"islâm’a da‘vet faaliyetinde önemli payı olan bir kesim de sûfîlerdir. Nitekim Anadolu ve Balkanlar’ın islâmlaşmasında en büyük şeref bu kesime aittir. Özellikle Ahmed Yesevî, Abdülkādir-i Geylânî, Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî, Ebü’l-Abbas el-Mürsî, ibn Atâullah el-iskenderî, Seyyid Ahmed et-Ticânî, Seyyid Muhammed b. Ali es-Senûsî gibi ünlü sûfîler gerek cezbedici dinî-ahlâkî şahsiyet ve yaşayışlarıyla, gerekse vaaz ve irşadlarıyla güçlü ve etkili birer da‘vetçi olarak kendi ülkelerinde faaliyet göstermişler, onların müntesipleri de aynı faaliyetleri devam ettirmişlerdir.
Da‘vet faaliyetinde tüccarlara ve sûfîlere hacıların ve ayrıca yabancılar eline düşen müslüman esirlerin çabalarını da eklemek gerekir. Mukaddes topraklarda tazelenen ve güçlenen dinî duygularla ülkelerine dönen hacılar, bu duyguların verdiği azim ve şevkle birer islâm da‘vetçisi olarak çalışmışlardır. Hatta hacıların bu çalışmalarındaki başarılarından kaygılanan bazı Avrupalı yöneticiler kendi sömürgelerinde hacca gidişi kontrol altına alma gereğini duymuşlar, bunun için ağır vergiler koymuşlar, vizesiz hacca gidenlere cezaî müeyyideler uygulamışlardır (bk. Arnold, s. 405-406)."
Ayrıca islâm dininin “müsamahakâr hak din” oluşu ve bu prensibin tarih boyunca hemen bütün müslüman da‘vetçiler ve fâtihler tarafından titizlikle uygulanması, bu suretle başka dillerden, renklerden ve kültürlerden insanlara geniş bir din ve vicdan hürriyeti tanınması, islâm dininin özellikle Afrika, iç Asya ve Uzakdoğu’nun nisbeten geri ve kültür seviyesi düşük toplumlarına aydınlatıcı, birleştirici ve bütünleştirici mahiyette itikadî, ahlâkî ve hukukî prensipler sunması gibi sebepler de islâm da‘vetinin kolaylıkla benimsenmesine yardımcı olmuştur."
"tebliğinizi yapın, inanmazlarsa onlara uzaylılarmış gibi bakın" şeklinde bir ayet bulunmamaktadır, bu şekilde yapılan davranışlar hem kişinin imanının sakatlanmasına, hem de bu şekilde davranılan insanlarda* islam hakkında bir önyargı, kötü bir izlenime yol açacağından, altından kalkılması zor bir vebal altında bırakır. Müslüman olduğunu iddia edip bazı işlere kalkışanların özellikle dikkat etmesi gereken bir durumdur, olur da eğer tebliğ yaptığınız insan bir şekilde davranışlarınızdan dolayı islama karşı bir tavır alırsa başınıza bela alırsınız.
her müslüman'ın, her hristiyan'ın, her yahudi'nin görevi olduğu için din özgürlüğü'nün sınır noktası. Örtülüde yapılabileceği gibi açıkta yapılabilir. Dini özgürlüklerin sınırsızlandırılması sonucu dinin en büyük uygulamalarından biri olan tebliğin etkinlik kazanması ile birgün sokakta yüyürken hop diye adamın birinin size dine davet etmesi gerekir. Yahut yaklaşık 100.000 yıllık dinler tarihinden öğrendiğimiz gibi tebliği ağır başlılıkla kabul etmezseniz, götünüze sokularak kabul ettirilir.