yaklaşık yüz yıldır birikmiş bir gazı salan ülkedir. ortalık o kadar kötü kokuyorki kimse ardından gelecek rahatlamanın farkında değil. içinde tutup kanser olacağına sittir et dışında konser olsun.
--Mehmet Y. YILMAZ--
geçen hafta başında istanbulda bir seminer veren "senaristlerin hocası" amerikalı robert mc keeden hafta içinde söz etmiştim.
mc keenin bu seminerde anlattığı konulardan biri de kendi ülkesine yönelik bir eleştiriydi.
ünlü "hoca" ülkesinde artık sadece homoseksüellerin ve yaşlı insanların el ele tutuştuğunu, romantizmin artık öldüğünü anlatıyordu.
"bugün amerikada bir kadına çiçek, mektup, mesaj yollarsanız polisi arayıp, taciz edildiğini söylüyor" diye anlatıyor.
bu ülkede artık sokakta gördüğünüz bir minik çocuğun saçını bile okşayamıyorsunuz, çünkü bakıcısı ya da annesi polisi arayıp, sizin bir çocuk tacizcisi olduğunuzu ihbar edebiliyor.
bunun filmler ve gazete haberleriyle beslenen bir tür paranoyaya dönüştüğünü ve bununla mücadele etmenin artık çok güç olduğunu söylüyor.
toplumsal paranoyaların, insanların günlük yaşamlarını nasıl bir cehenneme çevirebileceğini bizler de iyi biliyoruz aslında.
bir düşünün bakalım nelerden çok korkuyoruz?
ve bu korkumuzun maddi bir temeli var mı?
ne de olsa burası "küçük amerika", niteliği farklı da olsa toplumsal paranoyalarımız bizim de var.
ve bu paranoyalar bize nelere mal oluyor?
haftaya başlarken bunu düşünmek içinizi sıkabilir ama biliyorsunuz ki bu tür şeylerle mücadele edebilmek her şeyden önce sorunun varlığını kabul etmekle başlıyor!
--Mehmet Y. YILMAZ--
karanlık bir çağa girmiş, gün geçtikçe daha da bu çizgide ilerlemekte olan vatanımdır.
-Tarihinden bugüne aşağılık kompleksi ile yanıp tutuşan, her fırsatta bu milleti sırtından vurmaya heves etmiş soysuzlara sahip olmuş olan ülkedir. düşünce özgürlüğü adı altında dünyada eşi benzeri görülmeyen bölücü faliyetlerin yaşandığı bir ülke yolunda da ilerlemekte.
-Ülkeyi bölme çabası taşıyan şerefsizlerin özgürlük savaşçısı olarak ilan edildiği, milli benliğin gün geçtikçe çürütülmeye çalışıldığı bir ülke olma yolunda ilerlemekte.
-tarihinden bugüne milyonlarca şehit vermiş bir ırkın ışığa en fazla ihtiyaç duyduğu yılları yaşayan türkiye'dir.
-onur ve şeref kavramlarının her topluluk tarafından farklı anlamlar kazandığı bir ülkedir türkiye.
yüzlerce olumsuz örnek anlatılabilecek bir durumdadır türkiye. her zaman üstünde soysuz köpekleri, aşağılıkları barındırmış ama ilk defa bu soysuzlara sesini yükseltme şansı vermiş olan ülkedir türkiye. soysuzların kendilerini kahraman ilan ettiği, ülkenin asıl efendisinin sessiz kaldığı bu memlekette gün gelir tarih tekerrür eder, binlerce yıldan beri olan tekrar olur. bu kolay mı olur? -olmaz. türk'ün hayatı ne zaman kolay oldu ki?
yıllardır süregelen ''ülke bölünecek, öyle bir noktaya gelecek ki herkes birbirinden nefret edecek'' söylemlerinin şu günlerde gerçeğe dönüştüğü ülke. hem de hiç kimse farkında değil.
öncelikle hiç kimse bir takım orospu çocuklarının yaptıklarını ''özgürlük mücadelesi'' şeklinde tanımlamasın. artık haber bültenlerinde ''doğuda olay. göstericilerle polis çatıştı'' haberleri hiç kimseye şaşırtıcı gelmiyor. işte ne kadar boktan durumda olduğumuzun asıl kanıtı da bu. yıllar önce aynı olaylar olduğunda yer yerinden oynardı. şimdi ise her gün aynı şeyleri görüyor olmamızdan dolayı sadece basit bir haber değeri taşıyor sanki. üstelik yapılan provakasyonun şiddeti de gün geçtikçe artıyor madden ve manen. çok basit bir mantıkla göz göre göre ''bu ülkeyi böleceğiz'' alt metniyle yapılan bir ton olaya o kadar alıştık ki tepki bile veremiyoruz. kendi ülkemizde, kendi özgürlüklerimiz için isyan edecek noktaya geldik.
arkadaş; bana bu yaşanan olayların hiçbirini onurlu mücadele saftatası olarak anlatamazsın. evet orospu çocuğu diyerek terörü ve ikilikliği bitirmiyoruz fakat hakikaten orospu çocuğusunuz yahu.
kaçak elektrik, kaçak su kullanıp; her fırsatta ''devlet bize yardım etsin'' deyip, üstelik devlet tarafından meclise bile sokulup, sonrasında yediğin kaba sıçamazsın lan sen. orospu çocuğusun işte, ne diyelim daha.
not: türk-kürt sorunu değil, türk-pkk sorunu olarak baktım olaya.
bi hayli kafası karışık ülke(m). biri bin bozkurt koyar, biri karşına on bin genci dikerim der. 80'lerden ders çıkarmayıp hala sağ-sol davası güdülür. türk-kürt olayından bahsetmiyorum bile. kısacası beceriksiz yöneticiler tarafından kafası karışmıştır. umarım halkın sabrı taşmaz.
trafik ışıklarında kırmızıda duran araçların, arkadan bas bas bağırıp yol verin diye yırtınan ambulansa yol vermediği,
trafik ışıklarında kırmızıda duran araçların, arkadan bas bas bağırıp yol verin diye yırtınan ambulansa yol verenlere, kırmızıda geçti diye trafik cezası yollanan ülke.
üzülüyorum sözlük, çok ciddi üzülüyorum bu ülkeye. boş boş durup şurda iki kelam yazıyoruz, geyik yapıyoruz ama ne yapabilirimi düşünmek lazım bu ülkeye sözlük. 3.5 milyar euro'ya helikopter aldığı zaman benim için yanıyor sözlük bu kadar mı mal bir milletiz bu kadar mı öküz bir milletizde bir helikopteri bile kendimiz 10 yıllardır yapamıyoruz sözlük. en kaliteli, en iyi dediğimiz üniversiteler neden bu kadar lakayıt ve kalitesiz sözlük neden üniversite-saniye işbirliği yapılıp arge yapılamıyor ciddi anlamda anlamıyorum sözlük. herşeye kafa yoran milleti olan bir ülkenin fakirlikte evine ekmek götüremeyip intihar eden aile fertlerini düşündükçe, acından ölen gazileri düşündükçe bu ülke için ciddi anlamda çok üzülüyorum sözlük.
habertürk'teki bir okur yorumunda rastladım: "aklı olan herkesin artık bu ülkeye dair herhangi bir umudu kalmamıştır.." diyordu. gerçekten hangi akıllının bu ülke için bir umudu kaldı ki?
3 tarafı denizlerle, 4 tarafı düşmanlarla çevrili, bir kısrak başı gibi uzanan ve bizim olan memleket.
ayrıca
türkiye ye hoşgeldiniz
düşünmeye üşenen nesiller için 1'e,
faşizmin ayak sesleri için 2'ye,
gözdağı vermek için 3'e,
gündem oluşturmak için 4'e,
deniz feneri için 5'e basınız
for kurdish press şeş
özgürlüklerin artık yavaşça gizliden gizliye değil, kanunlarla gözümüzün içine soka soka kısıtlandığı vatanım.
haziran geliyor, bu son şans gençler, iktidarı bir dönem daha alırlarsa geri dönüşü imkansıza yakın olacak laikliğin, özgür düşüncenin, parasız eğitimin vs vs...
kimin ne bok yediği belli olmayan ülke. bir bakıyorsun samsunda açlıktan çocuk ölüyor bir bakıyorsun 2020 de altıyüzbininci dolar milyonerini kucaklamaya hazırlanıyor. kimi düşmanlık yaptığı devletten milletvekili payesi ile maaş ve iltifat görüyor kimi askerde bir sebepten ölüp şehit bile sayılmıyor.kimi vatandaşa hizmet kisvesi ile yönetime gelip tüccar mantığı ile vatandaşı soyuyor.cahil üçkağıtçı ahlaksız sabit fikirli insanlarla bir odaya kapatılmanın adı .bir nevi açık hapishane. üstelik cezan da bitmiyor.