla vurucu olan filmdir. gidilesi filmdir. adamlar 'yusufladı' tabi kimse kazanamayacak diye. iz-sürücü sahnesi de filmin güzel kısımlarından biriydi.
Televizyonda veya dvd ile bilgisayarda zaman geçirme amaçlı izlenebilecek, özellikle sinemaya gitmeye değmeyecek bir film.
açlık oyunlarının ne amaçla düzenlendiği konusu çok hızlı geçiştiriliyor. Seçilenler arasındaki mücadele ise çok yetersiz aktarılıyor. Genellikle yakın çekimler ve sarsıntılı bir görüntüyla karşılaşıyorsunuz. Diğer taraftan filmin genellikle durgun seyreden havasında bir çekicilik de yok değil. asıl kızın dirayetli duruşu ve fedakarlığı ilgiyi artırıyor. Tabii güzelliğini de es geçmek olmaz.
Sonuç olarak imdb'den aldığı notu haketmeyen ancak yine de boş bir zamanda izlenebilecek bir film diyebiliriz.
kitabını okumadım. dangadanak film eleştirisine geçeceğim.
"yapacak bir şey yok mottosu eşliğinde oynadığımız bir oyun var. kapitalizm. kapitalizm, gerçekten lanet bir illet. alternatifi bile düşenemediğimiz bu oyuna yalnızca küçük küçük eleştiriler yapıp, çarkların dönmesine katkıda bulunuyoruz. asla isyan edemiyoruz. asla başka bir dünya tahayyülü kurmuyoruz.
bu sistemin bize düşünce özgürlüğü verdiğini düşünüyoruz. bize birey olma hakkını verdiğini. hepimiz bireyiz doğru. ancak, tüketen bireyler. insandan önce tüketici olduğumuz bir çağdayız.
işte bu oyunun içine bu kadar kapılmışız ki nasıl bir oyunun içinde olduğumuzu bize gösteren distopyadır. distopyanın her türlüsü mübahtır.
bu film piyasaya yönelik çekilmiş olabilir, hataları, günahları olabilir. ancak şunu eğer bir insanın içinde bile yaşadığı dünyayı sorgulayacak bir soru oluşturduysa, bence yeterlidir.
şunu da söylemeliyim ki kapitalizm öyle bir illet ki hollywood marifetiyle, kendi eleştirisini de kendi yapıp, düşünenlere sen düşünme ben senin yerine de düşünürüm demekte, sorgulayanlara tüm oyuncaklarını elinden alıp, kendi istediğini vermektedir. beyinsel mastürbasyon yaptırıp, pasifleştirmektedir insanları.
sen bu insanlar arasında ne oluryorsun tarrağım derseniz, susar kalırım. doğru.
kitap iki farklı şekilde çevrilmiş. birinci tekil şahısla anlatıldığı için huzursuz olanlar varsa da, en doğrusu olmuş bence. ilk çeviride, geçmiş zamanda bir olayı anlatırken "içeri girdim, pencereyi açtım." tarzında anlatılıyor iken, ikince çeviride "içeri giriyorum, pencereyi açıyorum." şeklinde anlatılıyor. ikinci şekildeki yüklemler hep daha çekici gelmiştir bana. yabancı bir kitabı canan tan yazmış havası veriyor sanki. yine de çoğu insanın ilk çeviri stili daha çok hoşuna gitmişe benziyor.
neyse sonuç olarak, ilk iki kitap harikulade, ancak üçüncü kitap biraz zorlayarak yazılmış sanki suzın'cım?
filmine gelecek olursak, henüz gitmedim ancak fragmandan anladığım kadarıyla kafamda kurguladığımdan bayağı farklı olacağa benziyor.
kitaptan uyarlanan her film gibi kitap kadar tatmin edici değildi. kitabı okuyanlar bazı şeylerin eksikliğini bildiklerinden kitabın verdiği tadı alamadılar. en azından kendim için konuşayım, bana böyle oldu. izlemezseniz çok şey kaçırmazsınız fakat kitabı mutlaka okuyun derim ben.
Bazı filmlerin başını biraz izleyince sonunu hemen anlarsınız ya, bu film de öyle olmuş. Kızın hunger games'e gideceği, oğlanla birbirlerine aşık olacakları, öpüşecekleri, kazanacakları zaten belli. Şu tip sahnelere de artık acayip uyuz oluyorum, mesela kızı biri sıkıştırıyor. Bildiğin öldürecek kaçış şansı yok yani. Tam bıçağı tutan el havada kıza doğru inmeye beklerken arkadan biri mutlaka gelerek kızı kurtarıyor. Bu tip sahneler sanırım bin tane filmde kullanıldı. Hayır kimse heyecanlanmıyor artık kız acaba ölecek mi diye, o kötü.
kitabını okuyanları tatmin etmeyen bir film olmuş. her bir kitabını maksimum bir haftada bitiren biri olarak, böyle özensiz çekim sahnelerini görünce üzülmedim değil. genel olarak fena bir film değil ama beklentileri fazla yüksek tutmamak lazım.
3 yıl önce okuduğum ilk kitabı ile vizyona girer girmez gittiğim sinema filmi arasında dağlar kadar fark var. birçok şey atlanmış ve birçok şey belirtilmemiş. district 11'in katniss için para toplayıp yardım etmesi filmde yok. rue'nun ölüm sahnesi tam bir fiyasko.(kitabını okurken ağlamıştım) ödül olarak neleri kazandıkları gösterilmiyor. capitol kitaptaki kadar yansıtılmamış. görüntü kalitesi berbat.
naçizane tavsiyem, bu filme gitmek yerine kitabını alın okuyun. birkaç ay sonra da blu-ray filmini indirip izleyin. bir dost.
gittim gördüm ve beğendiğim bir film. yaklaşık olarak 1 koca sene bekledim. kitaplarını bir solukta okudum. ama buradaki bazı yorumları okudukça acaba aynı filmi mi izlemişiz izlenimine kapılmadım desem yalan söylerim.
- kamera çekim teknikleri en fazla göze batan detaydı. ciddi anlamda gözü zaman zaman yoran bir yapısı vardı. ama koskoca film, yapımcılar, sanat yönetmeni hatta filmin yönetmeni defalarca kere filmin üstünden geçtiklerine göre bence bizde bir sıkıntı var. yer yer rahatsız eden bu kamera çekim tekniklerinin ben bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum. ama bilinçli olarak yapılsa da fazlasıyla rahatsız edici bir yönü olduğu gerçeğini değiştirmez.
- peete rolünü oynayan elemanın oyunculuğunu çok da ahım şahım bulmadım.
olumlu yanları;
- her anlamda başarılıydı.
- müzikleri çok sağlam ve nerede kullanılacağı iyi tespit edilmiş. her sahneye dan dun müzik yerleştirip filmi bayağılaştırmamışlar.
- Katniss Everdeen ve haymitch rolleri hakkını fazlasıyla vermiş.
- oyunlar baştan sona kusursuz olarak yansıtılmış.
- rue ve rue' nin ölüm sahnelerinde tüylerim diken diken oldu. rolün çekiciliği ve ortamın düzeni o kadar sağlam ve gerçekçiydi.
- 100.000 kişinin toplandığı açlık oyunları tanıtım gecesindeki görselliği uzun süredir hiç bir filmde görememişimdir.
gidilesi filmdir. sen kimsin'e berlin kaplanı'na gitmek yerine bu filme gidiniz. hatta bu film efsaneler arasına girebilir. bir v for vendetta olabilir. çekimleri çok iyi değildir, bu da biline.