kitabını okumadığım, arkadaşımın büyük baskıları üzerine filmini izlediğim eser. ** neyse, filmini çok beğendim, sürükleyiciydi bence. dövüş sahneleri hariç. bi halt anlamadım, çekimler kötüydü o sahnelerde. ama yorumlara bakılırsa kitabı çok daha başarılıymış. * zaten sadece filmini izleyenlerin aklında bir çok soru cevapsız kalmıştır. kısacası; sanırım kitabını okuyacağım.
Suzanne Collins'in 3'lü kitap serisinin 1. kitabıdır.
Popüler kültür nedeniyle oldukça fazla okunmuştur ve okunmaya devam etmektedir.
The hunger games, inanılmaz sürükleyici, kurugusuyla kendine hayran bırakan, sanki elinizden bırakamayacakmışsınız hissi veren bir kitaptır.
sanki popüler kültür, tv dünyasını eleştiren bir kitap olmuş... dikkat ederseniz 12 bölümden 2şer kişi özel olarak seçilmiyor, yetenekler bilinmiyor, bilgi seviyesi ölçülmüyor seçmece karpuz gibi kura ile ne çıkarsa bahtıma giderim ben oraya tarzı seçim oluyor. toplam 24 kişi var... seçilenlere kötü davranacaklar herhalde diye düşündüm, fakat gel gör ki lüks yemekler, lüks yataklar, lüks aletler veriliyor seçilenlere... sanki oraya ölmeye değilde para verip eğlenmeye gitmişler gibi eğitime giriyorlar. sonra alana salıyorlar milleti kim kime dum duma... yani bu beynimizi yıkayan sektöre çok benzemiş açlık oyunları... biri geliyor 20kişi seçiyor, sonra azcık eğitimden geçirip, bizi eğlendirsin diye önümüze atıyorlar, kim içten gelen bir şekilde yetenekliyse onun adı kalıyor akılarda. işte açlık oyunlarıda böyle olmuş. filmini de şuan izledim 2 saatlik bir süresi vardı. güzelde olmuş, sıkılmadım izlerken aksine bazı sahnelerde gaza geldim falan...
katniss gibi bir kız varsa gelsin beni bulsun peetadan daha güçlü ve daha kuvvetliyim yani... tipimde iyi evlenebiliriz.
bu dediğim tip olarak algınalnmsın, kişilik ve karakter olarak algınlansın mümkünse..
japon mangası ve filmi battle royale'dan araklanmış kitap. klasik amerikalı işte. bu yazar ablanın ağababaları da asya'da isveç'te orda burda ne kadar sağlam film varsa tutup remake'ini yaparlar.
kitaba gelecek olursak, çok akıcı ve konu itibariyle güzel bir seri. sanırım 3. kitap biraz sıkıcıydı. özellikle 1. ve 2. kitaplar çok iyi.
filmde konu bölünmüş.olaylar tam bağlanamamış gibi geldi.
kitabı okumasaydım. lan ne oluyor orada diyebilirdim.
olaylar bayağı bir kırpılmış.
ama rue canımsın ya.
sinemada izlemediğim için bayağı üzülmüştüm ama gerek yokmuş zaten.
kitabı akıcı ve eğlenceli kitap sevenlere, tavsiye edilir.
mtv film ödüllerinde 'en iyi final dövüşü', 'en iyi ekranüstü dönüşüm', en iyi erkek oyuncu', 'en iyi kadın oyuncu' dalında 4 ödül kazanan izlenilesi film.
kitabını okumadan, sinemada tesadüfen izlediğim güzel kapitalizm eleştirsi yapan bir film. O değil de hani kızla birlikte oyunlara giden vardı ya petaa * hıhhh işte o öyle bir geçer zaman ki de helvacı helva şarkısını söyleyen adama nekadar benziyor...
filmi de kitabı da vasattır. ama en çok filmi vasattır. kitapta sayfalarca anlatılan şeyler iki sahnede atlanmış ama yine de 2 saat sürmüş film. rue kuzuşuma kıymaları çok kanıma dokundu.
kitabın sonlarındayım şu an bitti bitecek ama bi gariplik var hikaye ile ilgili yeterince germiyor insanı, esas kız fazla şanslı. daha heyecanlı anlatılabilirdi bu hikaye.
1. kitabını gece uyumayıp bitirdiğim bir seridir. bütün kitapları çok güzeldir ama ben en çok 1. kitabını sevmişimdir. suzanne colins başka bir dünyayı çok güzel tasvirlerle, örneklerle muhteşem biçimde anlatır. kitabını okuyanlar etkisinden birkaç hafta kurtulamaz. o dünyayı 13. mıntıkayı, arenayı ve katnissin çocuklarını (son kitabı alaycı kuşu okuyanlar bilir.) hayal eder. ayrıca kitabını okuyanlar filmindeki oyuncuları gördüğünde bu mu kitaptaki peeta, katniss gibi şoklara girebilir; sonra bu karakterlere alışılır.
bu kadar güzel hikaye bu denli kötü değil ama vasat bir filme nasıl dönüşmüş anlayamadım. 2. ve 3. filmi çekmeden önce yüzüklerin efendisini uyarlayan adama danışmaları lazım.
ne kitabını okuduğum ne de film hakkında bilgi edinerek gidip izlediğim film olmuştur. şöyle bir şeyler oldu:
film çok iyi başladı. gerilim dolu. içerik olarak aha dedim ütopik bir film var karşımda. bir aldous huxley'i düşünmedim değil. bir george orwell'i. dramla birlikte gerilim hat safhadaydı. sonra bu arkadaşları aldılar götürdüler burjuva şehrine. yine baktım makyajlar set vs on numara. ancak ne zaman ki yarışma mevzusu başladı, amatörlükler de ardı sıra gelmeye başladı. ben bu kadar iyi başlayıp da bu kadar boktan bitiren çok film izledim de, bu kadar zevk alıp da bu kadar nefret ederek izlediğimi hatırlamıyorum pek.
--spoiler--
yarışmadaki sahneler -ki duyduğuma göre sansür yediği için öyleymiş- amatörce.
esas hatunun kendini bozması amatörce. -kitapta da öyleyse kitap da bok gibiymiş o zaman derim-
sonra bunlar burjuva şehrine geldiklerinde aklımdan hep geçen şuydu: ulan bunlar kesin isyan çıkarır orada bir kaos oluşur, film de burjuvanın yıkılışı ile sonlanır. film ilerledikçe ben bunun heyecanını yaşıyorum ama o da ne! bizim asiler birden burjuvanın o havasına esir olup yarışmayı benimsemeye başlıyorlar. -kitap da böyleyse bok gibi kitapmış derim-
sonra filmin sonunda bu esas hatunla esas oğlan birbiri ile kesin dövüşür hatun da kardeşi için bu oğlanın ağzına sıçar dedim, onu da iyice bok ettiler. -kitap da böyleyse o kitabı atın çöpe-
--spoiler--
neticede film ilerlerken beim beklentiler içine girmem, filmi görmek istediğim gibi bekliyor olmam ve sonucunda beklentilerimin karşılanmaması ve bazı oyunculukların aşırı amatörlükleri ile bitirdiğim bir seans olmuştu. olmamış dedeler izlemeyin...