80'lerden beridir yükselişte olandır.80'lerde galatasaray'ın şampiyon kulüpler kupası'nda yarı final oynaması ve fenerbahçe'nin süper lig'de gol rekoru kırması malesef ülke bazında pek etkili olamaıştır.bunun en önemli örneği;bizler yani türk futbol seyircisi 80'lerde türk milli takımı ingiltere'den 5-6 yemediği zaman ''iyi oynadık'' diyorduk.
türk futbolu'na asıl devrim fatih terim'in 1993'teki olimpiyat şampiyonası'nda ümit milli takım'ı şampiyon yapıp sonra hepsini a milli takım'a yükselmesiyle başlar.devamında galatasaray'la 96-00 arasında kurduğu takım türk futbolunun büyük bir ivme yakalamasını sağladı.
şimdilerde bizler fransa'ya 1-0 mağlup olduğumuzda ''fransa'yı yenemedik'' diye üzlüyorsak şu ortaya çıkmıştır ki;türk gelişiyor.önümüzdeki 5-10 senelik süreç bizim için çok önemli bir süreçtir.bu süreçte ne kadar çok genç futboluyu avrupa'ya pazarlar ve a milli takım bazında süreklilik kazanırsak futbolumuz bir o kadar daha gelişecektir.
kim ne derse desin bugüne kadar aldığı * başarılı sonuçların çoğunu tesadüf sonucu almış, kendini bir türlü geliştirememiş, 1 ileri 2 geri giden futboldur.. futbolcular mal olursa yöneticiler ne yapsın..
insanda az vizyon olur, görüş olur.. röpörtaj bile yapamayan insanlardan başarı beklemek gerçi zor..
sadece oynanan oyunla değil, yapılan yorumlar ve tartışmalarla da mide bulandıran futboldur...
her sezon mutlaka en az bir takımın hakkı yenir...
şampiyon olan takım hakemlerin çoğunu satın almıştır...
hemen hemen her maçta zokardinyo düşürülünce düdük çalınmazken yalardinyo düşürülünce düdük çalınır ve ayrımcılık yapılır... bilinmez ki hakem her maçta bilmem kaç tane düdük çalmaktadır ve ne yazık ki her pozisyonu "hd" kalitesiyle tekrardan izlememektedir...
gelen her yabancı oyuncu havaalanında çiçekler ve atkılar ile karşılanır ama genellikle giden hiçbir oyuncu çiçekler ve sevgi cümleleriyle uğurlanmaz...
her şampiyonluktan sonra yapılan magandalık ve öküzlükler "şampiyonluk kutlamaları" olarak tanımlanır... en son bjk taraftarı olduğunu iddia eden bazı öküzler yoldan geçen araçların önünü keserek , geçen her aracı durdurup sallayarak mutluluklarını araçlarla paylaşmışlardır...
"olaysız bir sezon dikensiz bir güle benzer" mantığından dolayı her sezon mutlaka en az bir olaylı müsabaka bizi beklemiştir. işin ilginç yanı ise bu olayları gerçekleştirenlerin kahraman olmasıdır ve "ahh keşke ben de orda olsaydım" diye söylenip adrenalin kaynağı olarak değerlendirilmesidir...
14-15 yıldır takımım olan trabzonsporun çoğu taraftarı fenerbahçeye düşmandır. güya fenerbahçe yüzünden trabzonspor 96 yılında şampiyon olamamıştır.* 1 yılın hatası gelecek 13 yıla mazeret olmuştur. ulen diyelim ki o yıl hakkın yendi sonraki 13 yıl nerdeydin, kalbin mi kırıldı, incindiğin için mi şampiyonluk yaşayamadın. popon kalksın ve van'dan puan kaybet sonra fener bilmem ne...
sayın galatasaray, 2000 yılında müthiş bir başarı kazanmış ve tarih yazmıştır ama 9 yıldır diğer türk takımlarıyla sidik yarışına girmektedir. bilmemektedirler ki o başarıdan sonra 9 takım daha o kupayı kazanmıştır. hayır anlamadığım kısım o kupayı bir kez alınca etkisi ömür boyu mu sürüyor ya da bundan sonra avrupada alınabilecek tüm kupalardan feragat etmiş mi olunuyor? ben bunu şu şekilde açıklıyorum: görmemişin oğlu olmuş çekmiş koparmış...
sayın fenerbahçe, ellerinde olsa 11 yabancı ile sahaya çıkacak, şampiyonluğu ise parayla satın almaya çalışacaklar. "kıroyum ama para bende", " bastım parayı aldım şampiyonluğu", "batistutayı mezardan kaldırdık transfer ettik ama 70 küsür milyonluk ülkeden bir tane kaliteli oyuncu çıkaramadık" gibi söylemler yakışırrrr...
sayın beşiktaş, her sampiyon olunmayan sene tüm türkiye birleşip "beşiktaş şampiyon olmasın" diye planlar yapıyormuş gibi davranmaktan vazgeçin artık. keşke her sene beşiktaş şampiyon olsa da bu söylentiler ortaya çıkmasa. lakin avrupa maçlarında o popo kalkmasın.barcelona'ya 3 atar, çarşı çoşar barça barambarça olur, gider 5 yer hazım için gerekli süre beklenir. -13 averaj alınır rekor üstüne rekorlar kırılır. bitti mi? bitmedi. liverp...
futbolun bir spor olduğu unutulmamalıdır. güzel futbol ve alınan başarılardır insana o hazzı tattıran, bir de taraftarı olunan takım başarılıysa oh ne ala. ağır olacak biraz ama düşüncemi belirtmek isterim, gerisi hayvanlıktır...
objektif olabildimse ne mutlu bana. şampiyonluk önemli değil sana bir şey olmasın...
seneler geçtikçe türk futbolunda bir şey değişmicektir. çünkü türk futbol severlerin başarısızlığa tahammulü yoktur. bu da takım sahiplerinin bir sistemle ilerlemesine engeldir. sistemden kastım şudur:
-alt yapıya yeteri kadar önem verilmiyor ve neredeyse galatasaray hariç hiç bir takım alt yapısından oyuncu yetiştirip ve onlara gereken şansı vermiyor. halbuki kendi takımının ruhunu, sahaya en iyi bu sistemle yansıtırsın.
-scout dediğimiz manager yardımcıları artık modern futbolun içinde var ama biz modern futbolun şartlarına göre takım yönetiyoruz diyen yöneticiler, gidip 30 yaşlarında eskiden isim yapmış şimdi sönmüş yıldız oyuncuları önemli bir bokmuş gibi alıyorlar. be kardeşlerim bak bakalım avrupanın büyük takımlarına barcelona, arsenal, porto vs. bu takımlar modern futbolu nasıl yansıtıyorlar o zaman belki dank eder kafalarınıza.
-türk futbolunun geride kalmasında türkiye futbol fedarasyonunun da payı büyüktür. eğer birşeyler yapmaya çalışıp flaş kararlar alsalar, genç türk futbolcularına sahip çıkmak için birşeyler yapsalar, belki çok olmasada türk futbolunu bi kademe yukarıya taşırlar.(örnek: lig maçlarında her takım alt yapıdan en az 2 oyuncusunu ilk 11'de sahaya sürmesi)
-bir de klupler korkak olmamalı türk zihniyetini değiştirmeye çalışmalıdır. günü kurtarmak kolaydır ama geleceği düşünememek daha da kolaydır. artık yıldızlara, kaprisli topçulara modern futbolda yer yoktur. koşup, canını dişine takıp oynayıp aynı zamanda bir o kadar da teknik olan oyunculara yer vardır.
zamanında galatasaray 4 senelik bir çıkış yakaladı ve uefa kupasını türkiyeye getirdi. bu 4 sene boyuncaki önemli başarılar hangi isimlerle kazanıldı alt yapıdan yetişen emreyle, okanla, suatla, bülentle kazanıldı.
hiç bir ekol yoktur ki içinde hem pas, hem şut, hem orta, hem uzun top, hem kısa top, hem defansif kalite , hem ofansif kalite, hem sürat, hem teknik, hem isabet, hem güç içersin. Bu sadece bize ait. Her b...tan anladığımızı sanarak her dala sıçmaya çalıştığımız için hepsinde çuvalladığımız sistemsiz sistemdir.
eskiden günlük sıkıntılardan, enflasyondan, zamlardan, dırdırdan, stresten, hırlıdan, hırsızdan, çapulcudan, patron zırvalarından, politikadan, siyasetten uzaklaşmak için kafa dağıtıp, zevk aldığımız oluşumdu. ne yazık ki artık siyaseti, bölücülüğü, propagandayı türk futboluna da bulaştırdılar. derinlerden gazı alan 3-5 çapulcu artık sahaya atlıyor.
her geçen gün anormalleşiyor, hele ki son zamanlar da idda denilen bir ticerethane kuruldu bunun da etkisinin olduğunu düşünüyorum ama türk futbolu için söylenecek tek şey geriliyor.
mesela brezilya gibi bir futbol devine kök söktürür, ecel terleri döktürürüz, ama onların yarısı bile olamayan ingilizlere karşı 10 maçta hiç gol atamayıp, 31 gol yeriz.
1954'ten beri hiçbir dünya kupasına katılamayız, tek katıldığımız kupada ise 3. oluruz.
isviçre maçında çıkan olaylardan dolayı uefa'dan 4 maç seyircisiz oynama cezası alırız, seyircisiz oynadığımız bütün maçları kazanıp cezayı tamamlarız, ama daha sonraki maçların hepsinde puan kaybedip gruptan çıkma şansını zora sokarız.
uzatmalara giden bir kupa maçında 118. dakikada gol yiyip, 119. dakikada atarız.
herkes ev sahibi takımlardan çekinirken, biz katıldığımız bütün şampiyonalarda ev sahibi takımları duman ederiz.
tanım: dünya ve avrupa'nın "kalite" olarak çok çok gerisinde olan ülke futbolu.
hiç bir sikim olmaz efendim bizden. bırakın artık mhk'yı hakemleri. bu federasyonla bu pfdk'yla bu ülke futbolu bi yere gelemez. klasik bir laf olacak ama;
(bkz: bu federasyonla bu lig bitmez)
bu federasyon ki geçen sezon trabzonspor-sivasspor maçında üstelik trabzonspor öndeyken 90. dakikada bir faul yüzünden trabzonspor seyircisi sahaya girdi ve hakemin ağzına vurdu diye trabzonspor'u haklı bir biçimde * hükmen yenik saymıştır. bu olmasa trabzonspor gidecekti şampiyonlar ligi'ne katılacaktı dikkatinize.
geçen hafta oynanan diyarbakırspor-bursaspor maçında önce istiklal marşımız hayasızca ıslıklandı ve akabinde sahaya taş atıldı deniyor ama yeşil zemine düpedüz meteor yağdı. yan hakemin başına isabet eden taş sebebiyle * 17. dakikada hakem soyunma odasına giderek maçı tatil etti. tıpkı trabzonspor-sivasspor maçı'nda olduğu gibi. *
ancak bu kurallar burada işlerken 10. haftadaki kadıköy şükrü saraçoğlu stadı'nda oynanan fenerbahçe-galatasaray maçı'nda hakemin kafasına isabet eden herhangi bir cisim var ve bu hakeme fiilen saldırıya giriyor. ve hakemin kafasından kanlar akıyor. ancak maç oynanıyor ve fenerbahçe 3-1 kazanıyor.
henüz daha bu * olayın üzerinden 1 hafta geçmişken olaylar bu sefer istanbul atatürk olimpiyat stadyumu'nda patlak veriyor. 87 dakika saldıran bir diyarbakırspor var sahada ve takımın 4 tane net gol pozisyonu var ve bunları değendiremezken, 87. dakikada kazanılan serbest vuruştan gelen topa herve tum yükselerek nizami bir gol atıyor ve film burada kopuyor. bir sürü apaçi evet tabir-i caiz bildiğiniz apaçiler, ayılar, krolar, kekolar vs. ne isterseniz söylemekte haklı olduğunuz insancıklar sahaya giriyor ve futbolcuların ve hakemlerin üzerine doğru koşuyor. bu mu taraftarlık? onu da geçtim bu mu insanlık?
bakalım trabzonspor'a verilen 0-3 hükmen mağlubiyet bugün diyarbakırspor'a da verilebilecek mi? adalet yerini bulacak mı? yoksa süper lig açılımı mı yapılacak?
öte yandan...
2004-2005 sezonunda inönü stadı'ndaki beşiktaş-çaykur rizespor maçı'nda kapalı tribünün koridorlarında çıkna bir kavgada birini bıçaklayıp öldüren taraftar değil yaratık yüzünden inönü stadı haklı olarak 3 maç kapatılmıştı. hepimiz saygı duyduk. spor alanlarında böyle bir şeye gerek olmadığı apaçık belli. ertesi sezon * atatürk olimpiyat stadyumu'nda fenerbahçe-everton "hazırlık maçı"nda silah patlıyor ve bir kişi yaralanıyordu. hemen olayın akabinde o silah dışarıda patladı gibi abuk konuşmaların sonunda stadın içinde olduğu ortaya çıkınca fenerbahçe 1 maç seyircisiz oynama cezası almıştı. olması gereken buydu. ben olayın 1 maçmış 3 maçmış orasında değilim. önemli olan böyle olayların artık vuku bulmaması.
ama pazar günü oynanan galatasaray-ankaragücü maçı'ndan sonra bir "insan" 3lü çekilirken galatasaray yerine beşiktaş diye bağırıyor diye tribünlerden aşağı atılıyor. bu da insan canına kastetmek değil mi? bu da ceza gerektirmiyor mu? üstteki iki örneğe bakılarak buna nasıl bir ceza çıkacak? veyahutta pfdk'ya sevkedilecek mi? nasıl sağlanacak bu adalet merakla bekliyor ve takip ediyorum.
dünyada ki örnekleri ile paralellik gösteren ancak sürekli eleştirme gibi bir yapımız nedeniyle kötüye süreklenen ülke futboludur.
şimdi şike, kavga, hakem hatası gibi konularda şikayetçiyiz, haklıyızda. ancak bu durum sadece burada olmuyor ki. misal rusya da zenit takımının bir kaç sene önceki uefa kupası şampiyonluğu sırasın da gazprom şirketinin adı şike iddalarını karışmıştı, başka bir örnek sicilya adasında oynan seria a maçı sırasında çıkan olaylar ve italya liginin 1 hafta ertlenmesi, ingiliz holiganların çıkardığı olaylar v.b. şimdi tüm bu olaylar her ülke de oluyor tabi ki bizde de.
diyarbakır-bursaspor maçında olmasını istemdiğimi şeyler oldu bu ülke futbolu ile ilgili bir durum değil ki. bu siyasi çatışmanın spora yansıması. türk futbolu ile bir ilgisi yok. keşke futbol ile ilgili olsa, tribundeki olayların aslında saha da oynanan oyunla da bir ilgisi yok. ingiltere ünlü heezel faciasından sonra adam akıllı maç izliyor tribün olayları olmuyorda milli takımı ne kadar başarılı. onların çeyrek final gördükleri 2002 dünya kupasında bir zyarı final gördük, onların katılamadığı 2008 avrupa şampiyonasında biz yine yarı final gördük peki, bu örneklerden sonra tribünde olay çıkmıyor denince ülke futbolu harika mı ? oluyor. cevap kısa ve net... hayır.
diyeceksiniz ki klüp takımları başarılı, arsenal, chealsa, manu, liverpool dörtlüsü son dört senede hep ilk dörtte yer almışlar. 4 büyük takımda size ingiliz futbolcu sayısı 10 u geçmiyor desem ne dersiniz. arsenal de bu sayıyı yok denecek kadar az. walcott harici birini kolay kolay sayamazsınız. manu için rooney ve ferdinand ilk akla gelenler peki gerisi, chealse için durum farksız lampard,a.cole,j.cole ve terry dahası yok, liverpool içinde gerard diyebiliriz. işte bu ingiliz futbolunu milli takım düzeyinde çok başarılı yapmasa da klüp bazında iyi yabancı oyuncular ile başarılı yapıyor. yani onlarda ingiliz futbolu kötü diyebilirler.
bunu dünyada hem alt yapı hem de yabancı oyunuclar ile aynı oranda tutarak başarabilen iki takım var. ajax ve barcelona...
bunun dışında dünya da böyle bir örnekte yok. türk futbolu başarılı mı? hayır değil ancak bunun sebebi takımlar değil, klüp yöneticeleri. siz zicoyu yollayıp yerine aragonesi getirirseniz, siz şampiyon lucescuyu yollayıp yerine başkalarını alırsanız. iki maç kaybeden bir teknik direktörü kovmaya çalışırsanız. o zaman türk futbolu ilerlemez. istikrar bizim en büyük sorunumuz onu çözersek bence pek sorun kalmayacaktır...
En önemli sorunu altyapı ve yönetici mantalitesidir.
Düşünün ki, 70 milyonluk ülkede çıkan doğru dürüst futbolcu, 3 milyonluk türk göçmenden çıkan fıtbolcudan az. tepeden tırnağa yeniden yapılanması, altyapı sorununun çözülmesi gerek. yoksa beğenmediğimiz liglerin takımları bile avrupa'da çeyrek finale çıkarken biz evde izleriz ancak.
sürekli eleştirdiğimizden değil, türk halkı yüzünden gelişemeyen futboldur. türkiye, futbol oynanabilecek en güzel ülkelerdendir. nüfus desen 70 milyon, ülke desen şehirler ebesinin yanında değil. yani haftada bir maç yapan bir takım, rahat rahat, yorulmadan top oynar. erzurum-istanbul arası uçakla en fazla 3 saat yani, ne ki? sonra dediğim gibi, futbol oynayacak alan çok. halk futbola yatkın, oynamaya müsait. gençler top peşinde koşturuyor. yetenekler de çıkmıyor değil, çok yetenekli türk gençlerimiz var şu sıralar. fakat görüyoruz. batuhan karadeniz, arda turan... bu adamlar kafayı yiyorlar "iyi futbolcu" olunca, şan şöhret sahibi oldukları vakit.
ve kesinlikle "harika" falan değildir, bu gibi sıfatlarla adlandırılması diğer liglere ayıp etmektir. çoğu yazarın yarısı yaşındayım. kendimi bildim bileli futbolla ilgilenirim, babam sağolsun, izleme fırsatı bulamadığım lig de yoktur. hadi dünyayı falan geçiyorum, avrupa'ya bakın. ingiltere, italya, fransa, almanya... bunları hiç saymıyorum, karşılaştırmıyorum. bir norveç, isveç, danimarka... efendime söyleyeyim bir polonya... ulan oradaki taraftar ruhu, oradaki futbol oynama isteği, oradaki eğlence bizim ligimizde olsa, şimdiye 50 tane şampiyonlar ligi şampiyonu çıkarırdık. ama olmuyor işte.
şöyle bir bakın, lütfen. galatasaray, fenerbahçe ve beşiktaş haricinde bir takımın maçını izleyin. şimdi yeni yeni kayseri, bursa, buca gibi takımlar da dolu tribünlere karşı oynamaya başladılar. fakat maç başına seyirci ortalaması 1000'i bulamayan takım sayısı dahi çok fazla süper ligde. 10 istanbul, 8 ankara takımı ligine doğru gidiyor yavaş yavaş. eğlence sadece fenerbahçe-galatasaray kapışmasında. ara sıra beşiktaş dürtüklüyor, her sene yeni bir takım "şampi" oluyor ve sezon sonunda dökülüyor.
bu anlamda bursa'nın şampiyonluğu, kendisinin gelişmesinde rol oynayacaktır eğer bursa şampiyon olursa. yoksa kusura bakmayın da, şu şartlar altında bu futbolla türk futbolundan bir bok olmaz.
dünya kupası üçüncülüğünden bahsedilmiş... ya arkadaş, kimi yendik biz orada? çin, güney kore, senegal... karşımıza bir dişli takım çıktı, ona da iki maçta kaybettik zaten. bir futbolcunun peşine 4-5 kişi takıldık. neyin başarısından söz ediyoruz?
Türk futbolu şiddettir, türk futbolu holiganlıktır.
Türk futbolu bir şehiri genelleme yaparak pkk' lı yapan taraftarlara sahip olmaktır.
Türk futbolu sahada kazı operatörü kullanmaktır.
Türk futbolu topa değil, rakibe kontrolsüz '' saldırmak'' tır.
Türk futbolu ileriye değil, geriye gitmektir.
Türk futbolu kontrolsüz gücü rakibe kullanmaktır.
Türk futbolu koltukları söküp sahaya atmaktır ve türk futbolu
Şike skandallarına sahne olmaktır.