garip bir yer burası. asya bloğunun en batısı, yeşil kuşak ülkelerinin en modernize olmuşu, avrupanın en doğusu, slav kültürünün dünyaya açılış noktası...
uzayıp gidecek olan bu sınıflandırmaların en nihai sonucu; üzerimizde büyük ve kolayca özümseyemeyeceğimiz oyunlar oynanılmasını sağlayan bir konuma sahip olduğumuzdur. bunun sadece üzerimize oynanan oyunlar olarak değil, üzerimize oyun oynayan ülkelerin çıkar çatışması şeklinde tezahür eden sonuçları da var. bu kadar önemli bir yerde bulunuyorken kaotik bir ortamda bulunmamayı garipsememek gerekir. kaotik bir ortamda bulunmaya alışkın olmak ve bunları bertaraf edebilecek birlikteliği göstermek için gerekli gücü de bulunduğumuz sihirli coğrafik konumdan alırız umarım.
ilacı ne şeriat, ne kemalizm ne de komünizmdir. bu ülkenin ihtiyacı olan liberalizmdir. ama maalesef bunu savunanlar şu anda liboş olarak görülüyor. ama her gelişmiş ülkenin sonunda anladığı gibi liberalizmin tek çare olduğunu biz de anlayacağız. ama o zamana kadar maalesef biraz acı çekeceğiz.
emin ellerde olan, tekrar uyanışa geçmiş ve ecdadının bıraktığı mirasa tekrardan sahip çıkmaya başlamış, geçmişi geleceğinin teminatı olan bir devlet. *
bize unutturmak istediler geçmişimizi, büyüklüğümüzü, batı özentisi, ne olduğu belirsiz küçücük bir devlet yapmak istediler, çağdaşçılık şuculuk buculuk adı altında.
bu millet unutmaz ne olduğunu, unutmadı da allah'ın izniyle. tabii ki kaybı çok büyük oldu zamanında, lakin her şey eskisinden de daha güzel ve hızlı bir şekilde düzeliyor. bu düzelme korkutsa da bazılarını.
yani kimilerinin iddiası öyle, irdeleyelim az buçuk.
hızla düzelmesinden mütevellit, krizin çıkış noktası olan ve en derin şekilde hissedilen abd'de işsizlik %9 iken, bizde %18,5'tur bugün, artık nasıl bir teğet geçişse! her sene bütçe yapılır bir sonraki yıl için, yeni yılın ilk 3 ayında bütçe revize edilir. cari açık falan artık dilimizde tüy bitti. ülkenin tüm stratejik sektörleri yabancı kontrolündedir artık. iyiye gidiyor her şey.
ekonomiyi sağlam kazığa bağladıklarını iddia etmekteler, mesela geçen hafta işsizlik oranları açıklandı, sanayi kapasite kullanım oranları falan. işsizlik oranı rekor üstüne rekor kırıyor, sanayi kapasite kullanım oranı ona keza büyük düşüşte... üzerine bir de merkez bankası'ndan faiz indirimi geldi 0,5 puanlık! normal şartlarda ne olması lazım? dövizin yukarı seyir etmesi, borsanın düşüş yaşaması lazım değil mi? döviz düşüşe devam, borsa çıkışta. neden? dow jones anam babam, dow jones! ekonomi iktidara değil, dow jones'a bağlı da ondan. dow jones'un düştüğü gün, 27 nisan bildirisi yayınlanmıştı, tayyip efendi "borsa düştü paşam" diyor. dow jones, abdurrahman yalçınkaya dava açtığı gün de düşmüştü haliyle imkb de düştü bunlar hemen davaya yorumladılar ama dow jones anayasa mahkemesi'nin davayı kabul ettiği gün yükselişteydi, borsa anayasa mahkemesi davayı kabul ettiği halde yükseldi? yahu tayyipciğim, borsa'nın düşmesi konusunda bu ülkedeki olanların etkisi %5 falan. kafanı takma bunlara, eskiden takmadığın gibi!
ab konusunda havai fişekli kutlamalardan, "ab samimi değil" muhabetlerine geldi iş.
ha bir de, artık yavaştan deli dumrul tipi yönetim anlayışı da gelmiştir. tapularda yazan "kat irtifaklı" kavramının "kat mülkiyeti" olarak değiştirilmesi konusunda karar çıkarılmış, bunun için 28 kasım son tarih olarak belirlenmiş -gerçi şimdi 2 yıl uzatacaklarmış öyle bir söylenti var- değiştirirken sanki yeni tapu alıyormuşcasına 300 lira harç alınacak, ha değiştirmezsen ne olacak? 1000 lira ceza! 10 al, 20 al, 50 al 300 lira ne hacı? asgari ücretten haberiniz var mı? hatta iskanı henüz verilmemiş bazı binalarda masrafın tapu başı 15.000 lirayı bulabileceği ifade ediliyor. sadece ege bölgesi'nde 7 milyon tapunun değişmesi gerekmekteymiş. yani sadece ege'de herkes zamanında yatırabilirse parayı 2,1 milyar lira para kazanacak devlet havadan!
ne kadar güzel sosyal devletimiz var vatandaşını düşünüyor. seçim dönemi yapılan fahiş harcamaları adamlar bir yerden çıkaracaklar elbet.
bir garip ülke. evet maalesef öyle. aslında garipliği kendisinden veya yapısından kaynaklanmıyor. yönetenlerden kaynaklanıyor.
bakıyorum her geçen gün yasaklar artıyor. bu yasaklara tepki olarak her geçen gün yasakları delenler artıyor. sol framde google için kapatma talebini görünce aklıma geldi. son yıllara bakıyorum. kişilere gerçekleri gösteren, eğlenmelerini sağlayan, tartışma ortamı bulunan ne varsa yasaklanmış. üstelik yasaklayanlar safhında bulunan başbakan bir röportajında da "youtube a bende giriyorum" demiş. peki öyleyse bu yasak kime? bu yasak niye?
konu atatürk olunca bir çoğumuz için (ki buna bende dahilim) aşırı hassasiyet gösteriyoruz. bir bakıma göstermemin de boynumun borcu olduğunu düşünüyorum. peki tüm toplum benim gibi düşünmek zorunda mı? hayır ama bellirli bir saygı çerçevesinde. peki atatürk e hakaret içerdiği için youtube kapalı iken, yasaklanıyor iken toplumun ahlakına ve yapısına tamamen ters, tamamen insanlık dışı çocuk pornosu nasıl oluyorda indirelebiliyor? hemen hemen her gün gazetelerde okuyoruz. toplumca saygın insanlar *** nasıl oluyorda rahatlıla bulup indirebiliyor. hatta indirmekle kalmayıp gaza gelip bebeğe dahil tecavüz edebiliyor *. üstelik kimi tecavüzcüler ceza almadan, alsa bile 3-5 yıl ile kurtuluyor olaydan.
velasıl bir yanda doğru gözüken olaylar için sırf daha fazla meğilliyiz diye, daha fazla dikkat çekiyor diye yasaklanırken diğer taraftan toplum için insanlık için utanç verici olan bir takım şeyleri görmezden geliyoruz.
hiç umut vaad etmeyen ülkem. genç biri olarak bunları yazıyor olmam ne kadar üzücü ama gerçek bu, maalesef hiç umudum kalmadı. benim çocuğum olduğunda da bu siyasetçiler hala konuşuyor olacak ve ne kötü ki her problem hala aynı yerinde, hiç biri çözulmeden. bugün kendi ülkeme dair umudumu tamamen kaybettim. hep böyle kalacağız, tek adım ileriye gidemeyeceğiz, ileri attığımızı sandığımız her adımı bizden çok önce başkaları atmış olacak zaten. mardindeki katliamı bile; 'kürt nüfusu 44 kişi daha azaldı' şeklinde yorumlayabilen insanlar hala yaşadıkça hiçbir şey düzelmeyecek bu ülkede, zihinleri boşaltıp yeni şeyler yükleyemeyiz ya içine.
tertemiz bi kara parçası istiyorum ben halbu ki; istiyorum ki ırkçılık olmasın, neden ırkçılık yaptığını bilmeden ırkçılık yapanlar hiç olmasın hatta. istiyorum ki insanca yaşasın herkes; kimisi açlıktan ölürken kimisi antalyada milyon dolarlık oteller açamasın, para da dahil her şey eşit dağıtılsın istiyorum. istiyorum ki birbiriyle tek kelam dahi etmemiş insanlar birbirini öldürmesin; herkes yaşasın istiyorum sözlük.. ama insanca.. üzülüyorum be sözlük, çok üzülüyorum.
- toplumu şekillendiren bireylerin yani milletin adalet hukukunun terazisi karşısında eşitliğin olmadığı,
-insana, hayvana kısaca canlıya saygısızlığın olduğu,
-çocuğun annesini öldürmesinin, annenin çocuğunu öldürmesinin sıradanlaştığı,
-töre cinayetlerinin hala günümüzde var olduğu ama milletçe çağ atlanıldığının zannedildiği,
-zenginlerin türkiye sınırları içinde miami yaşam tarzına tezat, fakirlerin çöpten ekmek topladığı,
-çocuklara tecavüzün özellikle erkek çocuğa tecavüzlerin, ensestin sanılandan çok fazla olduğu
-sanatçıya değer verilmemesinin, çakma şarkıcıların baştacı edilmesinin normal olduğu,
-dünyadaki gururumuz sanatçıların yurtdışına sürgün edilmesinin tepki görmediği,
-gençliğin aptallaştığı, gelecekten ümit vadetmediği,
-eğitim sisteminin kötü olduğu,
-yetişkin nüfusun yarısından fazlasının karacahil olduğu buna öğrenimini yapmış kişilerinde dahil olduğu,
-halkın refah seviyesinin düşüp açlık sınırının yükseldiği,
-ahlaki değerlerin yerlerde süründüğü,
-kendini türkiye sınırları dışında neresi olursa olsun bir ülkeye atıp sonrasında milliyetçi tavırlar sergileyen iki yüzlü millete sahip ve "daha bir sürü çarpıklıkların yaşandığı bir ülke" olduğu halde türkiyenin güllük gülistanlık bir yermiş gibi gösterilmeye çalışılmasının artık sıradanlaştığı ve işin kötüsü bu tezatlıkların ve çirkinliklerin bir marifetmiş gibi yaşandığı, insanlarının komplekste tavan yaptığı ülke.
gerçeklerden kaçılmadığı gün, bu ülke "belki" adam olur.
vatandaşları tarafından genellikle tam gerçekçi değerlendirmelerin yapılamadığı ülke. ne bazı milliyetçi insanların zannettiği gibi çok güçlü bir ülkedir, ne de bazı elitistler tarafından yerden yere vurulacak kadar geri kalmış bir ülkedir. avrupa ile karşılaştırdığımız zaman evet ortada üzücü bir tablo var. hindistan, çin ve doğu komşularımız ile karşılaştırdığımızda ise çok daha iyi bir durumda olduğumuzu söyleyebiliriz.
anlayacağınız türkiye ortalama bir ülkedir. gelişmekte olan bir ülkedir. ilerideki 10-20 yıl içerisinde bir ingiltere, almanya, fransa olması imkansız olsa da, bir güney kore ya da polonya olabilir. olacaktır. dünyaya baktığımız zaman hiçbir ülke bir anda gelişme göstermemiştir. türkiye'de bir sihirli değnek ile bir anda gelişmeyecektir. ben türkiye'nin yerinde durmadığını, ilerlediğini düşünenlerdenim.
"aile içi şiddet" konusunda aihm'de mahkum olan ilk ve tek ülke.
sosyal patlamaların kıvılcım çıkardığı şu günlerde bile bir tane düdük çıkıp hala ülkenin güllük gülistanlık olduğunu iddia ediyor ya ben ona yanıyorum.
4 Mart: Haber istanbul Etiler'den geldi, Cem Garipoğlu kız arkadaşı Münevver'i öldürüp, başını gövdesinden ayırdı.
5 Mayıs 2009: Haber Mardin'den geldi. Kız verme yüzünden düğün evi aynı köyde yaşayanlar tarafından basıldı, çoluk çocuk demeden 44 kişi katledildi.
2 Haziran: Haber Adana'dan geldi. Ailenin büyük oğlu, anne baba yeğen demedi, 8 kişiyi tek tek öldürdü.
8 Haziran: Haber yine Adana'dan geldi. 11 yaşındaki kız, SBS'ye girme izni vermeyen öz annesini yatakta uyurken silahla vurarak öldürdü.
Ve bugün: Haber Adana'dan geldi. Bir kadın polise başvurarak, '6 ay önce, sevgilimi kocamla bir olup öldürdük, başını kestik, yaktık, arta kalan kemiklerini gömdük. Kocam sonra gidip bu kemiklerin yerini bir kez daha değiştirdi' diye itirafta bulunup teslim oldu.
global markaların gözü ile genel olarak dünya'nın en büyük 15. pazarı. ama şirketlerin durumuna göre değişiyor coca-cola için türkiye 12. büyük pazar mesela.